Ravi Sayısına Göre Hadisler

Ravi sayısına göre hadisler nelerdir? Ravi sayısına göre hadis çeşitleri...

Hadisler, Hazreti Peygamberden itibaren her tabakada râvî sayısına göre çeşitli sınıflara ayrılmışlardır.

1. Mütevâtir Hadisler

Her tabakada, yalan üzerinde birleşmeleri aklen mümkün olmayan bir topluluğun rivayet ettiği hadise mütevatir hadis denir. Hadisin sahabe, tabiin ve etba’ut-tabiîn dönemlerinde râvîlerinin sayısının çok olması, o haberin reddedilemez bir kesinlik kazandığını gösterir. Bu bakımdan mütevatir hadis­ler, kendilerinden hiç şüphe edilmeyen en sahih hadislerdir.

Mütevatir hadis ile amel etmek farz olup, onu inkâr eden dinden çıkar. Bu çeşit hadislerin ortaya koyduğu hüküm kesinlik ifade eder. Mütevatir hadisler, delil olma bakımından Kur'ân'a yakın kuvvettedir. Mütevatir Hadisler ikiye ayrılır:

a. Lafzî Mütevatir:

 Senedi oluşturan tüm râvîlerin aynı lafızlarla rivayet ettikleri hadistir. Meselâ;

"Kim bilerek bana yalan söz isnat ederse, cehennemdeki yerine hazırlansın”[1]  hadisi buna örnektir.

Bu hadis Hazreti Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in ağzından çıktığı şekliyle tevatür derecesinde tüm râvîler tarafından aynı lafızlarla rivayet edilmiştir.

b. Manevî Mütevatir:

Lafzı farklı olmakla beraber senedi oluşturan tüm râvîlerin aynı anlam ile rivayet ettikleri hadistir. Mütevatir hadislerin çoğunluğunu manevi mütevatir hadisler oluşturur.

Dua sırasında ellerin kaldırılması bu çeşit mütevatire örnek gösterilebilir. Çünkü Hazreti Peygamber'in dua sırasında ellerini kaldırdığına dair yüz kadar hadis rivayet edilmiştir. Fakat bunlar değişik olaylarla ilgili, değişik şekillerde ve farklı ifadelerle nakledilmiştir. Belki her olay hakkında lafzî tevatür gerçekleşmemiştir, fakat bütün rivayetlerin birleştiği ortak anlam, dua sırasında ellerin kaldırılmış olmasıdır. Bunun gibi namaz, oruç, zekât gibi ibadetlerin yapılış şekilleri de manevi mütevatir sünnete örnek verilebilir.

2. Ahad Hadisler 

Ahad sözlükte "bir" veya "birler" demektir. Hadis ilminde ise, mütevatir hadislerin dışında kalan bütün hadislere verilen genel bir isimdir. Hadisin râvî sayısı herhangi bir tabakada mütevatir derecesine ulaşmamışsa, mütevatirin şartı ortadan kalkmış ve hadis, ahad hadisler arasında yer almış olur. Mütevatir hadisler sayıca çok az olduğu için, Hazreti Peygamberden rivayet edilen hadislerin büyük çoğunluğunu ahad hadisler teşkil eder. Ahad hadisler, rivayet eden râvîlerin sayılarına göre, meşhur, azîz ve garîb olmak üzere üç kısma ayrılırlar.

a. Meşhur hadis:

Lügat manası şöhrete ulaşmış, halk arasında şöhret kazanmış demektir. Hadis ilmindeki anlamı ise, herhangi bir tabakada en az üç râvîsi bulunan hadislerdir. Başka bir ifadeyle, bir hadis, tabakalardan birinde sadece üç râvî tarafından rivayet edilmiş ise, diğer tabakalarda râvî sayısı, mütevatir hadisin râvîleri sayısına ulaşmış olsa bile hadis yine meşhur bir hadistir.

Halk dilinde şöhret kazanmış bazı zayıf veya Mevzu haberlere de meşhur denilmektedir. Oysa sözün halk arasında yaygın olması her zaman onun sahih olduğu anlamına gelmediği gibi “meşhur hadis” kavramını da ifade etmez.

b. Aziz hadis:

Herhangi bir tabakada râvî sayısı en az ikiye düş­müş olan hadislere aziz hadis denir. Bazı tabakalarda üç veya üçün üstünde râvîsi bulunan bir hadis, meşhur iken, sonraki tabakalardan birinde bu sayı ikiye düşecek olursa, hadis, meşhur olmaktan çıkar ve aziz olur.

c. Garîb hadisler:

Lügatta tek, yalnız ve kimsesiz kalmış kişi manasına gelen garîb kelimesi, Hadis ilminde, herhangi bir tabakada tek bir râvîsi bulunan hadisler hakkında kullanılır.

Yukarıda açıkladığımız hadis çeşitleri, bize gelişleri itibariyle ve râvî sayılarına göre yapılmış bir sınıflandırma neticesinde ortaya çıkmışlardır. Bu sebeple, böyle bir sınıflandırmanın, hadislerin sahih veya zayıf olmalarıyla ilgisi yoktur. Meşhur bir hadîs, sahih de olabilir, zayıf da olabilir. Garîb olan hadis hakkında da aynı şeyi söyleyebiliriz. Bu sebepledir ki, en az üç râvîsi olan meşhur hadisin, tek râvîsi olan garîb hadisten daha sahih olacağı sanılmamalıdır; zira hadisin sahihlik şartları vardır ve ancak bu şartlara uyan hadis sahih olabilir.

[1] Buhârî, Enbiya: 50; Müslim, Zühd: 72

İslam ve İhsan

RAVİLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ (CERH VE TA'DÎL)

Ravilerin Değerlendirilmesi (Cerh ve Ta'dîl)

RİVAYET VE RİVAYET METOTLARI

Rivayet ve Rivayet Metotları

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.