Gönlümüzde Gerçek Sevgi Var mı?

Gönlünüz gerçek sevgiyle dolu mu? İçimizdeki muhabbetin hakikati nedir, nasıl anlayabiliriz?

Şâir Fuzûlî, muhabbetin merkezinin “gönül” olduğunu ve muhabbette fânî oluş hâlini şu misâl ile sergiler:

Mecnun, Leylâ’nın köyünde âvâre âvâre gezerken bir yabancı gelir, Leylâ’nın evini sorar. Mecnun:

«–Onun evini boşuna arayıp yorulma!» der ve kalbine işaret ederek:

«–Çünkü Leylâ’nın mekânı burasıdır!» karşılığını verir.”

GÖNLÜMÜZDE NE SEVGİSİ VAR?

Bizler de bu misâlde sergilenen derin hikmet üzerinde düşünerek gönlümüzün ne kadar nazargâh-ı ilâhî hâlinde olduğunu muhâsebe etmek durumundayız. Yani gönlümüz ne kadar Allah ve Rasûl’ünün muhabbeti ile dolu hâlde? Îman vecdi, ibadet ve davranışlarımızda tecellî ediyor mu? Yoksa muhabbet, dillerimizden yüreklerimize inmeyen kuru bir iddiâdan ibâret mi kalıyor? Kalp atışlarımız, hâl ve tavırlarımız, ne kadar Kur’ân-ı Kerîm istikâmetinde ve Sünnet-i Seniyye muktezâsında? Fânî nîmetleri ne kadar ilâhî muhabbete bir vâsıta hâline getirebiliyoruz?

Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-’ın buyurduğu:

“(İlâhî mahkemede) hesâba çekilmeden evvel nefislerinizi hesâba çekiniz.”[1] düstûruyla bütün bu hakîkatler önünde hâlimizi mîzân etmeliyiz.

Ne saâdet, Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in örnek şahsiyetinden ve rûhâniyet iklîminden hisse alıp muhabbetin hakîkatine erebilenlere!..

Dipnot:

[1] İbn-i Ke­sîr, Tef­sîr, I, 27.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, 12 Saadet Damlaları, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

LEYLA VE MECNUN HİKAYESİ

Leyla ve Mecnun Hikayesi

İLAHİ AŞKA NASIL ULAŞILIR?

İlahi Aşka Nasıl Ulaşılır?

HAKİKİ SEVGİ ÜÇ ŞEYLE BELLİ OLUR

Hakiki Sevgi Üç Şeyle Belli Olur

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.