Altınoluk Dergisinin Ocak 2024 Sayısı Çıktı

Altınoluk dergisinin 455. sayısı çıktı. Altınoluk dergisinin Ocak 2024 sayısı “Allah’ın Vaadi Haktır” kapağıyla yayınlandı.

Allah’ın Vaadi Haktır” başlığıyla çıkan Altınoluk dergisinin 455. sayısının sunuş yazısı şöyle takdim edildi.

ARZ-I MEVUD DEĞİL AHD-İ MEVUD!

Arz-ı mev’ûd, vaat edilen topraklar anlamına gelen bir tabirdir. Muharref Tevrat’ta yer alan ve başlangıçta Kenan diyarı olarak bilinen bu bölgenin sınırları tartışmalıdır. Modern çağın kanseri olarak görebileceğimiz Siyonizm’in ilham kaynağı arz- mev’ûd’dur. Ortadoğu’nun kalbine hançer gibi saplanmış terör devletinin yayılma ideolojisi de bu vaat edilmiş topraklar kavramına dayanmaktadır.

Kur’ân’da herhangi bir kavme vaat edilmiş yerden daha ziyade Allah’ın vaadinin şartlarının öne çıkarıldığını görürüz. Arza belli bir kavim ya da millet değil sâlih kullar varis olacaktır. Herhangi bir yere varis olmak sabretmek ya da bozgunculuk çıkarmamak şartlarına bağlıdır. Dolayısıyla bir arz’ı mevûd değil bir ahd-i mev’ud söz konusudur. Ahd-i mev’ûd, Allah’ın kulları ile yaptığı ahittir.

Allah, insanları kendisine kulluk etsinler diye yaratmış ve onlara malları ve canları karşılığında bir vaatte bulunmuştur. O vaat, nimetler içerisindeki sonsuz hayattır. İnsanları geleceğinde asla şüphe olmayan bir günde kesinlikle bir araya toplayacak Rabbimiz iman edip sâlih ameller işleyenleri, altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlere yerleştirecek, inkârcıları ise sonsuz azaba duçar kılacaktır.

Gazze’de, dünyanın müstekbirlerine sırtını dayamış Siyonist zalimlerin vahşeti karşısında bir avuç mü’min destan yazıyor. Bütün yokluk, yalnızlık ve garipliğe rağmen bu izzetli mü’minlerin cihadı bütün insanlığa bir kez daha Allah’ın vaadinin gerçek olduğunu ispat ediyor. Şehadete tereddütsüz yürüyen yiğitler, Allah’a iman etmenin ne muhteşem bir güç olduğunu gösteriyor, kıyamları ile dünyaya şu dünyanın ve dünya ötesi hayatın ne anlama geldiğini öğretiyorlar.

Herkesin zihnini ve kalbini savrulmuş ekinlere döndüren manzaralar Gazzelilerin imanlarını ve teslimiyetlerini artırıyor. Gazze’de ailesinden 30’dan fazla şehit vermiş, kendisi de zalimlerin bombardımanında iki ayağını kaybetmiş bir genç: “Gazze’de şehidin cenazesini şehit kaldırır. Şehidi şehit yıkar. Şehidi şehit defneder. Şehit cenazesine taziyeye şehit gider” diyordu. İman, Allah ve Rasûlü’nün vaat ettiği ile yaşamak, ümitlenmek, ferahlamak, tatmin olmak ve hayatını sonlandırmaktır. Dünya ile ferahlayan, tatmin olan ve hayatı sadece buradan ibaret görenler imanı ne anlayabilir ne de tadabilirler.

Gazze’nin izzetli mü’minleri mü’min sadakatinin günümüzdeki temsilcileridir. Onlar Bedirde, Yermük’te, Malazgirt’te, Çanakkale’de canını vermek için sırasını vakarla bekleyenlerin şerefli kardeşleridir. Allah’ın vaadi değişmemiştir, değişmeyecektir. İnanmanın da inkârın da bedeli vardır. O bedele karşılık Allah’ın da bir vaadi ve cezası vardır. Allah’ın vaadi haktır. O hak vaat ne bir kavme ne de bir yere hasredilebilir. O bir keyfiyet ve liyakattir.

Üç ayların bereketli iklimine giriyoruz. Zamanı insanlar arasında döndüren Rabbimizden bu mübarek zamanları vaadinin hak olduğuna dair şahitliğimizi tahkim edeceğimiz bir istifade iklimine dönüştürmesini niyaz ediyoruz. Yüreğimizin kanadığı, vicdanımızın sıkıştığı demlerde Rabbimizin vaadi ile ferahlamalı ve o vaatle dünyanın üzerine yürümeliyiz. Tıpkı Gazzeliler gibi… Bu düşünce ve hislerle Regaip Kandilinizi tebrik ederiz. Bir sonraki sayıda buluşmak ümidiyle Allah’a emanet olunuz.

Dergiye ulaşmak için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.