Altınoluk Dergisinin Haziran 2025 Sayısı Çıktı

Altınoluk dergisinin 472. sayısı çıktı. Altınoluk dergisinin Haziran 2025 sayısı “Bir Fedakârlık Talimi: Bu Kurban Diriliş Olsun” kapağıyla yayınlandı

“Bir Fedakârlık Talimi: Bu Kurban Diriliş Olsun” başlığıyla çıkan Yüzakı dergisinin 472. sayısı, kurban ibadetinin sadece bir merasim değil, bir varoluş kıyamı olduğunu hatırlatıyor; Hz. İbrahim’den (a.s.) bugüne süregelen adanmışlığın mânâsını yeniden tefekküre davet ediyor.

KURBAN BİR KIYAMDIR

Kıyam dendiğinde aklımıza namaz ibadeti için ayakta durmak anlamı geliyor. Rabbimiz Kur’ân’ımızda (Maide Suresi, 97. Ayet) kurbanlık hayvanların ve gerdanlıklarının da bir “kıyam” olduğunu ifade ediyor. Kurbanın kıyam oluşuna hangi meali açsanız farklı bir anlam verilmiş. İlahi kelamın kıyamete kadar sürecek ve kendisine hayran bırakacak anlam zenginliğini gösteren derin bir nokta bu şüphesiz. Kurbanın kıyam mânâsını tercüme edenlerin kimisi nizam demiş, kimisi geçinme vesilesi, kimisi destek, kimisi sembol, kimisi de diriliş…

Kurban nasıl bir kıyamdır? İlk aklımıza gelen büyüklerimiz Ramazanoğlu Sami Efendi ve hayrü’l-halefi Musa Efendi kaddesallahu sirrahuma’nın kurbanlıkları kesilirken kıyam etmeleri, merasimin başından sonuna kadar ayakta durarak, sanki namaz kılar gibi bir huşu, sükût ve tefekkür içerisinde bu ibadeti yerine getirmeleridir. Şimdilerde sanal hesaplara ve vekâletlere tahsis edilmiş bir ibadet hakikatte nasıl ifa edilmelidir? İşte bu diriltici örnek bize kurbana kıyamla nasıl tazim edilmesi gerektiğini öğretiyor.

Kurbanın kıyam oluşunun bir diğer mânâsı da içimizdeki sahte ve geçici bağları söküp atmasına vesile olmasıdır. Modern çağın yalnızlaştırılmış, dijital yankılar içinde savrulmuş insanı için kurban, yeniden yön bulma fırsatıdır. Sahip olduklarının kölesi olmuş insan, ancak kurbanla esas kıymetini hatırlayabilir. Kurban, insanın Allah için ayağa kalktığı; nefsine, korkularına ve putlarına karşı meydan okuduğu bir ibadet olarak onu tekrar kalbinin hayatına yönlendirecek ve bu ibadetle insan sadece affa değil, dirilişe de talip olacak.

Kurbanla diriliş, Hz. İbrahim aleyhisselam ile başlayan bu ibadetin zengin anlam dünyasına girmekle başlamalı. Kurban ibadetine dair Kur’ânî kavramları (nüsük, zebîha, hedy, nahr ve kurban) merkeze alarak, bu ibadetin çok katmanlı anlam dünyasını tefekkür etmeliyiz. Bu kavramların her birisi, dirilişin ayrı bir boyutuna işaret ediyor çünkü: Nüsük ile niyet safiyetine, zebîha ile nefsin terbiye edilmesine, hedy ile Allah’a adanmış bir yolculuğa, nahr ile kıyam bilincine ve kurban ile Allah’a yaklaşarak yeniden var olmaya ihtiyacımız var.

İnsan, dünya bağıyla çürür; Allah’a adanmışlıkla dirilir. Hz. İbrahim aleyhisselam’ın rüyasında kurban ettiği gördüğü oğlu İsmail ile yaşadığı imtihan, nefsini bağladığı bir ziynetten kurtulması, hevasını öldürüp iradesini diriltmesiydi. İnsan Allah içindir. Ne var ki insan kendisine bazen bu pahadan düşük değerler biçer. Kurbanın Allah için adanan canı ve akan kanı bu düşük değerler karşısında esas değerimizi hatırlamanın bir vesilesidir. 

Modern çağın bunalmış, yönünü kaybetmiş, kendine ve Rabbine yabancılaşmış insanı için kurban, bir teneffüs ve toparlanma imkânıdır. Sahip olduklarının kölesi olmuşlara kurban bir öze ve hakikate dönüş fırsatı sunuyor. Kurbanı, yılın bir günüyle sınırlamayalım; her an nefsimizi kurban etmemiz gereken bir iç disiplin, bir diriliş yolculuğuna muhtacız. Bu sayımızda, kurbanı bir ibadet olmaktan öte bir varoluş kıyamı olarak anlamaya ve bütün hayatımıza yaymaya davet ediyoruz. Bu düşüncelerle bayramınızı tebrik ediyor, bir sonraki sayımızda buluşmak üzere hayırlar diliyoruz.

Dergiyi temiz etmek için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.