Peygamber Efendimiz'e Hakaret Edenlere Karşı Tavrımız Ne Olmalıdır?

Peygamber Efendimiz'e hakaret edenlere karşı tavrımız ne olmalıdır? Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Hamdi Yıldırım cevaplıyor.

Hazreti Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, bütün Müslümanlar için kırmızı çizgi, gözümüzün bebeği, varlık sebebimizdir. Şöyle ki; Hazreti Peygamber aleyhissalatu vesselam Efendimiz, insan-ı kâmili; yani Cenab-ı Allah’ın muradı olan, kendisine kul olmak üzere yarattığı insanı temsil ediyor. Dolayısıyla bizim numune-i imtisalimiz, yani izinden gideceğimiz, sünnetini takip edeceğimiz, yolunu takip edeceğimiz, her şeyiyle bize bir rol model olan, hayat rehberi olan bir zât. Çünkü biz Allah’a nasıl kulluk yapabileceğimizi, böylelikle de Allah’ın bizim yaratılışımızdan muradı olan kulluğun nasıl tahakkuk edeceğini Hazreti Peygamber Efendimiz’den görüyoruz.

O, bütün insanlığın kurtarıcısı, âlemlere rahmet olarak gönderilmiş bir peygamberdir. Cenab-ı Allah, hiçbir peygamberi için “Âlemlere rahmet olarak seni gönderdim.” demiyor. Ancak Efendimiz aleyhissalatu vesselam ile ilgili “Ve mâ erselnâke illâ rahmeten lil âlemîn” (Enbiya, 107) diyor. “Biz seni ancak ve ancak, başka hiçbir şey için değil, sadece ve sadece âlemlere rahmet olarak gönderdik.” buyuruyor. Binaenaleyh “rahmet” demek, Cenab-ı Allah’ın bizi merhametiyle kuşatması, bizlere büyük lütuflarla ve nimetlerle muamele etmesi demektir. Bu da Hazreti Peygamber aleyhissalatu vesselam Efendimizin bir peygamber olarak bizlere gönderilmiş olmasının hikmetini içinde barındırıyor.

Dolayısıyla Efendimiz aleyhissalatu vesselam sadece Müslümanların değil, bütün insanlığın rahmetine ve kurtuluşuna vesile olan büyük bir peygamberdir. Bütün peygamberlerin imamı ve önderi olan, bütün peygamberlerin peygamber olmalarına rağmen, Hazreti Peygamber Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem Efendimize ümmet olmak için O’nun ümmetine gıpta ettikleri emsalsiz bir şahsiyettir.

Böyle olduğu için birtakım nadanlar, birtakım cahiller, kendini bilmezler, Efendimiz aleyhissalatu vesselam’a hakaret etmek suretiyle küfürlerini izhar etmeye gayret ediyorlar. Böyle olduğu için de tarih boyunca İslam âlimleri, Efendimiz aleyhissalatu vesselam’a hakaret edilmesini bağışlanmayacak, tevbesi kabul olunmayacak bir suç olarak görmüşlerdir. Niye? Çünkü Hazreti Peygamber aleyhissalatu vesselam Efendimize hakaret etmek, toplumun o mayasını bozacak, toplumu kenetleyen insicamı zedeleyecek ve toplumsal anarşiye yol açabilecek bir terör suçudur.

Birtakım suçlar vardır ki bunların “Ya özür dilerim, ben yanlış yaptım.”ı olmaz. Bunların başında Efendimiz aleyhissalatu vesselam’a hakaret etmek gelir. Dolayısıyla “Ben pişman oldum, ben yanlış anlaşıldım.” türünden bir izah burada geçerli olmaz. Eğer geçerli olacak olursa, bu bundan sonrakilere yol olmuş olur.

Bunun için bu meydanda canıyla, eliyle, diliyle mücadele eden kardeşlerimiz, elleri öpülesi büyük bir hizmeti, cihadı ifa ediyorlardır. Bundan dolayı onların meydanlarda çıkıp bu alçakça, adice hakarete, saldırıya karşı toplumun dinamiklerini muhafaza etmek için kenetlenerek karşı duruşları, tarihe şanlı sayfalarla geçecek bir olaydır. Bundan dolayı bu kardeşlerimiz en büyük cihadı yapıyorlardır. Çünkü en büyük cihat, zalimin karşısında onun zulmünü dile getirmektir.

Bugün maalesef ülkemizde kültürel iktidar dediğimiz iktidar, bu alçakların elindedir. Bunlar, alçakça, adice, şerefsizce (dinleyenlerimizden özür dilerim, ama insan hakikaten kendine hâkim olamıyor bu meyanda) bu kültürel iktidarın kendilerinden yana olmasını fırsat bilerek, Müslümanların bütün mukaddeslerine pervasızca saldırabileceklerini düşünüyorlar ve yerde birtakım testler yapıyorlar: “Biz ne yaparsak Müslümanlar harekete geçer?” diye. Bu alçak ellerin, bu kalemlerin kırılması lazım. Bunun yolu da sivil itaatsizliği, sivil hareketi faaliyete geçirmektir.

Bu meyanda meydanlarda toplanan, o ismi lazım olmayacak paçavranın merkezinin önünde, Hz. Peygamber aleyhissalatu vesselam Efendimizi, can bildiğimiz bir önderimizi savunmak için toplanan insanlar, Müslümanlar hakikaten bütün Müslümanların haremi ismetini müdafaa etmek için orada bulunuyorlar. Bütün herkesin bu protestolara katılması lazım. Kimse kalkıp da Efendimiz aleyhissalatu vesselam’a bir hakaret yaptıktan sonra meydanlarda rahat yürüyememeli.

Bundan yıllar önce, 20 küsur sene belki de oluyor, toplumda bir kesimi -vatandaşımızı- rencide edebileceği akla gelebilecek, hani doğrudan da değil ama ima yoluyla böyle bir lafı eden bir televizyon programcısı vardı. O programın yayında olduğu esnada, o kitle televizyonun önünde toplandı ve o adamın televizyon kariyeri bitti. Dolayısıyla bu adiliği, bu alçaklığı, bu şerefsizliği yapanların, bu memleketin ekmeğinden suyundan nasiplenmeye hakları yoktur. Def olsunlar gitsinler! Kendileri gibi nasipsizlerin diyarlarında ne halt yerlerse yesinler. Ama Müslümanların memleketinde, Müslümanlık hamuruyla yoğrulmuş olan bu vatan toprağında, bizi biz yapan en büyük değer olan...

Çünkü biz “La ilahe illallah, Muhammedün Resûlullah” diyoruz. “La ilahe illallah”ı dünyada 6 milyar insan söylüyor. Yani Hristiyanlar da, Yahudiler de “La ilahe illallah”ta bir şekilde buluşuyoruz. Yani onlar da Allah’ı kabul ediyorlar, Allah’ın bir olduğunu. Ama kendilerince birtakım sapkınlıkların içerisine, yoldan çıkmışlıklara bulaşmışlar. Ama Hazreti Peygamber aleyhissalatu vesselam Efendimiz...

Bu toprakları Müslüman yapan en büyük değerimizdir. Bizimle diğerleri arasındaki fark, bizim bütün peygamberlere ve son peygamber olarak Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem’e iman ediyor olmamız, onlarınsa son peygamberi kabul etmiyor olmalarıdır.

Dolayısıyla Hazreti Peygamber aleyhissalatu vesselam’a hakaret etmeye cüret edebilecek bir artık nesnenin bu topraklarda hayat hakkı bulamayacağını bilmesi lazım. Bunun en önemli yolu da, Efendimiz aleyhissalatu vesselam’ın muhabbetini, sevgisini çocuklarımıza daha doğar doğmaz aşılamaktır. Bunun en önemli yollarından bir tanesi de, özellikle de erkek çocukları olanların çocuklarından birinin adını, en azından Efendimiz aleyhissalatu vesselam’ın isimlerinden birini koymaları; kız çocukları olanların da, Efendimiz aleyhissalatu vesselam’ın hanımlarından, kızlarından efendim isimlerinden birini koymalarıdır. Böylelikle Efendimiz aleyhissalatu vesselam’ın ve onun hane halkının, Ehl-i Beyt’inin muhabbetiyle Müslüman Türk halkının yoğrulması gündem olmalıdır.

Bizim bütün programlarımızda Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in ilke ve düsturlarının ana ders maddesi olarak konulması gerekir. Çünkü bu toprakları 1000 senedir İslam’la mayalayan hakikat budur. Eğer siz Peygamber aleyhissalatu vesselam’ı öğretmezseniz, birileri gelir, “Efendim, o olmasaydı biz olmazdık. O çıkmasaydı biz çıkmazdık. O yürümeseydi biz yürümezdik.” diye abuk sabuk sloganlarla meydanı işgal eder.

Birilerinin kendilerine tanrı olarak edindikleri birtakım zatlar bu memlekette kanun himayesiyle korunabiliyor. Ona dokunmak, imalı bile olsa bir laf söylemek kanuni takibata sebep oluyor. Ama bu vatanı vatan yapan en büyük değerimiz Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem Efendimize, isteyen istediğini söyleyebilecek... Bu halk buna müsaade etmez. Ölür de müsaade etmez. Canını, malını feda eder de müsaade etmez. Kimse kusura bakmasın!

Bu topraklarda göreceli olarak birtakım zinde güçlerin himayesinde, kültürel iktidarın kendilerinde olduğunu zannedenler bilsinler ki, bu toprakların gerçek iktidarı İslam’ındır. İslam olmadan bu topraklar Türklere vatan olmaz.

Maalesef bu toprakları Türk yurdu olmaktan, Müslüman Türk yurdu olmaktan çıkartmak isteyen birtakım cahil, gafil, nadan kimseler bu tür oyunlara tevessül ediyor. Ümit ederim ki halk daha fazla galeyana gelmeden, idarî konumda olanlar olayın vehametini idrak ederler, anlarlar ve gerekli tedbirleri alırlar. Bu tür toplumda anarşi çıkartmaya yönelik olarak eylemleri yapanların, akşam tutuklanıp sabah salıverilmeleri, toplumun sinir uçlarıyla oynamak olur ki... Ümit edelim, memlekette eğer adalet varsa, iktidar varsa, bunu bu yönüyle de düşünecektir.

Vesselam.

İslam ve İhsan

HZ. MUHAMMED (S.A.V.) KİMDİR?

Hz. Muhammed (s.a.v.) Kimdir?

ALLAH'IN PEYGAMBERİMİZE OLAN SEVGİSİ

Allah'ın Peygamberimize Olan Sevgisi

PEYGAMBER EFENDİMİZ'İ SEVMENİN FAZİLETİ NEDİR?

Peygamber Efendimiz'i Sevmenin Fazileti Nedir?

SAHABENİN PEYGAMBER SEVGİSİNE ÖRNEKLER

Sahabenin Peygamber Sevgisine Örnekler

HAZRETİ PEYGAMBERE (S.A.V) MUHABBET VE SEVGİ

Hazreti Peygambere (s.a.v) Muhabbet ve Sevgi

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.