Kabe-i Muazzama

Kabe ne demek? Kabe-i Muazzama'nın İslam'da yeri ve önemi nedir? Kabe-i Muazzama ilk kim tarafından yapılmıştır? Kabe'nin coğrafi konumu nedir? Kabe'nin içi nasıldır? Kabe hakkında kısaca bilinmesi gerekenler...

"Kime ki Kâbe nasîb olsa Hüdâ rahmet eder
Her kişi hânesine sevdiğin davet eder" (Nahîfî)

  • Kabe Ne Demek? Kabe İçin Türk Kültüründe En Çok Kullanılan Sıfat Nedir?

Mekke'de Mescid-i Harâm'ın ortasında yer alan Kâbe sözlükte "dört köşeli, küp şeklinde nesne” demektir. Kur’ân-ı Kerîm'de iki defa zikredilen Kâbe adının yanında bu kutsal mâbed için "beyt” (ev), "beytullah" (Allah’ın evi), "el-beytül’l-atîk” (en eski ev), "el-beytü'l-ma'mûr” (mâmur ev), "el-beytü’lharâm" ve "el-beytü'l-muharrem” (korunmuş, dokunulmaz, saygı duyulan ev) isimleri de kullanılır. Bunların dışında pek çok adın verildiği Kâbe için tarih boyunca ve Türk kültüründe "yüce tutulan, saygı gösterilen" anlamındaki sıfatla birlikte "Kâbe-i Muazzama" terkibi en çok tercih edilen isim olarak öne çıkar.

Dünyanın kendi etrafında dönüşü gibi insanlar yaptıkları tavafla Kâbe’nin etrafında, melekler de semada Beytülma'mûr’un etrafında dönerler. Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e mi'rac sırasında gösterilen Beytülma'mûr, yedinci semada, bir gelen bir daha gelmemek üzere her gün 70.000 meleğin ziyaret edip ibadette bulunduğu bir mâbeddir (Buhârî, "Bed'üT-halk", 6; Müslim, "îmân", 259, 264; Müsned, III, 149, 153; IV, 207210).

"Hacılar bedeniyle Kâbe’yi tavaf eder, bekâ ister

Muhabbet ehli kalbiyle arşı tavaf eder, likâ ister."

  • Kabe-i Muazzama'nın Coğrafi Konumu Nedir?

Kâbe’nin merkezinden dört köşesine (rükn) çekilecek hatlar yaklaşık olarak dört ana coğrafî yönü gösterir. Bunlardan doğu yönünü gösteren köşeye Rüknühacerülesved, güneyi gösteren köşeye Rüknülyemânî, batıyı gösteren köşeye Rüknülgarbî (Rüknüşşâmî), kuzeyi gösteren köşeye de Rüknülırâkî denilir. Resûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Rüknülyemânî ile Hacerülesved’i istilâm etmiş ve bazen de elini sürerek öpmüş ve "Rüknülyemânî ve Hacerülesved'e dokunmak günahları siler" buyurmuştur (Müsned, II, 11, 89;

San'ânî, V, 29). Kâbe’nin merkezinden duvarların ortasına çizilecek dikey çizgiler de yaklaşık olarak kuzeydoğu, kuzeybatı, güneydoğu ve güneybatı yönlerini gösterir.

Kabe, Arap Yarımadası ülkesi olan Arabistan'nın Mekke şehrinde Mescid-i Haram'ın (Harem-i Şerif) avlusunun orta kısmında bulunmaktadır. Kâbe yaklaşık 13 m. yüksekliğinde, 12 m. boyunda ve 11 m. genişliğinde siyah taştan yapılmıştır.

  • Kabe İlk Ne Zaman Kim Tarafından Yapılmıştır?

Kâbe’nin ilk defa ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı hususunda ihtilâf vardır. "Şüphesiz âlemlere bereket ve hidayet kaynağı olarak insanlar için kurulan ilk ev -mâbed- Mekke’dekidir” (Âl-i İmrân 3/96) meâlindeki âyet ile Hz. İbrâhim -aleyhisselâm-'ın Mekke'deki faaliyetleri ve haccı ilân etmesiyle ilgili âyetler (el-Hac 22/26-29), Kâbe’nin Hz. İbrâhim -aleyhisselâm-’dan önce mevcut olduğuna işaret etmektedir. Hz. İbrâhim -aleyhisselâm- oğlu İsmâil ile birlikte Kâbe'yi harçsız olarak üst üste konulan taşlardan, biri şimdiki kapının yerinde diğeri onun karşısında olmak üzere yer hizasında iki kapılı ve üstü açık olarak inşa etmişti.

Kâbe’nin Hz. İbrâhim -aleyhisselâm-’dan sonra kaç defa tamir veya inşa edildiği hususunda kesin bilgiler yoksa da bu faaliyetler içerisinde en dikkat çekeni, Mekke ve Kâbe tarihi açısından olduğu kadar Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in şahsiyeti açısından da büyük ehemmiyet taşıyanı 605 yılında Kureyş tarafından gerçekleştirilenidir. Hz. Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem- amcası Abbas -radıyallâhu anh- ile birlikte taş taşıyarak bu faaliyete bizzat katılmış ve Hâcerülesved’i yerine koyma şerefini paylaşamayan Kureyş kabileleri arasında hakemlik yaparak muhtemel bir çatışmayı önlemiştir. Daha sonra Abdullah b. Zübeyr'in halifeliğini ilân etmesi üzerine Emevî ordusunun Mekke’ye saldırısı sırasında (64/683) Kâbe tahrip olduğundan Abdullah b. Zübeyr yeniden inşa ettirmiş, bu sırada Kureyş’in tamirinden önceki hali gibi Hicr’i Kâbe’ye dahil etmiş ve mevcut kapının tam karşısına ikinci bir kapı açtırmıştı. Bundan bir süre sonra şehre gelen Emevî Valisi Haccâc, Halife Abdülmelik b. Mervân’ın onayı ile Kâbe'de bazı değişiklikler yaparak Hicr’i tekrar dışarıda bıraktı ve ikinci kapıyı da kapattırdı.

  • Kabe Onarımı Ne Zaman Yapılmıştır?

XVII. yüzyıla gelinceye kadar bazı tamirler dışında önemli bir imar faaliyetine ihtiyaç duyulmamıştır. Bu yüzyılda önce I. Ahmed zamanında kapsamlı bir onarım yapılmış (1612); IV. Murad zamanında şiddetli bir sel ve fırtınaya mâruz kalan Kâbe’nin duvarları yıkıldığı için orijinalitesi zedelenmeden yaklaşık altı ay içinde yeniden inşa edilmiştir (1631). Şu anda mevcut olan bina da, bu tarihte inşa ve tamiri yapılandır; ancak 1997’de Suudi hükümeti tarafın-dan altı ay süren kapsamlı bir tamirat gerçekleştirilmiş, binanın iç duvarının taşları numaralandırıldıktan sonra sökülerek kuvvetlendirilmiş ve dış duvarda taşlar arasında bulunan açıklıklar giderilmiştir.

Yaklaşık 1,5 m. genişliğindeki temeller üzerine inşa edilen Kâbe’nin dıştan dışa 10,70 x 12 m. ölçüsünde ve 15 m. yüksekliğinde olan duvarları 1,25 m. kalınlığında olup, dış yüzlerinde Mekke'nin çevresindeki dağlardan getirilen bazalt parçalardan oluşan değişik boyutlarda 1614 adet taş yer alır. Değişik zamanlarda yapılan inşa ve tamiratlar esnasında bu taşlar hiçbir zaman kullanılamaz hale gelmeden değiştirilmemiş ve taşlar numaralandırılarak tekrar eski yerlerine konmuştur.

İçi dört köşe bir oda görünümünde olan Kâbe’nin Rüknülırâkî köşesinde dama çıkılan merdiven ve önünde "tövbe kapısı" adı verilen bir kapı yer alır. Taban mermer döşeli, duvarlar 2 m. yüksekliğe kadar mermer kaplamalıdır. Yapılan onarımlar ve yeniden inşalarla ilgili olarak batı duvarına beş, doğu ve kuzey duvarlarına birer kitâbe yerleştirilmiştir. Tabanın ortasında, Abdullah b. Zübeyr zamanından kalma güney-kuzey yönünde dizilmiş üç sütun direk vardır. Tavan ve duvarlar, yukarıdan mermer kaplamalara kadar inen çepeçevre kırmızı atlastan yapılmış bir perde ile örtülüdür. Tavan ile dam arasında 1,33 m. yüksekliğinde bir açıklık vardır. Kâbe’nin içerisine girilince merdiven sağ tarafında bulunur. Kâbe’nin üzerine çıkılan bu kırk sekiz basamak ve sekiz sahanlığı bulunan merdiven Rüknüşşâmî'nin karşısında dörtgen bir şekil arzeder. Beytullah’ın iç zeminine döşenen mermerler otuz altı adet olup beyaz, kırmızı ve yeşilden müteşekkildir. Bunlardan dört adedi yeşil olup Kâbe’nin iki duvarı ile direkler arasındadır. Kâbe kapısının eşiğine döşenmiş yeşil ve kırmızı renkte iki adet mermer daha bulunmaktadır.

  • Kabe'nin İçinde Yer Alan Putların Kırılması

Resûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Mekke’nin fethini müteakip, Kâbe'nin içinde yer alan şirk alâmetlerinin ortadan kaldırılmasından sonra içine girerek iki rek'at namaz kılmıştır (Buhârî, "Salât", 81; "Hac", 51-52; Müslim, "Hac", 388-389). Aynı uygulamayı Vedâ haccında da tekrarlamış ve "Kâbe’ye giren kimse günahları bağışlanmış olarak çıkar" buyurmuştur (Taberânî, XI, 142, 160-161). Bazı rivayetlerde ise, Resûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in Kâbe'ye girerek Allah’a hamd ve senâda bulunduğu, duvarlarına alnını ve yanağını sürdüğü, dua ve istiğfar ettiği, her köşesine giderek tekbir, tehlil ve teşbihte bulunduktan sonra namaz kılmadan dışarı çıkıp Kâbe’nin ön tarafında iki rek’at namaz kıldığı ve "bu kıbledir" dediği nakledilmektedir (Buhârî, "Hac", 54; "Megâzî", 48; Nesâî, "Hac", 130, 133).

Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurur: "Semanın kapılarının açıldığı ve duaların kabul edildiği dört zaman vardır. Bunlar, müminlerin Allah yolunda düşmanla karşılaştıkları, yağmurun yağdığı, namaz kılındığı ve Kâbe'nin görüldüğü anlardır" (Taberânî, VIII, 169, 171; Beyhakî, III, 360). Diğer bir hadisinde de "Allah bu ev için hergün 120 adet rahmet indirir. Bunun altmışı tavaf edenler, kırkı namaz kılanlar, yirmisi de ona bakanlar içindir" buyurmuştur (Heysemî, III, 292).

Kaynak: Diyanet

İslam ve İhsan

KABE İLE İLGİLİ BİLMENİZ GEREKEN 13 ŞEY

Kabe İle İlgili Bilmeniz Gereken 13 Şey

KABE’­NİN TARİHİ VE BÖLÜMLERİ

Kabe’­nin Tarihi ve Bölümleri

KABE TARİHİ

Kabe Tarihi

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.