Kur’an ve Sünnete Göre Namaz Vakitleri

Kur’an’da namaz vakitleriyle ilgili ayetler var mıdır? Kur’an ve sünnete göre namaz vakitleri.

Farz namazlar ile bunların sünnetleri, vitr, teravih ve bayram namazları için vakit şarttır. Farz namazlar; sabah, öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarından ibarettir. Cuma namazı da öğle namazı yerine geçer. Vakti girmeden kılınacak bir namaz eda yerine geçmediği gibi, vaktinden sonra kılınacak namaz da edâ değil, kaza olur. Bir namazın özürsüz olarak kazaya bırakılması Allah Teâlâ yanında büyük sorumluluğu gerektirir. Diğer yandan cuma, bayram ve sünnet namazlar, vakitleri çıkınca kaza edilemez. Namazın yükümlüye gerekli olması ve kılındığında da geçerli sayılması, “namaz vakitleri”ni bilmeyi gerektirir. Bu vakitler Kitap ve sünnetle belirlenmiştir.

NAMAZ VAKİTLERİYLE İLGİLİ AYETLER

Kur’an-ı Kerîm’in çeşitli âyetlerinde “salât, tesbih, hamd ve secde etmek” gibi “parça zikredip bütünü kastetme” yoluyla namaz vakitlerine işaret edilir. Kimi âyetlerde bir iki vakte işaret edilirken, kimilerinde beş vakit namazı kapsayan anlam zenginliği vardır. Şüphesiz namaz, mü’minlere, vakitli olarak farz kılınmıştır.” [1] âyeti özellikle farz namazların kılınma zamanlarının belirlendiğini gösterir. Bu âyetleri iki grupta toplayabiliriz:

a) Günlük beş vakit namazı içine alan âyetler: Güneşin tepe noktasından batıya yönelmesinden gecenin kararmasına kadar namaz kıl ve sabah namazını da (unutma). Çünkü sabah namazı tanıklı bir namazdır.”[2] Burada, öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazları ile sabah namazına yani beş vakit namaza işaret vardır. “Öyleyse, akaşama girerken de, sabaha ererken de tesbih Allah’ındır. Göklerde ve yerde, günün sonunda da, öğleye erdiğinizde de hamd, O’na aittir.” [3] İbn Abbas’a göre bu iki âyet beş vakit namazı içine almaktadır. Şöyle ki, “akşama girerken” ifadesi, akşam ve yatsı namazlarına; “Sabaha ererken” ifadesi, sabah namazına; “Gündüzün sonu (aşiyyen)” ifadesi, ikindi namazına; “Öğleye erdiğinizde” ifadesi de, öğle namazına işarettir.[4] “..Güneşin doğmasından önce ve batmasından önce Rabb’ini hamd ile tesbih et. Gecenin bir bölüm saatlerinde ve gündüzün uçlarında da tesbih et ki hoşnutluğa eresin.” [5] Müfessirlerin çoğuna göre, burada “hamd ile tesbih” ten maksat namaz olup, bununla beş vakit namaza işaret edilmiştir. Şöyle ki, güneşin doğuşundan önce “sabah namazı”, batışından önce “ikindi namazı”, gecenin saatlerinden bir bölümünde “yatsı namazı”, gündüzün uçları, zeval ve batış noktaları dikkate alınırsa, “öğle ve akşam” namazı vakitlerini bildirir.[6] Nitekim gündüzün uçları (etrâf) sözcüğü, başka bir âyette “gündüzün iki ucu (tarafeyn) şeklinde geçer ki,[7] güneşin doğuş ve batış zamanlarını ifade eder.

b) Farklı namaz vakitlerine işaret eden âyetler: “Gündüzün iki ucunda ve geceye yakın saatlerde namazı kıl.” [8] “Rabb’inin adını sabah akşam hatırla. Gecenin bir bölümünde O’na secde et ve geceleyin uzun uzun O’na tesbih eyle.” [9] Bu âyetlerde sabah, akşam ve yatsı namazının vaktine işaret edilmektedir. “Güneşin doğuşundan önce ve batışından önce Rabb’ini hamd ile tesbih et ve geceleyin de onu tesbih et” [10]Bu âyet sabah, ikindi ve yatsı namazına işaret etmektedir.

“Gecenin bir bölümünde, sana has bir nâfile namaz olarak teheccüd namazı kıl.” [11]Bu âyette, Hz. Peygamber’den teheccüd namazı kılması istenir. Onun yolunu izleyen ümmeti de dolaylı yoldan böyle bir namaza teşvik edilir.

NAMAZ VAKİTLERİ İLE İLGİLİ HADİSLER

Hz. Peygamber’in farz namazların hangi vakitlerde eda edileceğine ait çeşitli hadis ve uygulamaları vardır. Ancak burada namaz vakitlerini topluca bildiren Cibril hadisini vermekle yetineceğiz. Aşağıda konuları içinde bunlardan bazılarını da vereceğiz. Yaygın kabule göre, namazın farz kılındığı Mirac gecesinin ertesi günü Cebrail (a.s), Hz. Muhammed’e gelerek, bizzat imamlık yapmış ve namaz vakitlerinin başlangıç ve bitiş zamanlarını göstermiştir. İbn Abbas (r.a)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.s) şöyle buyurmuştur: “Cibril (a.s) bana iki kere Beytullah’ın yanında imamlık yaptı. Öğle namazını güneş tepe noktasından batıya yönelince kıldırdı. İkindi namazını cisimlerin gölgesi bir misli olunca kıldırdı. Akşam namazını oruçlunun iftar edeceği zamanda kıldırdı. Yatsı namazını batı ufkundaki kızıllık kaybolunca, sabah namazını da oruç tutacak kimseye yeme ve içme yasağının başladığı sırada kıldırdı. Ertesi gün olunca; öğle namazını cisimlerin gölgesi bir misli olunca, ikindi namazını ise cisimlerin gölgesi iki misli olunca kıldırdı. Akşam namazını yine oruçlunun iftar edeceği zamanda kıldırdı. Yatsı namazını gecenin üçte birine doğru kıldırdı. Sabah namazını ortalık aydınlanınca (isfar) kıldırdı. Sonra bana dönerek şöyle dedi: Ey Muhammed! Bu, senden önceki peygamberlerin vaktidir. Namaz vakitlerinin başlangıç ve sonu, bu iki vakit arasında kalan zaman parçasıdır.” [12]

Dipnotlar:

[1] Nisâ, 4/103. [2] İsrâ, 17/78. [3] Rum, 30/17, 18. [4] Kurtubî, Câmi’, XIV, 11, 30/17, 18. [5] Tâhâ, 20/130. [6] Kurtubî, Câmi’, II, 173. [7] Hûd, 11/114. [8] Hûd, 11/114. [9] İnsan, 76/25, 26. [10] Kâf, 50/39. [11] İsrâ, 17/79. [12] Ebû Dâvud, Salât, 2, H.No: 393; Tirmizî, Salât, H. No: 149; A. İbn Hanbel, I, 382, III, 330, 331, 352. Tirmizî, bu hadis için “hasen- sahih” demiştir. bk. Tehânevî, İ’lâü’s-Sünen, 1. Baskı, Beyrut 1418/1997, II, 3-67.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

NAMAZ VAKİTLERİ

Namaz Vakitleri

EZAN SÖZLERİ VE ANLAMI

Ezan Sözleri ve Anlamı

EZAN DUASI ARAPÇA TÜRKÇE OKUNUŞU VE ANLAMI - EZAN BİTTİKTEN SONRA OKUNACAK DUA

Ezan Duası Arapça Türkçe Okunuşu ve Anlamı - Ezan Bittikten Sonra Okunacak Dua

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.