Hadis İlmindeki Sened Nedir?

Hadis ilminde ki sened nedir? Sened ne anlama gelir kısaca...

Bir hadis terimi olarak sened, hadisin ilk kaynağına ulaşıncaya kadar takip ettiği yoldur. Başka bir deyişle sened, kaynağına kadar hadisi nakledenlerin isimlerinin sırayla yer aldığı kısımdır. Mesela;

Bize Adem b. Ebî İyas hadis olarak söyledi. (O dedi ki); bize Şu’be, Abdullah b. Ebî Sefer ve İsmail’den, onlar da Şa’bî’den, Şa’bî Abdullah b. Amr’dan, o da Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’den hadis olarak nakletti: Hazreti Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: Müslüman, müslümanların elinden ve dilinden emin olduğu kimse, muhacir de Allah’ın yasak ettiği şeylerden hicret eden kimsedir.” [1]

Bu hadiste, Adem b. Ebî İyas, Şu'be, Abdullah b. Ebî Sefer, İsmail, Şa'bî, Abdullah b. Amr’a kadar olan kısım sened bölümü; ... اَلْمُسْلِمُ kelimesinden itibaren sonuna kadar da metin bölümüdür.

Hadisle ilgili bir diğer kavram isnad kavramıdır. Bir hadisi başkasına nakleden kimse, onu kimden aldığını veya duyduğunu, aldığı kimsenin de kimden almış olduğunu belirten أخبرنا ، (bize haber verdi) حدّثنا  (bize söyledi) عن،  (…den) gibi lafızlar kullanır. Böylece hadisin ilk kaynağı olan Hazreti Peygamber’e ulaşıncaya kadar kesintisiz bir nakil zinciri kurulur.  İşte buna isnad adı verilir. İsnad zincirinde bir kopukluk olursa hadis zayıf ve kusurlu sayılır. Bu açıdan hadis ilminde isnadın önemi büyüktür. Nitekim tâbii âlimlerinden Muhammed b.Sirin “isnad dindendir. Dininizi kimden aldığınıza dikat edin” demiştir. 

Yukarıdaki açıklamalardan anlaşıldığı üzere sened ve isnad arasında şöyle bir fark olduğu söylenebilir: Sened, hadiste râvî zincirinin olduğu bölümün adıdır. İsnad ise râvîlerin hadisi kimden aldıklarını belirtmelerine denir. Başka bir deyişle isnad, sözün râvîler vasıtası ile ilk sahibine dayandırılmasıdır.

Hadisçiler bir hadisi çeşitli senedlerle naklederler. Bu senedler sağlamlık bakımından eşit seviyede olmayabilir. Bunu belirtmek için hadisçilerin sık sık "bu hadis şu senedle sahihtir, bu tarikle illetlidir (kusurludur)" gibi ifadeler kullandıkları görülür.

Hadis âlimlerinin birçoğu hadisin doğruluğunu anlamak için ilk önce senede bakmışlardır. Eğer senedi teşkil eden râvîler dürüst ve güvenilir kimseler ise ve hadis metninde de belirgin bir kusur yoksa o hadis sahih kabul edilir. Bu yüzden hadisin senedi çok önemlidir.

[1] Buhari, iman, I, 8

İslam ve İhsan

HADİSİN BÖLÜMLERİ

Hadisin Bölümleri

HADİSÇİLER SADECE SENEDLE Mİ MEŞGUL OLDU?

Hadisçiler Sadece Senedle mi Meşgul Oldu?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.