Şafii Mezhebinde Cenazede Teşyi, Defin ve Taziye Nedir?

Cenazede teşyi, defin ve taziye nedir? Şafii mezhebine göre bunlar naısl yerine getirilir?

Cenaze teşyî'; cenazenin yıkanıp kefenlenmesinden sonra, tabuta konulup musallâya ve cenaze namazından sonra da kabristana taşınmasına denir.

Cenazeyi, -kadın cenazesi de olsa- sadece erkekler taşır. Ce­nazeyi değerini küçük düşürecek veya düşme ihtimali olacak şekil­de taşımak haramdır.

Müslümanın kafir olan akrabasının cenaze merasimine katılmasında bir sakınca yoktur.

  • Cenazeyle Karşılan Kimse Nasıl Dua Etmelidir?

Cenaze sedye veya tabut içinde taşınır. Cenazeyi taşıyanların orta süratle yürümeleri sünnettir. Cenaze merasiminde yüksek sesle konuşmak mekruhtur.  Cenazeye refakat edenlerin, onun önünde ve yakınında yürümeleri, ölümü hatırlamaları sünnettir, alkışlamak mekruhtur. Cenazeyle karşılaşan kimse şöyle der:

“Allahü ekber Allahü ekber Allahü ekber. Hêzê mê veadenallâhü ve rasûlühû ve sadegallâhü ve resûlüh. Allâhümme zidnê imânen ve teslîmê.”

Meali: (Allah en büyüktür, Allah en büyüktür, Allah en büyüktür. Bu, Allah’ın ve Peygamberinin, bize vadettiği şeydir. Allah ve Peygamberi doğru söylemiştir. Allah’ım! Bizim, imanımızı ve teslimiyetimizi artır!)

Ayrıca şöyle der: “Sübhâne’l-hayy’illezî lê yemûtü ebedê” (Her zaman diri olan ve hiçbir zaman ölmeyen [Allahü teala,] her çeşit kusurdan münezzehtir.)

Mezarlığa getirilen cenaze kabre defnedilir. Defin işi zaruret olmadıkça geceleri yapılmaz.

Kabir, ko­nulan kişinin dünyadayken yaptığı işlere göre onun için ya cennet bahçelerinden bir bahçe ya da cehennem çukurlarından bir çukur olur.

Cenaze için derin bir çukur kazılır. Mezarın orta boylu bir erkeğin boyu kadar derinlikte olması sünnettir.

Cenazeyi mezara erkekler indirir. Kabre koyarken öncelik hakkına sahip olanlar, cenaze namazını kıldırmada öncelikli olanlar­ en yakın akrabalardır. Cenazeyi kabre koyarken:

“Bismillêhi ve alê milleti Rasûlillah” denir. Ayrıca şöyle söylemek de sünnettir:

“Allâhümme’ftah ebvêbe’s-semêi li rûhihî ve ekrim nüzülehû ve vassi’ medhalehü ve vassi’ lehû fî kabrih.”

Meali: (Allah’ım! Onun ruhu için, semanın kapılarını aç, ona ikramda bulun, girdiği yeri genişlet ve kabrini geniş eyle.)

Cenazenin, kabirde sağ yanı üzerine, kıbleye karşı yatırılması farzdır. Cenaze kabre yerleştirildikten sonra üstü kalaslarla kapatılır. Daha sonra toprak atılır.

Mezar sadece bir karış kadar yükseltilir. Zaruret olmadıkça birden fazla cenaze aynı mezara defnedil­mez. Mezarın üstüne oturulmaz ve ona basılmaz.

Defin işi bittikten sonra, telkin verilmesi sünnettir. Telkin şöyle verilir:

اُذْكُرِالْعَهْدَ الَّذيِ خَرَجْتَ عَلَيْهِ مِنَ الدُّنْيَا شَهَادَةِ أَنْ لاَ إِلٰهَ إِلاَّ اللهُ وَحْدَهُ لاَ شَريكَ لَهُ وَأَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ وَأَنَّ السَّاعَةَ اٰتِيَةٌ لَا رَيْبَ فِيهَا وَأَنَّ اللهَ يَبْعَثُ مَنْ فِي الْقُبُورِ قُلْ رَضِيْتُ بِا اللهِ رَبًّا وَبِالْإِسْلاَمْ دِينًا وَبِمُحَمَّدٍ نَبِيًّا وَبِالْكَعْبَةِ قِبْلَةً وَبِالْقُرْآنِ إِمَامًا وَبِالْمُسْلِم إِخْوَانًا رَبِّيَ اللهُ لَا إِلٰهَ إِلَّا هُوَ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظيمُ

Meali: Ey falan oğlu falan! Dünya hayatından ayrılırken üzerinde bulunduğun ahdi hatırla! Allah’tan başka bir ilâh yoktur; yalnız O vardır, ortağı yoktur; Muhammed O’nun kuludur ve O’nun Peygamberidir. Kıyamet gelecektir, onda şüphe yoktur. Allah, kabirlerde olan kimseleri diriltecektir. De ki; Rab olarak Allah’a, din olarak İslâm’a, peygamber olarak Muhammed’e, kıble olarak Kâbe’ye, imam olarak Kur’ân’a ve kardeş olarak Müslümanlara rıza gösterdim. Rabbim, kendisinden başka ilâh olmayan Allah’tır. O, büyük Arş’ın Rabbidir.”

Ey Allah’ın kulu! De ki: Allah’ tan başka ilâh yoktur. Rabbim Allah’tır. Dinim İslâm’dır. Peygamberim Muhammed Aleyhisselâm’dır.

Ya Rabbi! Bu ölüyü yalnız bırakma. Sen varislerin en hayırlısısın.

Ölüm olayı herkesin başına gelecek olan, kaçınılması söz konusu olmayan ilahî kanundur. Ölünün sıfatlarını saymak suretiyle matem yapıp yas tutmak ha­ramdır. Ölüme razı olmamaya delâlet eden her söz, her fiil -göğse vur­mak,  elbiseleri yırtmak ve benzeri şeyleri yapmak-  taşkınlıklar yapmak ve dinde olmayan davranışlarda bulunmak doğru değildir. Hüzünden ötürü sessiz bir şekilde ağlamakta ise beis yoktur.

Defin işlemi bittikten sonra mezarın üzerine su serpmek, ortasına gelecek şekilde uzunlamasına küçük taşları bir çizgi halin­de dizmek, mezarın baş tarafına taş koymak veya direk dikmek ve akrabaların mezarlarını bir arada bulundurmak müstehaptır.

Definden sonra bir ce­maatin yarım saat kadar kabrin başında durup Allah’a duada bulunma­ları sünnettir.

Kabirleri resimli, süslü inşa etmek ve kabir üzerine bina yapmak mekruhtur. Kabir, yerden ancak bir karış kadar yükseltilebilir.

Kabirleri ziyaret etmek erkekler için sünnet, kadınlar için mekruhtur. Yalnız enbiya ve salih kimselerin kabirlerini ziyaret et­mek kadınlar için de sünnettir. Kabristanı ziyaret eden kişi önce kabristana selâm verir, Kur'ân okur ve ölüler için duada bulunur. Kabristana selâm vermenin şekli şöyledir: "es-Selamu aleykum yâ dâre kavmin mü'minîn ve innâ biküm inşaallahu lelâhikûn."

Taziye sünnettir. Üç güne kadar, taziye yapmak sünnet-i müekkededir. Ölünün akrabaları teselli edilir, onlara başsağlığına, taziye’ye gidilir. Ölünün yakınları için komşuların yemek hazırlaması ve yemek yemeleri için ısrar etmeleri sünnettir. Ölünün ailesinin yemek hazırlayıp halkı davet etmesi bid’attir. Taziyeye gidenler “Allah, senin sevabını çoğaltsın, sana güzel sabır versin ve merhuma mağfiret eylesin” tarzında bir duâ ederler.

Kaynak: Hasan Serhat Yeter, FIKIH 1 (Şafii Mezhebi), 2017

İslam ve İhsan

ŞAFİİ MEZHEBİNE GÖRE CENAZE NAMAZI ŞARTLARI NELERDİR?

Şafii Mezhebine Göre Cenaze Namazı Şartları Nelerdir?

ŞAFİİ MEZHEBİNE GÖRE CENAZE NAMAZI NASIL KILINIR? KAÇ REKATTIR? NASIL NİYET EDİLİR?

Şafii Mezhebine Göre Cenaze Namazı Nasıl Kılınır? Kaç Rekattır? Nasıl Niyet Edilir?

CENAZE HAKKINDA BİLGİLER | CENAZENİN YIKANMASI VE KEFENLENMESİ

Cenaze Hakkında Bilgiler | Cenazenin Yıkanması ve Kefenlenmesi

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.