İffet ve Hayanın Önemi

“Edep, Hayâ, Namus” gibi kavramların her geçen gün örselendiği toplumda “İffet Duygusu” bize neleri hatırlatmalıdır? Nikâh olmadan kadın-erkek hangi çerçevede görüşebilir? Bu hususta nelere dikkat etmeliyiz?

İffet, insanı diğer mahlûkattan ayıran fârik vasıflardan biridir.

Cenâb-ı Hak kulunun dâimâ iffet üzere bulunmasını istemektedir. Kulakta iffet, dilde iffet, gözde iffet, elde iffet, velhâsıl bütün bedende iffet istemektedir…

Peki Niçin?

Çünkü; dilin iffetsizliği, insanı gıybete, yalana, iftirâya götürür.

Gözün iffetsizliği, kişiyi yanlış vitrinler, uygunsuz ekranlar, haram sahneler seyretmeye sürükler.

Kulağın iffetsizliği, kişiyi şerri dinlemeye yönlendirir.

Elin iffetsizliği, kişiyi günaha dûçâr eder.

Vücut hatlarını belli edecek derecede dar, gözleri üzerine çekecek kadar gösterişli ve bakan kimseye Züleyha’nın Hazret-i Yusuf’a dediği gibi; “Gelsene bana!” dedirten elbise giymek de bedenin iffet mahrumluğudur ve kişiyi mânen helâke sürükler.

Hayâ İmandandır

Rabbimiz’in bu husustaki emri ise, cilbâb, yani vücut hatlarını belli etmeyen bol elbiselerin giyilmesidir.

  • Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:

“Hayâ îmandandır.” (Buhârî, Edeb 77, Îmân 16; Müslim, Îmân, 57-59)

“Sizin hakkınızda en çok korktuğum şeylerden biri, mideleriniz ve iffetleriniz hususunda sizi azgınlığa sürükleyen şiddetli arzular, diğeri de hevâ ve hevesinizin sizi dalâlete düşürmesidir.” buyurmuşlardır. (Ahmed, IV, 420, 423; Heysemî, I, 188; Ebû Nuaym, Hilye, II, 32)

  • Kadın-erkek ihtilâtı hususunda da şunu ifâde edelim:

Asr-ı saâdet toplumu, kadın-erkek ihtilâtından sakınma hususunda çok dikkatli ve hassas olmuşlardır. Yani yabancı erkek ve kadınlar, ölçü ve sınırları zorlayacak şekilde beraber ve karışık bulunmamışlardır.

Sosyal hayatta kadınla erkeğin arasında dâimâ bir mesafe bulunmuş ve birbirleriyle münâsebetleri belli bir ölçü ve disiplin dâhilinde olmuştur.

Zira İslâm, prensip olarak kötülükleri yasakladığı gibi, ön tedbir olarak kötülüğe vesîle olan ve onu tahrik eden durum ve davranışları da yasaklıyor. Böylece insanlarla kötülükler arasına uzun bir mesafe koyarak yanlış yolları iyice kapatıyor.

Ailelerde Yıkımlar Yaşanıyor

Maalesef günümüzde bu hassasiyetlere dikkat edilmediği için ailelerde yıkımlar yaşanıyor.

Günümüzde bazıları; “Nasıl olsa, yolda, caddede kadın-erkek bir arada. Sınıfta, dükkânda, dairede de bir arada olsun, ne zararı var?” diyorlar.

Hâlbuki yolda, sokakta gayr-i muayyen şekilde bir karşılaşma olur. Orada da nazarı kısmak ve tesettür gibi tedbirler vardır.

Fakat aynı mektep, aynı işyeri olunca, ister istemez bir ülfet, lâubâlîlik ve kalp eğrilmeleri meydana gelebiliyor. İşyerlerinde baş başa kalma zarureti meydana gelebiliyor. Hadîs-i şerîfin ifade ettiği üzere, böyle olunca da “üçüncüleri şeytan” oluyor. (Ahmed bin Hanbel, I/222, III/339.)

Bu ciddî meseleyi mühimsemeyip kendince şu veya bu sebeple ihmal ettiğinden dolayı yıkılan nice yuvalar var, maalesef.

Şunun farkında olmalıyız:

Bugünkü hayat nizâmının kâidelerini, dînin prensiplerine ehemmiyet vermeyen kişiler kurdular. Müslümanlar olarak bütün bunları, tekrar inşâ etmeliyiz. Müslümanca ve İslâm’ın yüce prensipleriyle.

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Medîne’ye hicret etti, hemen çarşıyı düzenledi. Bunun gibi; mektebimiz, çarşımız, sanayimiz, mimarîmiz, şehrimiz vs. her şeyimizi yeniden ve İslâmî prensiplere göre inşâ etmemiz îcâb eder.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Genç Dergisi, Yıl: 2021 Ay: Mayıs Sayı: 176

İslam ve İhsan

HAYA VE İFFET İLE İLGİLİ HADİSLER

Haya ve İffet ile İlgili Hadisler

İFFET VE HAYA İLE İLGİLİ ÖRNEKLER

İffet ve Haya ile İlgili Örnekler

MODA HALİNE GELEN HAYÂ VE EDEP YOKSUNLUĞU

Moda Haline Gelen Hayâ ve Edep Yoksunluğu

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.