
Furkân Suresi 15-16. Ayetleri Ne Anlatıyor?
Furkân sûresi 15-16. âyetlerinde, Allah Teâlâ’nın müttakî kullarına vaad ettiği ebedî cennet tasvir edilir. Furkân sûresi 15-16. âyetlerin Arapçası, meali ve tefsiriyle birlikte derin mesajları yazımızda…
Furkân sûresi 15-16. âyetlerinde Rabbimiz şöyle buyuruyor:
Furkân Suresi 15-16. Ayetlerinin Arapçası:
قُلْ اَذٰلِكَ خَيْرٌ اَمْ جَنَّةُ الْخُلْدِ الَّت۪ي وُعِدَ الْمُتَّقُونَۜ كَانَتْ لَهُمْ جَزَٓاءً وَمَص۪يرًا لَهُمْ ف۪يهَا مَا يَشَٓاؤُ۫نَ خَالِد۪ينَۜ كَانَ عَلٰى رَبِّكَ وَعْدًا مَسْؤُ۫لًا
Furkân Suresi 15-16. Ayetlerinin Meali:
De ki: “Bu mu daha hayırlıdır, yoksa Allah’a karşı gelmekten sakınanlara va’dedilen ebedîlik cenneti mi?” Orası onlar için bir mükafaat ve varılacak bir yerdir. Ebedî olarak kalacakları o yerde onlar için diledikleri her şey vardır. Bu Rabbinin uhdesine aldığı, (yerine getirilmesi) istenen bir va’didir. (Furkân, 25/15-16)
MÜTTAKÎLERE VAAD EDİLEN EBEDÎ CENNET
Bilgi:
Önceki ayette inkârlarından dolayı cehenneme gidenlerin orada ölmeyi defalarca isteyecekleri zikredilir. Bunun akabinde ise iman ile donandıktan sonra takvâ ile Allah Teâla’nın emirlerine ve yasaklarına riayet edenlerin gidecekleri ebedîlik cenneti tanıtılarak, kıyaslama yapılır. O cennette müttakîlerin ebedî kalacakları da bu şekilde açıklanmış olur. Bu da hiçbir zaman vaadinden dönmeyen Yüce Allah’ın onlara büyük bir vaadidir.
Mesaj:
- Ebedî kalınacak olan cennet yurdunun anahtarını elde edebilmek bu dünyada müttakîlerden olmaya bağlıdır.
- Allah kesinlikle vaadinden dönmeyecek, iman edenlere cenneti mükafat olarak verecektir.
Kelime Dağarcığı:
Müttakî: Allah’ın emir ve yasaklarına tam olarak uyan, günahlardan sakınan.
Huld: Ebediyet, sonsuzluk.
Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler
TEFSİR
Furkân Suresi 15-16. Ayetlerinin Tefsiri:
- Rasûlüm! De ki: “Böyle bir sonuç mu daha hayırlı, yoksa kalpleri Allah’a saygıyla dopdolu olup O’na karşı gelmekten sakınanlara va‘dedilen ebedî cennet mi? O cennet onlar için bir mükâfat ve nihâî bir varış yeri olacaktır.
- Orada arzu ettikleri her şey vardır ve onlar orada ebedî kalacaklardır. Bu, Rabbinin yerine getirmeyi üstlendiği ve gerçekten istenmeye değer bir va‘didir.
Cennetin cehennemden hayırlı olduğunda şüphe yoktur. Fakat kâfirler, cehenneme girmelerine sebep olacak günahlar işlemek suretiyle, âdeta “ateşte bir hayır vardır” demek istiyorlar. Bu yüzden, bir mânada zihinleri kurcalayacak ters bir soru ile yanlış yolda gidenler intibâha davet edilmektedir. “Hayır, bu yoldan dönün. Çünkü cehennemde hiçbir hayır yoktur” denmek istenmektedir.
Cennet ebedî kalma yeridir. Oraya giren bir daha çıkmayacak, bir an olsun çıkmak da istemeyecektir. (bk. Kehf 18/108) Cennetliklere istedikleri her nimet ikram edilecektir. Âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:
“…Cennette canınızın çektiği her şey vardır; orada istediğiniz her şey sizindir. Çok bağışlayıcı, sonsuz merhamet sahibi Allah’tan bir ikram olarak!” (Fussılet 41/31-32)
“Allah müttakilere şöyle buyurur: «Ey mü’min kullarım! Bugün artık size ne bir korku vardır, ne de bir keder.» O kullarım ki, dünyada iken bizim âyetlerimize inanmış ve bütün varlıklarıyla bize teslim olmuşlardı. «Haydi siz ve eşleriniz muhteşem bir şekilde karşılanıp ağırlanmak üzere, sevinç ve saadet içinde girin cennete!» Etraflarında altın tepsiler ve kadehler dolaştırılır. Orada canların çektiği ve gözlerin hoşlandığı her şey vardır: «Artık siz orada ebediyen kalacaksınız! Yaptığınız güzel ameller sayesinde vâris kılındığınız cennet işte burasıdır. Burada sizin için bol bol meyveler, yiyecekler vardır; onlardan âfiyetle yersiniz.»” (Zuhruf 43/68-73)
Âyet-i kerîmelerden anlaşıldığı üzere ömrünü takvâ ölçüleri içinde geçiren kullar, kalpleri Allah korkusu ve saygısı ile dopdolu olup O’na karşı gelmekten sakınan bahtiyarlar, cennetlerde ebedî ve çok değerli nimetler içinde saadet ve huzur dolu bir hayat süreceklerdir. Âyet-i kerîmeler ve hadîs-i şeriflerde beyân edildiği üzere cennet nimetlerini şöyle hülâsa etmek mümkündür: “Hûriler, koltuk ve yataklar, neş’e ve sevinçler, rahatlıklar, güzel nasipler, güzel kokular, başka güzellikler ve ihsanlar, yepyeni lutuflar, ziyâdesiyle ikramlar, en lezzetli içecekler, muhabbetle tokuşturulan şarap dolu kadehler, gönül genişliği, hal güzelliği, ünsiyetin kemâli, neş’enin devamı, huzur ve mutluluğun tamâmı, elbiseler harîr denen ipekten, yataklar ve döşekler sündüs denen ince ipek ve istebrak denen kalın ipektendir. Nimetlerin isimleri dünyadaki isimler gibi, fakat kendileri dünyada alışılmış olandan bambaşka mâhiyet ve güzelliktedir.”
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com
YORUMLAR