Şafii Mezhebine Göre Fıtır Sadakası Nasıl Verilir ve Hükmü Nedir?

Şafii mezhebine göre fıtır sadakası nasıl verilir ve hükmü nedir? Fıtır sadakası nelerdir verilir? Fıtır sadakası kimlere ve ne zaman verilir?

Fıtır sadakası, hicretin ikinci yılında vâcip kılınmıştır. Fıtır kelimesinin fıtrat (yaratılış) kökünden türediği görüşünü benimseyen âlimlere göre sadaka-i fıtır, bedenin zekâtıdır. Bu görüşten esinlenen bazı kimseler buna "baş sadakası" da demişlerdir. Bazı âlimlerse fıtır kelimesinin Ramazan iftarı ile alâkalı olduğunu ve fıtır sadakasının Ramazan orucunu tutup bayrama kavuşmanın bir şükran ifadesi olduğunu söylemişlerdir. Sadaka-i fıtır, fakirlerin daha iyi şartlarda bayrama girmelerine vesile oldu­ğu için, sosyal yardımlaşma ve dayanışma yönü ağır basan dinî bir vecibedir.[1]

Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bu sadaka hakkında şöyle buyurmuştur: "Fıtır sadakası, oruçluyu, yanılarak söylemiş olduğu çirkin sözlerin günahından temizler, yoksullar için de bir azık olur."[2]

b. Fıtır Sadakasının Nisabı

Bu sadakanın nisabı, kişinin hem kendisi, hem de çoluk çocuğu için evlerinde bir günlük yiyeceğe sahip olmasıdır. Bu kişinin, bayram sabahında muhtaç durumda olmaması; yeterli kıyafet, binek, ev, ev için gerekli kap-kacak gibi temel ihtiyaçlarını karşılayacak durumda olması da gereklidir.

Sadaka-i fıtır, zekât gibi malın değil, başın zekâtıdır. Ramazan Bayram sabahı, zorunlu ihtiyaçlarını karşılayabilen ve bir günlük yiyeceğe sahip olan kişiye sadaka-i fıtır vaciptir.

Fıtır sadakasında akıl ve büluğ şart değildir, hür olan her müslüman vermelidir. Gerekli şartları taşıyan her ferdin bu sadakayı vaktinde ve tam olarak vermesi şarttır. Abdullah b. Ömer'den (r.a.) şöyle rivayet edilmiştir: "Rasûlullah (s.a.v.), sadaka-i fıtri müslümanlardan hür köle, büyük küçük, kadın erkek her şahıs üzerine farz kıldı."[3]

Kişi, sadakanın verilmesi üzerine vacip olduğu anda borçlu da olsa, hem kendi adına hem de geçimlerinden sorumlu oldu­ğu kimseler adına fıtır sadakası vermekle yükümlüdür.

Kendi geçimini temin edebilen bir kimse, kendisi, bâliğ olmayan çocukları ve hizmetinde bulunanlar için sadaka-i fıtır verir. Çalışmayan kadının fitresini kocası verir. Ergenlik çağına gelmiş, ancak kazanç sağlama gücünden yoksun henüz evlenip ayrı yuva kurmamış olan çocuğun fitresini de babası veya annesi verir.

c. Fıtır Sadakası Nelerden Verilir?

Sadaka-i fıtır, Allah Rasulü zamanında piyasada sürekli bulunan buğday, arpa, kuru hurma ve kuru üzüm gibi temel gıda ürünleri üzerinden hesaplanılarak, kişi başına buğdaydan, arpa, kuru hurma veya kuru üzümden ise bir sa'[4] (yaklaşık 3 kg.) olarak tespit edilmiştir.

Fitre, halkın çoğunun yediği buğday, arpa, mercimek, pirinç, hurma, nohut, mısır, kuru üzüm ve peynir gibi gı­da maddelerinden verilir. Gıda maddelerinin kıymetini para olarak vermek ca­iz değildir. (Hanefi mezhebine göre değerleri hesaplanarak para da verilebilir. Fakirlerin ihtiyaçlarının karşılanması bakımından böyle yapılması bel­ki de daha hayırlıdır.)

Fıtır sadakasında ölçü olan bu maddelerin ve miktarların tespitinden amaç, bir fakirin bir gündeki iki öğünlük yemek ihtiyacını karşılamaktır. Ancak bu noktada kişinin kendi ekonomik durumunu dikkate alıp hesap yapması müstehap olur. Fıtır sadakası verecek bir aile reisi, aç kaldığında bir günlük yemek için yapacağı gıda harcamasını dikkate alıp bunu da aile fert sayısıyla çarparak fitrelerini verebilir.

d. Fıtır Sadakası Kimlere Verilir?

Fıtır sadakası verilecek yerlerle zekâtın verileceği yerlerin aynı olduğu hususunda fakihler, görüş birliği içindedirler. Kendilerine zekât verilmesi caiz olmayanlara sadaka-i fıtrın da verilmesi caiz olmaz. Bu sadakanın gayri müslimlere, müslüman ül­kelerde yaşayan zimmîlere verilmesi caiz değildir.

Fıtır sadakası, fakir olan Müslümana fitreye niyet edilerek verilir. Ancak bunların içerisinden en muhtaç olanlara, yakın akrabaya, yakın komşulara öncelik tanımak iyidir. Sadaka-i fıtır verirken bayram ihtiyacını karşılayamayan çocuklu aileler, öğrenciler ve miskinler tercih edilebilir.

Bir kimse; anasına, babasına, dedesine, ninesine, çocuklarına, torunlarına, eşine ve bakmakla yükümlü olduğu diğer kimselere fitresini veremez. Fıtır sadakasını, yakınında muhtaç kimse varken daha uzakta bulunanlara vermek mekruhtur.

Fıtır sadakası vermesi vacip olan bir kişi bu sadakayı vermeden ölürse, mirasçılarının bu sadakayı onun terekesinden vermeleri gerekir. Çünkü bu sadakada hem Allah’ın hem de kulların hakkı vardır. 

e. Fıtır Sadakası Ne Zaman Verilir?

Gücü yetenler üzerine Ramazan Bayramı’nın birinci günü fec­rin doğuşu anında fıtır sadakası vacip olur. Fitreyi, bayramın birinci günü sabah namazı ile bayram namazı arasında vermek sünnet, Ramazan Bayramı’ndan birkaç gün önce vermek müstehaptır.

Fıtır sadakası, Ramazanın başlarında verilebilir. Önceden verilmemişse Ramazan’ın son günü akşam vaktinden itibaren Bayram namazı kılınıncaya kadar kişinin o sırada bulunduğu yerde fitresini vermesi vacip olmaktadır.

Bayram namazından sonra aynı gün güneşin batışına ka­dar, fakir olan yakın bir akrabanın gelmesini beklemek gibi bir mazeret olma­dıkça, fitreyi fakirlere vermeyip bekletmek mekruhtur. Bir mazeret olmadan bay­ramın birinci günü güneşin batışından sonraya bırakmak haramdır.

ŞAFİİ MEZHEBİ VE ŞAFİİ HAZRETLERİ

Şafi mezhebi; İmam Şafi’ye (r.a) nisbet edildiği için bu adla anılmıştır.  Şâfi mezhebinin kurucusu sayılan İmam Şafi (r.a) 767 (Hicri 150) yılında Gazze şehrinde (Filistin) doğdu. 

Şafi mezhebi önce Mısır’da sonra kısmen Suriye, Yemen, Irak ve Mâverâünnnehir’de yayıldı. Günümüzde Irak, Suriye ve Anadolu’nun güney ve doğu bölgelerinde Şafi mezhebi yaygındır.

Dipnotlar:

[1] https://sorularlaislamiyet.com/kaynak/safi-mezhebine-gore-sadaka-i-fitir-ile-ilgili-hukumler-nelerdir

[2] eş-Şevkânî, Neylü’l-Evtar, II, 406.

[3] Buhârî, Zekât, 70, 71, 73; Müslim, Zekât. 13

[4] Sa’ ölçü birimi: Normal bir kimsenin iki avucunu buğday yığınına daldırdığında ele gelen buğday miktarına “müd” denir. 4 müd=1 sa’dır.

Kaynak: Hasan Serhat Yeter, FIKIH 1 (Şafii Mezhebi), 2017

İslam ve İhsan

SADAKA ÇEŞİTLERİ NELERDİR? (ŞAFİİ FIKHI)

Sadaka Çeşitleri Nelerdir? (Şafii Fıkhı)

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.