İslâm Birliğinin Sağlanması İçin Hilâfetten Ferâgat Etti

Müslüman kanı dökülmemesi ve İslâm birliğinin sağlanması için hilâfetten ferâgat eden Efendimizin (s.a.v) kıymetli torunu Hz. Hasan, şehadeti ile bizlere ne mesaj veriyor?

Hazret-i Hasan -radıyallâhu anh-; babası Hazret-i Ali’nin şehîd edilmesinden sonra, hilâfet vazifesini üstlenmişti.

Ancak muhterem pederini de yıllarca meşgul eden ihtilâfın sönmeyeceği âşikâr olunca; Hasan -radıyallâhu anh- müslüman kanı dökülmemesi ve İslâm birliğinin sağlanması için hilâfetten ferâgat etti.

Böylece Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in bir mûcizesi de tahakkuk etmiş oldu.

Zira Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

“(Benden sonra) nübüvvet hilâfeti otuz senedir…” (Ebû Dâvûd, Sünnet, 8; Ahmed, V, 50, 220, 221) buyurmuşlardı. Dört halîfenin hilâfet müddetlerine, Hazret-i Hasan’ın altı aylık hilâfeti dâhil edildiğinde bu süre tamam olmaktadır.

Ebû Bekre -radıyallâhu anh- da, Allah Rasûlü’nün bu durumu mûcizevî bir şekilde önceden haber verdiğini bildirerek şöyle der:

“Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i minberde gördüm, yanında Hazret-i Hasan vardı. Bazen halka yöneliyor, bazen Hasan’a yöneliyor ve;

«Allah, şu torunumla iki muazzam müslüman orduyu sulha kavuşturacaktır.» buyuruyordu.” (Buhârî, Menâkıb, 25; Fedâilü’l-Ashâb, 22)

Bu fedâkârlık ve ferâgat ahlâkının bir başka güzel nümûnesi İdrîs-i Bitlisî’dir.

Yavuz Sultan Selim Han; bugün Orta Doğu tabir edilen coğrafyada sürekli kardeş kanı dökülmesine sebebiyet veren siyâsî karışıklığa son vermek ve müslüman memleketler arasındaki ikilik ve çekişmeleri bitirmek üzere evvelâ Şah İsmail üzerine sefere çıkmıştı. Güzergâhı üzerindeki aşîretlerin reisi olan İdrîs-i Bitlisî, Yavuz’un ulvî gayesini firâsetiyle idrâk etti ve kendi beyliğinden vazgeçerek Osmanlı’ya gönüllü bir şekilde tâbî oldu. Bir başka ifadeyle; İslâm birliğine ve ehl-i sünnetin ittifâkına râm oldu, Yavuz’un emri altında çalışmayı âşiret reisliğine tercih etti.

Yavuz Sultan Selim Han; ona, dilediğine beylik vermek üzere fermanlar tevdî ettiği hâlde, o bunların hiçbirini kullanmamıştır.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2024 Ay: Mayıs, Sayı: 231

İslam ve İhsan

İSLAM KARDEŞLİĞİ ŞUURU

İslam Kardeşliği Şuuru

İSLAM KARDEŞLİĞİ NEDİR?

İslam Kardeşliği Nedir?

İSLAM KARDEŞLİĞİ NASIL OLMALI?

İslam Kardeşliği Nasıl Olmalı?

İSLAM KARDEŞLİĞİYLE İLGİLİ 5 HADİS

İslam Kardeşliğiyle İlgili 5 Hadis

İSLAM KARDEŞLİĞİNİN ÖNEMİ NEDİR?

İslam Kardeşliğinin Önemi Nedir?

İSLÂM KARDEŞLİĞİNE ZARAR VEREN ŞEYLERDEN SAKINMALIYIZ!

İslâm Kardeşliğine Zarar Veren Şeylerden Sakınmalıyız!

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.