PEYGAMBERİMİZ

Abdullah b. Huzâfe’nin (r.a.) Fazîleti

Peygamberimize (s.a.v.) elçilik yapan sahâbîlerden Abdullah b. Huzâfe’nin (r.a.) eşsiz fazîleti ve îman cesâretini anlatan ibretlik kıssayı yazımızda okuyabilir

Peygamberimizin İslam’a Davet Mektubunu Yırtan Kisrâ Kimdir?

Peygamber (s.a.v.) Efendimizin gönderdiği elçiye iyi davranmayan ve İslam’a davet mektubunu yırtan İran hükümdarı kimdir?

Kendinden Öncekilerden İbret Al da Başkalarına İbret Olma!

Hz. Peygamber’in (s.a.v.) İslam’a davet mektubunu Mısır hükümdarı Mukavkıs’a götüren Hâtıb b. Ebû Beltea (r.a.) ile Mukavkıs arasında geçen konuşma…

Sabredip Ecrini Allah’tan Bekleyeceğim!

Uhud savaşında şehit edilen kardeşi Hz. Hamza’yı görmek isteyen Hz. Safiyye’nin bu musibete Allah için razı olacağını ve sevabı O’ndan bekleyeceğini söylediği m

Cebbar Bin Sülma Nasıl Müslüman Oldu?

Cebbâr bin Sülmâ (r.a.) nasıl Müslüman oldu? Bi’r-i Maûne’de Cebbâr bin Sülmâ’nın (r.a.) hidayetine vesile olan ibretlik hadise...

Hz. Peygamber Hicret Ederken Elinde Bulunan Emanetleri Sahiplerine Teslim Etmesi İçin Hangi Sahabiyi Görevlendirmiştir?

Peygamberimizin (s.a.v.) Mekke’den Medine’ye hicret ederken yanında bulunan emanetleri sahiplerine teslim etmesi için hangi sahabiyi görevlendirmiştir?

Dini İçin Annesinden Vazgeçen Sahabi

Genç yaşta Müslüman olan Sad Bin Ebî Vakkas’ın (r.a.) dininden dönmesi için annesi ne gibi yollara başvurdu, Hz. Sad’ın (r.a.) buna tepkisi nasıl oldu?

Müslüman Olarak Can Verenler

Mekkeli müşriklerin akla hayâle gelmedik işkencelerine mâruz kalan ancak Müslüman olarak can verenler...

İşkenceden Gözleri Kör Olan Hanım Sahabi

Kadın sahâbîlerden Zinnîre er-Rûmiyye, Mekke’de kendisini koruyacak bir hâmisi bulunmadığından müşriklerce hor ve zayıf görülmüş, uğradığı işkenceler yüzünden k

Allah Yolunda Malını Mülkünü Terk Eden Sahabi

Medine’ye hicret etmek için bütün malını müşriklere bırakan ve bu sebeple Peygamberimiz (s.a.v.) tarafından takdir edilen Suheyb b. Sinân’ın hicret hikâyesi.

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.