Hz. Peygamber’e İman Etmeden Müslüman Olunur mu? Kur’an ve Hadis Ne Diyor?
Abdullah Sert Hocaefendi, Şifâ-i Şerîf’ten naklettiği bölümde, Hz. Peygamber’e (s.a.v.) îmânın Müslümanlık için vazgeçilmez bir şart olduğunu ifade ediyor. Peki bu hakikat Kur’ân ve hadislerde nasıl anlatılıyor?
MÜSLÜMAN OLMAK İÇİN RESÛL’E İMAN GEREKİR Mİ?
Bu âyetler Allah’ın Elçisi olan Muhammed aleyhisselâma îmân etmenin farz ve vazgeçilmez olduğunu, ona îmân etmeyen kimseye mü’min denemeyeceğini, ona îmân etmeden Müslüman olunamayacağını göstermektedir. Ve bu gerçeği Allah Teâlâ şöyle ifâde buyurmaktadır:
“Fakat kim Allah’a ve Resûlüne îmân etmezse, bilsin ki Biz kâfirler için çılgın bir ateş hazırladık.” (Fetih 48/13)
Bu âyet hem Allah’a hem de Resûlullah’a îmân etmenin şart ve vazgeçilmez bir ilke olduğunu göstermekte, Allah ile Resûlullah’a, ikisine birden îmân etmeyen kimselerin kâfirlikten kurtulamayacağını ortaya koymaktadır.
Ebû Hüreyre radıyallahu anhın rivâyet ettiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Allah’tan başka ilâh bulunmadığına, benim Peygamber olduğuma ve getirdiğim dine inanıncaya kadar insanlarla savaşmam emredildi. Eğer Allah’a, benim O’nun Peygamberi olduğuma ve getirdiğim dine inanırlarsa, kanlarını ve mallarını benden korumuş olurlar. İslâm’ın gerektirdiği haklar ise bunların dışındadır. Onların kalplerinde gizledikleri şeylerin hesabı Allah’a âittir.” (Buhârî, Îmân 17, nr. 25; Müslim, Îmân 34, nr. 21.)
“İslâm’ın gerektirdiği haklar bunların dışındadır” demek, Peygamber Efendimiz’in açıklamasına göre, evlendikten sonra zina eden, Müslüman olduktan sonra tekrar küfre dönen veya bir kimseyi haksız yere öldüren kimseler bu suçların karşılığı olan cezâyı görür demektir. (Ebû Dâvûd, Hudûd 1, nr. 4353.)
Bir kimsenin ne düşündüğü, içinden neler geçirdiği ve özel hayatı kimseyi ilgilendirmez. Yaptığı gizli kapaklı işlerin hesabı ise Allah’a aittir. Bir kimse Kelime-i Şehâdet getirerek Müslüman olmuşsa, artık onunla savaşılmaz. Buna karşılık o da Kelime-i Şehâdet getirdiği için, İslâmiyet’in kendisinden beklediği görevleri yerine getireceğine dâir söz vermiş olur. Bu görevleri yapması kendisinden beklenir ve istenir.
“Peygamber aleyhisselâma îmân etmek”, onun peygamber olduğunu tasdik etmek, Allah’ın ona peygamberlik görevi verdiğini kabul etmek demektir; aynı zamanda Resûl-i Ekrem’in Cenâb-ı Hak’tan alıp getirdiği bütün inanç esaslarını, emir ve yasak mâhiyetinde ağzından çıkan her sözü tasdik etmektir; ve onun Resûlullah olduğunu kalbiyle tasdik etmekle beraber, diliyle de aynı gerçeği söylemektir. İşte bir kimse bu esasları kalbiyle tasdik, diliyle de ikrâr ederse, Muhammed aleyhisselâmı tasdîk ve ona tam mânasıyla îmân etmiş olur.
Nitekim yukarıdaki hadisin Abdullah ibni Ömer tarafından nakledilen bir başka rivâyetine göre Allah’ın Elçisi “Allah’tan başka ilâh bulunmadığına, Muhammed’in Resûlullah olduğuna inanıncaya kadar insanlarla savaşmam emredildi.” buyurmuştur. (Buhârî, Îmân 17, nr. 25; Müslim, Îmân 36, nr. 22.)
Bu cümlenin tam ifâdesi şöyledir: “Allah’tan başka ilâh bulunmadığına, Muhammed’in Allah’ın Resûlü olduğuna inanıncaya, namazı tastamam kılıp zekâtı hakkıyla verinceye kadar insanlarla savaşmam emredildi.”
Kaynak: Kadı İyaz, Şifa-i Şerif
YORUMLAR