Sağlam ve Sağlıklı Bir Toplum Nasıl İnşa Edilir?

Sağlam, sağlıklı ve ahlaklı bir toplum inşa nasıl edilebilir? Ali Rıza Temel, ileri bir toplum olmanın reçetesini yazdı.

Sağlam bina yapmak için sağlam zemin ve kaliteli malzemeye ihtiyaç olduğu gibi, dayanıklı bir toplum için de kaliteli insana, sağlam aile yapısına, güçlü mânevî ahlâkî altyapı oluşturmaya ihtiyaç vardır. Çürük malzeme ile sağlam bina yapılamadığı gibi güçlü ve sağlam ahlâkî-mânevî değerlerle desteklenmeksizin kaliteli insan ve dayanıklı toplum inşa edilemez.

Cenab-ı Hak bu hususa şöyle işaret ediyor: “Ey iman edenler! Siz kendinizi güçlendirmeye bakın. Siz düzgün olduğunuz zaman yanlış yolda olanlar size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah’adır.” (Maide, 105)

SAĞLIKLI VE SAĞLAM BİR TOPLUM İNŞA ETMEK

Toplumları meydana getiren fertlerdir. Sağlıklı ve dayanıklı bir toplumsal yapı ancak sağlıklı ve sağlam fert ve ailelerden oluşur.

Kur’ân-ı Kerim’in ana konusu kaliteli insan ve dayanıklı toplum inşasına yöneliktir. Bütün emirler, yasaklar, tavsiye ve teşvikler, uyarılar, kıssalar, temsiller genel anlamda düzgün insan, düzgün toplum oluşturmayı hedefler. Zira insan iyi olursa her şey iyi olur. İnsan kötü olursa her şey de kötüye gider. Allah göklerde ve yerde olan her şeyi insanın emrine vermiştir. Her şey insanın tutumuna ve kullanışına göre şekil alır.

En güzel eğitim ve öğretim kılavuzu olan Kur’ân-ı Kerim nasıl insan yetiştirmeyi ön planda tutuyorsa, Milli Eğitim de anaokulundan üniversiteye kadar bütün kurumları ve personeliyle bilgili, namuslu, inançlı, hakka-hukuka riayet eden haram ve helali bilen fedakâr ve sorumluluk bilincine sahip insan yetiştirmeyi ön planda tutmalıdır.

İnsanlara ve diğer canlılara merhameti olmayan, kul hakkını önemsemeyen, ahirete-hesaba-kitaba inanmayan, çevreye saygısı olmayan, sadece kendini ve şahsi çıkarını düşünen insandan ve böyle insanlardan oluşan toplumlardan hayır gelmez. Böyle fert ve toplumlar hem kendileri hem de başkaları için son derece tehlikelidirler. Bunlar ellerine geçen fırsat ve imkânları yapmak için değil, yıkmak için kullanırlar. Depremlerde yıkılan binalar öncelikle bunları yapanların yıkılmış olan ahlâklarının neticesi olarak yıkılmıştır. Üç kuruşluk menfaat için başkalarının hayatını hiçe sayanlardan sağlam yapı ve düzgün iş beklenemez.

İnsanların ahlâk ve karakteri maddi yapılardan daha sağlam olmalıdır. Sınırların korunması, düşman tehlikesinin önlenmesi için insan eliyle yapılmış en uzun ve sağlam set Çin seddidir. Fakat kapılarda bekçi olarak görevlendirilenler rüşvetle satın alındığı için bu set bir işe yaramamıştır. Demek ki bütün mesele sarsılmaz yıkılmaz sağlam ahlâk ve karakter sahibi insan yetiştirmektir. Parayla satın alınmayan, tehdide ve şantaja boyun eğmeyen, davası ve inancı uğruna gerekirse hayatını feda edebilen insan yetiştirmek birinci önceliktir.

Depremde enkaz altındaki iki milyon doları alıp emniyete teslim eden de insan, üç kuruşluk menfaat için demir ve çimento çalan müteahhit de insan (!) Depremin yaralarını sarmak için her şeyini paylaşan da insan, depremi fırsat bilip hırsızlığa, yağmaya koşan da güya insan.

Felaketler ne kadar büyük olursa olsun güçlü, fedakâr ve idealist insanlar tarafından yaralar kısa zamanda sarılır. Yıkılan binaların yerine kısa zamanda yenileri daha sağlam olarak yapılır. Tarihte ve günümüzde bunun örnekleri çoktur. İkinci cihan harbinde Almanya’da taş taş üstünde kalmadı. Fakat inancı ve iradesi yıkılmayan Almanlar tarafından kısa zamanda her şey daha güçlü şekilde yeniden inşa edildi. Japonya için de aynı şeyler söylenebilir. İç dünyası sağlam olanların dış dünyaları da sağlam olmaktadır. Önemli olan mânevî ve insani olan değerlerin yıkılmamasıdır. Yıkılanları yapacak, bozulanları düzeltecek olan insan olduğuna göre asıl olan ahlâkî sarsıntılara, mânevî depremlere karşı dirençli insan yetiştirmektir. Böyle fertlerden dayanıklı toplumlar oluşur.

Bütün gayret ve yatırımlar kaliteli insan yetiştirmeye yönelik olmalıdır. Sırasıyla düzgün fert, düzgün aile ve düzgün toplum inşası çalışmalarımızın odak noktasını teşkil etmelidir. Bu konuda başarılı olmak için; başta anne-baba olmak üzere, devlete ve sivil toplum kuruluşlarına büyük görevler düşmektedir. Sağlam kişilik ve karakter öncelikle aile içinde oluşur. Toplumu ifsad etmek isteyenler sinsi şekilde aile yapısını çökertmek için çalışmakta, çeşitli bahanelerle ahlâkî ve insani değerlere saldırmaktadırlar. LGBT gibi aileyi ifsat projelerine karşı uyanık olmak zorundayız. Aile yıkılırsa toplum da yıkılmış demektir.

İstikbali emanet edeceğimiz depreme dayanıklı, sağlam karakterli örnek ve önder bir nesil yetiştirmek için tabii bir ortam hazırlamak son derece önemli ve hayatidir.

Hicret bir bakıma kişiliği ifsad eden, erdemli insanların yetişmesine uygun olmayan bir ortamdan temiz ve nezih bir ortama intikal etme ve orada erdemli bir toplum oluşturmaya yöneliktir. Hz. Musa’nın İsrailoğullarını kırk sene çölde dolaştırması firavûnî sistemin atmosferinden uzaklaşmaya ve o sistemin genlere dahi sirayet eden etki ve tortulardan arınmaya, temiz ve doğal bir ortamda yeni ve temiz bir nesil oluşturmaya yöneliktir. Firavunun baskı ve zulmüne alışmış, bir bakıma köleleşmiş olanlar Hz. Musa’ya (a.s.) karşı tavır almış, hürriyet ortamında değil, kölelik sistemi içinde yaşamayı yeğlemişti.

Müşrik Mekke ortamında da tevhid ehli saf ve ideal bir kadro oluşturmak mümkün değildi. Temiz bir neslin yetiştirilmesi ancak temiz bir ortamda mümkündür. Medine-i Münevvere örnek ve önder bir kadronun yetiştirilmesine en müsait ortam olduğu için sonunda oraya hicret gerçekleşti. Her bitki her yerde yetişmez. Bitkiler için iklim ve arazi şartları gözetildiği gibi kaliteli nesil yetiştirmek için de uygun zaman ve zeminlere ihtiyaç vardır. Hijyenik olmayan ortamlarda sağlıklı yaşamak mümkün olmadığı gibi, ahlâken kokuşmuş toplumlarda da örnek nesil yetiştirmek mümkün değildir.

Devlet yetkililerinin, sivil toplum kuruluşlarının imkân sahibi herkesin birinci görevi; münbit, nezih ve temiz bir ortamda doğru bilgi, doğru inanç ve doğru davranışlarla donatılan, sorumluluk bilincine sahip, dürüst, fedakâr, sağlam karakter sahibi nesiller yetiştirmek, bu nesillerden oluşan dayanıklı toplum inşa etmektir. Maddi ve mânevî planda en verimli ve kalıcı çalışma ve yatırım budur. Mânevî ve ahlâkî altyapı oluşturmak, maddi altyapı oluşturmaktan daha önemlidir. Ahlâkî zemin sağlam olmaz ise böyle bir zemin üzerine sağlam bir gelecek inşa edilemez. Ana gayesi kaliteli, ahlâklı insan yetiştirmek olan tasavvufta “önce arınma sonra süslenme” esas kuraldır. Zira kirlerden arınmadan temizlik ve güzellik söz konusu değildir. Kelime-i tevhid de bile önce lâ ifadesiyle putları ret, illâ ifadesiyle de sadece Allah’ı kabul söz konusudur. Önce olumsuzluklardan kurtulmak, sonra olumluları kuşanmak. Kaliteli mahsul elde etmek için önce araziyi verimli hâle getirmek gerekir.

Kaliteli nesil ve toplum inşası için el birliği ile temiz ve nezih bir zemin ve iklim hazırlama seferberliğine girişmeliyiz. Aydınlık geleceğimiz buna bağlıdır.

Kaynak: Ali Rıza Temel, Altınoluk Dergisi, Sayı: 456

İslam ve İhsan

İSLAM TOPLUMU NASIL DOĞDU?

İslam Toplumu Nasıl Doğdu?

OSMANLI TOPLUMUNUN SOSYAL VE KÜLTÜREL YAPISI NASILDI?

Osmanlı Toplumunun Sosyal ve Kültürel Yapısı Nasıldı?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.