Hicr Nedir?

Kabe'deki Hicr nedir? Hicri İsmail alanı neresidir? Hicr kelimesinin anlamı nedir? Hicri İsmail Makamı'nın İslam tarihindeki önemi nedir?

Kâbe’nin kuzeybatı duvarının önünde iki ucu Rüknüşşâmî ile Rüknülırâkî'den 2 m. kadar mesafede olan ve "hatîm" adı verilen yarım daire şeklinde 1,31 m. yüksekliğinde duvarla çevrili olan ve Kâbe’den ayrılmış olmakla birlikte onun bir parçası olan kısma "Hicr" veya "Hicru İsmâil" adı verilir.

Burası başlangıçta Kâbe'ye dahil idi ve 605 yılındaki yeniden inşası esnasında Mekkeliler ellerindeki malzemenin, Hz. îbrâhim'in temelleri üzerine yapılacak inşaatı tamamlamaya yetmeyeceğini anlayınca binanın daha küçük tutulmasına karar verdiler; Hicr adı verilen yeri göğüs hizasında bir duvarla (Hatîm) çevirerek Kâbe’nin dışında bıraktılar ve Kâbe’den olduğu anlaşılsın diye burayı taşla döşediler. Nitekim Hz. Âişe -radıyallâhu anhâ-, Kâbe'ye girip namaz kılmak istediğini söylediğinde Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in onu elinden tutarak Hicr'e soktuğu, "Kâbe'ye girmek istersen burada namaz kıl, çünkü o Kabe'den bir parçadır” buyurduğu bilinmektedir (Tirmizî, "Hac", 48; Nesâî, "Hac”, 128).

Emevîler'den iktidara gelen Yezîd b. Muâviye'ye biat etmeyerek Hicaz'a 9 yıl 22 gün hâkim olan Abdullah b. Zübeyr burayı Hz. İbrâhim -aleyhisselâm-'ın temellerini esas alarak Kâbe’ye dahil etti (684). 692 yılında Mekke’ye girerek Abdullah b. Zübeyr'i ortadan kaldıran Haccâc b. Yûsuf, Halife Abdülmelik b. Mervân'ın onayını alarak Hicr'i tekrar eski haline getirdi.

Kaynak: Diyanet

BENZER YAZILAR

İslam ve İhsan

KABE İLE İLGİLİ BİLMENİZ GEREKEN 13 ŞEY

Kabe İle İlgili Bilmeniz Gereken 13 Şey

KABE’­NİN TARİHİ VE BÖLÜMLERİ

Kabe’­nin Tarihi ve Bölümleri

KABE TARİHİ

Kabe Tarihi

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.