“Sen Sevdiğinle Beraber Olacaksın” Hadisi

Abdullah Sert Hocaefendi, Şifâ-i Şerîf’ten Hz. Peygamber’in (s.a.v.) “Sen sevdiğinle beraber olacaksın” müjdesini ve sahâbenin bu söze neden bu kadar sevindiğini aktarıyor…

PEYGAMBER MÜJDESİ: “SEN SEVDİĞİNLE BERABER OLACAKSIN”

Enes ibni Mâlik radıyallahu anhın rivâyet ettiğine göre, bir adam Peygamber Efendimiz’e gelerek:

“Yâ Resûlallah! Kıyâmet ne zaman kopacak?” diye sordu. Peygamber Efendimiz de ona: “Kıyâmet için ne hazırladın?” diye karşılık verdi. Adam: “Kıyâmet için hazırladığım öyle fazladan bir namazım, orucum, sadakam yok. Fakat ben Allah’ı ve O’nun Resûlünü severim.” dedi. Peygamber Efendimiz de ona:

“Sen sevdiğinle beraber olacaksın.” buyurdu. Enes ibni Mâlik hazretleri bu hadisi rivâyet ettikten sonra: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin ‘Sen sevdiğinle beraber olacaksın’ sözüne sevindiğimiz kadar hiçbir şeye sevinmedik.” demiş, ardından da: “Ben Peygamber Efendimiz’i, Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer’i de seviyorum. Onlar kadar çok amelim olmasa da, onları sevdiğim için kendileriyle beraber olmayı umuyorum.” demiştir. (Buhârî, Fezâilü ashâbi’n-nebî 6, nr. 3688; Edeb 96, nr. 6171; Müslim, Birr 161-164, nr. 2639.)

Ashâb-ı kirâmdan Safvân ibni Kudâme şöyle demiştir: “Medine’ye, Peygamber Efendimiz’e hicret ettim. Yanına vardığımda: ‘Yâ Resûlallah! Elini uzat da sana biat edeyim.’ dedim. Elini bana uzattı. Bunun üzerine: ‘Yâ Resûlallah! Seni seviyorum.’ dedim. O da: ‘Kişi sevdiği ile beraberdir.’ buyurdu.” (Taberânî, el-Mu‘cemü’l-kebîr (Selefî), VIII, 71, nr. 7400; Heysemî, Mecma‘u’z-zevâid, IX, 364.)

“Kişi sevdiği ile beraberdir.” hadisini Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellemden rivâyet eden sahâbîler arasında Ebû Mûsâ el-Eş`arî, (Ebû Mûsâ el-Eş’arî’nin rivâyetine göre Peygamber Efendimiz’in huzûruna gelen bir adam: «Birilerini sevmekle beraber onların derecesinde ameli olmayan bir kişi hakkında ne buyurursunuz?» diye sordu. Allah’ın Resûlü de: «Kişi sevdiği ile beraberdir.» buyurdu. -Buhârî, Edeb 96, nr. 6168-6170; Müslim, Birr 165, nr. 2640.-) Enes ibni Mâlik de vardır. Ebû Zer el-Gıfârî’den de bu mânada bir hadis rivâyet edilmiştir. (Ebû Dâvûd, Edeb 112, 113, nr. 5127; Tirmizî, Zühd 50, nr. 2385. Ebû Zer el-Gıfârî’nin rivâyeti için bk. Ebû Dâvûd, Edeb 112, 113, nr. 5126.)

Bu rivâyetler birlikte düşünüldüğünde olayın şöyle geliştiği anlaşılmaktadır: Bir adam Peygamber Efendimiz’e “Kıyâmet ne zaman kopacak?” diye sordu. Allah’ın Elçisi ona cevap vermeden namaza kalktı. Namazdan sonra: “Kıyâmet hakkında soru soran nerede?” buyurdu. Soruyu soran adam: “O bendim, Yâ Resûlallah!” dedi. Peygamber Efendimiz adama: “Kıyâmet için ne hazırladın?” diye sorunca adam: “Kıyâmet için hazırladığım öyle fazladan bir namazım, orucum, sadakam yok. Fakat ben Allah’ı ve O’nun Resûlünü severim.” dedi. Peygamber Efendimiz de ona: “Sen sevdiğinle beraber olacaksın.” buyurdu. Bunun üzerine sahâbîler, İslâm’ı kabul ettikten sonra, bu müjdeye sevindikleri kadar hiçbir şeye sevinmediler.

Hz. Ali’nin rivâyet ettiğine göre, bir gün Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin’in elinden tuttuktan sonra şöyle buyurdu: “Beni sevenler, bu çocukları ve onların babalarını, annelerini sevenler, kıyâmet gününde benim yanımda ve benimle beraber olur.” (Tirmizî, Menâkıb 21, nr. 3733; Ahmed ibni Hanbel, Müsned, I, 77.)

İslam ve İhsan

KİM PEYGAMBERE İTAAT EDERSE ALLAH’A İTAAT ETMİŞ OLUR

Kim Peygambere İtaat Ederse Allah’a İtaat Etmiş Olur

ALLAH VE RESULÜ’NE İTAAT İLE İLGİLİ ÖRNEKLER

Allah ve Resulü’ne İtaat İle İlgili Örnekler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.