Altınoluk Dergisinin Şubat 2025 Sayısı Çıktı

Altınoluk dergisinin 468. sayısı çıktı. Altınoluk dergisinin Şubat 2025 sayısı “Ölünce Seni Kim Temize Çıkaracak?” kapağıyla yayınlandı.

Ölünce Seni Kim Temize Çıkaracak?” başlığıyla çıkan Altınoluk dergisinin 468. sayısının takdimi şöyle yapılıyor.

 ÖLÜNCE SENİ KİM TEMİZE ÇIKARACAK?

Âlemlere Rahmet Efendimizin yanında bir cahiliye şairinin, şerefli olarak bilinmek için ne acılar çektiğini ifade eden bir beyti okununca “Cahiliyeden kimseyi merak etmem ama bu beytin sahibi ile tanışmak isterdim” buyurmuşlardı. Söz insanın neresinden çıkarsa gider muhatabının da orasını bulur. Kalbe tesir eden söze Kur’an’ımız beliğ söz adını verir. Sözün kalbi bulması için kalpten çıkması gerekir. Ama bazen kalpten çıkan söz muhatabın nasibi yoksa başka bir yeri bulur ve muhabbet doğuracağı yerde tam tersi gayz ve kini artırır.

Geçen ay bir dizinin reklam spotu olarak tasarlanan “ölünce seni kim yıkayacak?” sözü çok konuşuldu. Gerçekte insânî bir duruma işaret eden bu söz kimilerinin kalbini buldu, kimilerinin ise nefretini artırdı. Zincirlikuyu Mezarlığı’nın girişindeki “Her nefis ölümü tadacaktır” ayetine tahammül edemeyenler güruhu bu sözden de incindi(!). Hakikatten incinene kimin ne dese fayda etmeyeceği bir kez daha ortaya çıktı. Ama hakikati bilenler birileri incinecek diye hakikati eğemez, bükemez ve biçemez. Onlar hakikati incitmekten korktukları için sözlerini Kur’an’ın kerim, beliğ, leyyin, sedid, tayyip, meysur, maruf ölçüleri ile söylemeye devam ederler.

Biz “ölünce seni kim yıkayacak” mesajını sevdik, çünkü ölünce bizi kimin yıkayacağı mühimdir. Rasûlullah Efendimiz Hz. Ali radıyallahu anh’a “Vefat ettiğim zaman beni sen yıka” diye vasiyet etmişlerdi. Hz. Ali yakınları ile birlikte Peygamberimizin mübarek naaşını yıkarken ortalığı mis gibi bir koku kaplamış, öyle ki o aziz gassal “Anam babam sana feda olsun Ya Rasûlullah! Hayatında da, vefatında da temizsin, güzelsin” demekten kendini alamamıştı. Ölünce bizi maddi olarak kimin temizlediği şüphesiz mühim ama daha mühimi ölünce bizi kimin tebrie edeceği, kimin tezkiye edeceği, hakkımızda kimin, nasıl bir şahitlik yapacağı meselesidir.

Ölünce bizi, kim nasıl anacak? Arkamızdan nasıl bir nam bırakacağız? Doğrusu istisnalar hariç arkamızdan gelecek sözler birkaç cümleden fazla olmayacak. “İyi insandı” kaç kelimedir ki? Ya “yaramazdı”? Koskoca bir ömrün böyle bir iki kelime ile geçiştirilmesi insanın akıbetine dair nasıl bir dramdır, tarif edebilen beri gelsin. Ama daha acısı bu dramı hissettiği halde insanın arkasından söylenecek sözlerin neler olacağını önemsememesidir. Çünkü o sözler belki de ebedi saadet ya da azabın hüküm cümleleri olacaktır.

Ölünce arkamızdan bizi kimin, nasıl anacağı, hepimizin gündeminde olması gereken bir endişedir. Ne yapıp edip, güzelliklerimizi ve iyiliklerimizi artırmamız ve bunlara güzel insanları şahit tutmamız gerekiyor. Şahitlikleri muteber sâlihlerin gidenler hakkındaki şahitlikleri ya kurtuluş vesilesi olacak, ya da hafazanallah, tam tersi; güzel insanların hakikati incitmemek adına söyledikleri sözler ya da suskunlukları “vecebet” hükmü ile ebedi bedbahtlığa götürecek. Kapak konumuz işte bu hakikate dikkat çekiyor. Rabbimizden arkamızdan hayırla anılacak işler yapmaya muvaffak kılmasını niyaz ederiz.

Şaban ayındayız. Ramazan’ın gölgesi üzerimize düştü. Berat Kandilinizi tebrik ediyoruz. Rabbimiz maddî ve mânevî sıkıntılarımızı feraha tebdil eylesin ve bizi hep razı olduğu işlerde ve yerlerde bulundursun. Gelecek sayımızda buluşmak ümidiyle Allah’a emanet olunuz.

Dergiyi temiz etmek için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.