
Altınoluk Dergisinin Mayıs 2025 Sayısı Çıktı
Altınoluk dergisinin 471. sayısı çıktı. Altınoluk dergisinin Mayıs 2025 sayısı “Çürütücü Yalnızlığa Karşı DİRİ AİLE, DİRİ TOPLUM” kapağıyla yayınlandı
“Çürütücü Yalnızlığa Karşı DİRİ AİLE, DİRİ TOPLUM” başlığıyla çıkan Altınoluk dergisinin 471. sayısının takdimi şöyle yapılıyor.
YALNIZLIK KENDİNE YETTİĞİNİ ZANNETMENİN CEZASIDIR
Yalnızız… Bu bir roman ismi değil sadece, bugünün halini özetleyen muhteşem bir ifade… Zahiren beraberiz ama hakikatte kimse ile bağımız yok. Hiç olmadığı kadar bağlantıda olduğumuz bir dünyada, hiç olmadığı kadar yalnızız. İnsanlık tarihinin en büyük paradokslarından birisi bu: İletişim imkânlarının ve mecralarının bu kadar arttığı bir zamanda insan derin bir yalnızlığın pençesinde kıvranıyor. Yalnızlık bir salgına, sosyal bir krize dönüşmüş durumda.
Teknoloji bizi daha çok insanla buluşturuyor olabilir. Ama gerçek ilişkilerin sağladığı huzur ve tatmini vermiyor. Sanal mecralar bizi daha büyük grupların, sürekli etkileşim halindeki mensupları yapabilir. Ama kalp kalbe ilişkilerle yürüyen dostlukların bereketini temin edemiyor. Tam tersine verdiği sahte doyum hissi hakiki ilişkilerimizi sanal olanlara feda etmemize sebep oluyor. Aldanıyoruz. İnsan kulakla beslenir, kalple doyar. Teknoloji bizi görselliğin kısırlığına mahkûm ediyor.
Geniş ailelerin sevecenliğinden yalnız yaşayan “bireylere”, mahalle hayatının aşinalığından asansörde bile göz göze gelmeye çekinen yabancılara nasıl geldik? Mutluluğu sadece refahta ve maddiyatta, sosyalleşmeyi sanal dünyalarda aradığımızdan olmasın? Harvard Üniversitesi'nde tam 85 sene süren mutluluk araştırması, insanı gerçekten mutlu eden şeyin zenginlik veya şöhret değil, “kaliteli ilişkiler” olduğunu gösterdi. Gönülden gönle kurulan bağlar bizi daha çok insan yapacak bağlardır.
Modern insan hep birilerine bağlı gibi görünse de, kimseyle hakiki bir bağ kuramıyor. Bu bir tür bağlantı illüzyonudur. Takip edilen, mesajlaşan, beğenen insanlar kalabalığı içinde kimse aslında birbiri ile hakiki ilişkiler kurmuyor, yalnızca temas ediyor. Ve bu temas, kalbi doyurmuyor. Sonuç çözülen bağlar, yıkılan aile yuvaları ve sosyal sermayesini yitiren bir toplum oluyor.
Yalnızlığın adını baştan koyalım. Asıl yalnızlık, Allah'tan uzak olmaktır. Bizim kendimizi fark edip de Rabbimizle sözleşme yaptığımız o mecliste bulduğumuz kıvam kalbimizin arayıp durduğu kıvamdır. O öyle bir kıvam ki onu aramanın bile ayrı bir lezzeti var. Yalnızlık bu kıvamdan ve onu arama çabasından vazgeçmektir. Yalnızlık, kendi kendine yettiğini zannetme gafletinin cezasıdır. Bu zan ile kendisini merkeze koyanı Allah kendisi ile baş başa bırakır ki bugün modern insanın düştüğü afet de budur.
Rabbimiz ile aramızı düzeltmeden ne kendimiz ile ne de bir başkası ile aramızı düzeltemeyiz. Rabbimiz ile yalnız kalamayanın cezası çürüten bir yalnızlığın kurbanı olmaktır. Bu sayımız işte bu tehlikeye dikkat çekiyor.
*
Gazze yüreğimizin orta yerinde bir mahşer gibi, kaynamaya devam ediyor. Oradaki yüreği geniş kardeşlerimizin acısını hissetmek hâlâ kalbimizin yaşadığının bir tesellisi olabilir. Ama esas teselli zalimlere karşı geliştirilecek, zulmün kökünü kurutacak bir duruş ve tavır arayışını hayatımızın merkezine yerleştirmektir. Diğer türlü bir hayatın adı sağırlık, körlük ve duyarsızlıktır ki bundan Rabbimize sığınırız. Bir sonraki sayımızda buluşmak temennisiyle hepinizi Allah’a emanet ediyoruz.
YORUMLAR