Kaderde Ne Zaman Öleceğimiz Belli İse Sadaka Ömrü Nasıl Uzatabiliyor?

"Kader değişir mi? Sadaka ömrü uzatabilir mi? Kaderde ne zaman öleceğimiz belli ise neden sadaka ömrü uzatıyor? " sorularının cevabı... Deist ve ateistlerin en çok sorduğu sorular ve cevapları…

Sual: “Kaderde ne zaman öleceğimiz belli ise neden sadaka ömrü uzatıyor?”

Cenâb-ı Hakk’ın bu cihan dershânesindeki oluşları takdirlerine kader diyoruz. Cenâb-ı Hakk’ı idrâk edemeyeceğimiz için, O’nun ilmine öncelik, sonralık gibi bizi bağlayan zaman kayıtlarıyla yaklaşmamamız gerekir.

Meselâ kaderimiz bellidir fakat ibâdet ediyoruz, kaderimiz bellidir ama duâ ediyoruz, sadaka da veriyoruz. Çünkü bizim tarafımızda bilgi yok.

Eğer duâ eder, sadaka verir isek, gaybı bilen Rabbimiz bunu da biliyor ve zaten kaderimizde duâ edip, sadaka vereceğimiz de yazılı demektir.

Eğer Rabbimiz; bizim kaderimizi ve cüz’î irademizle aldığımız kararları, amellerimizi, davranışlarımızı bilmese idi, bu O’nun için -hâşâ- bir noksan olurdu ki Cenâb-ı Hak, her türlü noksanlıktan münezzehtir. Gaybı / istikbâli bilmemek, insanlara ait bir husustur. Cenâb-ı Hakk’ı böyle bir bilgisizlikten tenzih ederiz.

Kader münakaşalarının kimseye bir faydası yoktur. Tarihte nice akılcılar, bu tartışmaların neticesinde ya kaderi inkâr etmiş ya iradeyi reddetmiştir. İkisi de hakikatten uzak neticelerdir.

Biz, bize sorulacak hususları dert edinelim. Bize kıyâmet gününde;

“–Kaderi çözdün mü?” diye sorulmayacak. Bize;

“–Ömrünü nerede tükettin?” “–İlminle ne gibi işler yaptın?” “–Malını nereden kazanıp nerede harcadın?”

“–Vücudunu nerede yıprattın?” diye sorulacak.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Yayınları, Aklın Cinneti DEİZM

İslam ve İhsan

DEİSTLERİN EN ÇOK SORDUĞU SORULAR VE CEVAPLARI

Deistlerin En Çok Sorduğu Sorular ve Cevapları

AKLIN CİNNETİ DEİZM (SESLİ KİTAP)

Aklın Cinneti Deizm (Sesli Kitap)

RIZKI ÇOĞALTAN ÖMRÜ UZATAN ŞEY

Rızkı Çoğaltan Ömrü Uzatan Şey

SADAKA VERMENİN ÖNEMİ NEDİR?

Sadaka Vermenin Önemi Nedir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.