Darülaceze’de Kalan Yaşlılar Vefasızlıktan Dertli

Yaşlı Darülaceze sakinleri, yakınlarının, arkadaşlarının vefasızlığından yakınarak, sosyal bir ortamda geçen gençliklerini özlemle yad ediyor.

Darülaceze sakinleri, evlerinden ayrı yaşamanın hüznünü yaşarken, kurumun verdiği imkanlar için de memnuniyetini dile getirerek gençlere tavsiyede bulundu.

Gençliğinde çocuk eğitmenliği ve bakıcılığı yapan 67 yaşındaki Ebru Sahavet Sevik, yaklaşık 2 yıldır Darülaceze’de kalıyor. Yaşlanınca iş bulmakta zorlandığını ve emekli maaşıyla geçinemediğini anlatan Sevik, başvurusu üzerine Darülaceze’ye kabul edildiğini söyledi.

Burada huzurlu olduğunu, yönetiminden çalışanına kadar herkesin kendilerine çok iyi davrandığını, her şeyleriyle ilgilenildiğini anlatan Sevik, vaktinin çoğunu rehabilitasyon merkezinde ve el işi yapan atölyelerde geçirdiğini belirtti.

Sevik, atölyelerde çalışırken "bir işe yaradıkları" hissine kapıldıklarını, yemeni ve seramik atölyelerinde severek çalıştığını ancak yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle atölyelerin şu an kapalı olduğunu aktardı.

Bu sıralar diğer sakinlerle beraber sargı bezi yaptıklarını söyleyen Sevik, diğer taraftan vaktinin çoğunu kütüphanede geçirdiğini ve bu durumun kendisine çok iyi geldiğini belirtti.

Ebru Sahavet Sevik, duygularını şöyle dile getirdi:

“Yaşlılık çok kötü bir şey. Gençliğinizin kıymetini bilin. Zor, hakikaten zor. Allah kimseyi evinden ayırmasın, kendi yatağında son nefesini vermeyi nasip etsin. Hep bunu diyorum. Hiçbir zaman, hiç kimse sevdiklerinden uzak, tek başına can vermek istemez. Ama maalesef bu. Bazılarımızın sonu bu. Yine de şükredecek çok şeyimiz var. Dışarıdayken çok ciddi ekonomik sıkıntıdaydım. Başkanımıza, yardımcılarımıza, doktorlarımıza, hemşirelerimize, aşçılarımıza, çalışanlarımıza hepsine çok teşekkür ederim canıgönülden.”

“ÜÇ KURUŞ PARAMDAN AYIRABİLDİĞİM PARAYI KİTABA AYIRIYORUM”

Yaşlılığını ayakta ve dinç bir zihinle geçirmek için her gün dua ettiğini anlatan Sevik, okumayı çok sevdiğini, hiç okumaktan vazgeçmediğini ve bu aralar macera romanları ile Türkiye yakın tarihini okuduğunu söyledi.

İnternetten bazı konular ve kitaplar hakkında yapılan yorumları okuduktan sonra kitap aldığını, en son Nobel Edebiyat Ödüllü sahibi Orhan Pamuk’un iki kitabını sipariş verdiğini belirten Sevik, “İlgimi çeken bir şey olursa hemen o üç kuruş paramdan ayırabildiğim parayı kitaba ayırıyorum. Bizim buradaki kütüphanede de ilgimi çeken kitapları okuyorum” dedi.

“BURAYA GELELİ 2 YIL OLDU, BİR ALLAH’IN KULU GELİP KAPIMI AÇMADI”

Nazif Kara ise 1943 yılında Kastamonu’nda doğdu. Kara, daha küçükken Zonguldak’a taşındıklarını, annesi vefat edince iki teyzesinin yanında kaldığını, ilk-orta öğretimi burada bitirdikten sonra İstanbul’a geldiğini, burada evlendiğini ve Sefaköy’de dükkan işlettiğini söyledi.

Yaklaşık 10 yıl ayağındaki bir rahatsızlıktan dolayı sakat gezdiğini nihayetinde iyileştiğini belirten Kara, durumu iyi olmadığı için Esenyurt’ta bir hayırseverin bodrum katında kaldığını ve bir yakının yardımıyla Darülaceze’ye yerleştiğini anlattı.

Yaklaşık 2 yıldır Darülaceze’de kalan 77 yaşındaki Kara, kurumdaki atölyelerde kadın çantası yaptığını, belinden bir rahatsızlık belirince çalışmayı bıraktığını ifade etti.

Darülaceze’de vaktin nasıl geçtiğine ilişkin de Kara, şunları söyledi:

“Biz burada ölümü bekliyoruz artık. Ne eşimiz kaldı ne de dostumuz. Buraya geleli 2 yıl oldu, bir Allah’ın kulu gelip kapımı açmadı. Niye açmadı? Çünkü yok. Sefaköy’de dükkan varken her gün misafir doluyordu. Anladın mı? Şimdi unutuldum. Ne kızından hayır gelir ne de oğlundan. Cenabıhak düşürmesin. Burada bir sürü arkadaşımız var, evini bağışlamış buraya. Adamı yakınları atmış buraya, ‘Eee evi bağışladın?’ diye... Bağışlayacak tabii, ne yapacak adam? Sen bakmıyorsan?”

Nazif, gençlere de tavsiyede bulunarak, ileri yaşları için mutlaka birikim yapmaları gerektiğini, zamanı geldiğinde kimseye muhtaç duruma gelmemeleri için bunun önemli olduğunu vurguladı.

Kurumdan çok memnun olduğunu, yönetimin ve çalışanların çok iyi olduğunu ancak her şeye rağmen insanın içinde bir eksiklik olduğunu söyledi.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

İSLAM'DA VEFANIN ÖNEMİ VE FAZİLETİ

İslam'da Vefanın Önemi ve Fazileti

VEFALI MISINIZ?

Vefalı Mısınız?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.