İlahi Dinlerdeki Benzerlikler

Her insan kendi devrindeki Peygamberin ümmetidir. Peki hak din tek olduğuna göre İlâhî dinler arasındaki benzerlikler nelerdir?

Hak din tek olduğuna göre, İlâhî dinler arasında bir kısım benzerliklerin olacağı muhakkaktır. Meselâ İslâm, namazı emretmektedir. Kitab-ı Mukaddes’te de namaza işaret eden şu ifadeler yer alır:

“Gelin secde edelim ve rükûa varalım; bizi yaratan Rabbin önünde diz çökelim.” (Mezmurlar, 95:6)

“Ve Musa ile Harun yüzleri üzerine (secdeye) kapandılar.” (Sayılar, 16:20-22)

“Musa acele ile secdeye gitti ve ibadet etti.” (Çıkış, 34:8)

“İsa yere kapanıp… dua etti.” (Matta, 26:39)

“Ve havariler yüzleri üzerine yere kapandılar…” (Matta, 17:6)

Kur’ân-ı Kerîm’de, önceki Peygamberlere, bilhassa Hz. Musa ve Hz. İsa’ya (a.s.) namazın ve zekâtın emredildiği ifade edilir. (Beyyine, 4-5; Yûnus, 87; Meryem, 31, 55, 58-59; İbrahim, 37; Hac, 26; Şuarâ, 46)

Hatta Cenâb-ı Hak, Hz. Musa’yı (a.s.) kendisine yaklaştırıp onunla konuşmuş, bu mühim buluşmada ona, tevhidden sonra ilk olarak namazı emretmiştir. (Tâhâ, 14)

DİNLER ARASINDAKİ BENZERLİKLER

Ancak, dinler arasındaki bir kısım ortaklık ve benzerlikler sebebiyle İslâm’ı Yahudilik ve Hristiyanlığın tesirinde doğmuş bir din olarak görmek son derece yanlıştır. Böyle bir iddia, ilâhî dinlerin kaynağının müşterek olduğu ve Peygamberlerin birbirlerini tasdik ederek geldiği hakikatinin göz ardı edilmesinden kaynaklanmaktadır.[1]

Hak dinlerin esâsı bir olduğuna ve Peygamberler de birbirlerini tasdik ederek geldiklerine göre Hz. Muhammed’i Peygamber olarak kabul eden bir kişi, ondan önceki bütün Peygamberleri de kabul etmiş olmaktadır. Resûlullah (s.a.v) Efendimiz’in mektubunu götüren Hâtıb bin Ebî Beltaa (r.a), İskenderiye Mukavkısı’na şöyle demiştir:

“Hz. Musa, nasıl ki Hz. İsa’yı müjdelemiş ise, Hz. İsa da Hz. Muhammed’in geleceğini müjdelemiştir. Bizim seni Kur’ân’a dâvetimiz, senin Tevrât’a bağlı olanları İncil’e dâvet etmen gibidir. Her insan kendi zamanında gelen peygambere ümmet olmak durumundadır. Sen de Hz. Muhammed’in dönemine yetişenlerdensin.[2] Dolayısıyla biz seni İslâm’a dâvet etmekle, Hz. İsa’nın dîninden uzaklaştırmış olmuyoruz. Bilâkis onun risâletine uygun olanı yapmanı teklif etmiş oluyoruz.”[3]

Pennsylvania Eyalet Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Dr. Timothy Gianotti, İslâm’ı seçmekle eski dini olan Hristiyanlığı yok saymış olmadığını, eski dininin kendisi için Müslümanlığa geçişte bir hazırlık dönemi vazifesi üstlendiğini birkaç kez tekrar ettikten sonra İslâm’ın, Hristiyanlığın maksatlarını da içine alan, en kuşatıcı semâvî din olduğunu anlatıyor ve:

“–İslâm’ın hedefi sadece belirli bir grubu değil bütün bir toplumu Allah katında değerli insanlar hâline getirmektir” diyor. (A. Böken - A. Eryiğit, Yeni Hayatlar, I, 15)

PEYGAMBERLER ARASINDA FARK VAR MI?

Mevlânâ Hazretleri, Peygamberler arasında fark olmadığını ifade ederek şöyle der:

“Yahudiler arasında zulmü seven, İsa Peygamber’e düşman ve Yahudi öldüren bir kral vardı. Zaman, Hz. İsa’nın zamanı idi ve Peygamberlik nöbeti de ondaydı. Lâkin o, Hz. Musa’nın canı, Musa (a.s.) da onun canı yerinde idi. Yani ikisi de Peygamber olduğu için arala­rında ihtilâf yoktu. Ancak o şaşı kral, Allah yolunun iki samimi ve birlik içindeki yolcusunu birbirinden ayrı görüyordu. Tıpkı şu ustanın şaşı çırağı gibi… Ustası ona:

«–İçeriye gir de raftaki şişeyi getir!» dedi. Şaşı çırak:

«–Burada iki şişe var, hangisini getireyim, târif et!» dedi. Ustası:

«–Orada iki şişe yok, şaşılığı bırak da biri iki görme!» dedi. Şaşı çırak:

«–Ustacığım bundan ötürü beni azarlama, burada iki şişe var» deyince ustası:

«–Öyleyse şişelerden birini kır, diğerini getir!» de­di. Çırak şişelerden birini kırınca ikisi de gözünden kayboldu.

İnsan da, basiretindeki kayma sebebiyle şaşı olur. Öfke ve şehvet gibi zaaflar da insanı şaşı yapar, rûhun istikametini allak bullak ederler.” (Mesnevî, c. 1, no: 335-344)

Yine Hz. Mevlânâ bir mektubunda, mevzûmuza temas ederek şöyle der:

“Peygamberler birbirlerini kabul ettiklerine göre, siz onlardan birisini kabul etmezseniz, hiçbirini kabul etmemiş gibi olursunuz. Muhtelif pencerelerden geçerek her peygamberin şahsında size ulaşan ışık, gerçekte tek bir ışıktır. Bu ışığın bir kısmını kabul etmezsen, o zaman sen; «Bu senenin Güneş’ine karşıyım, fakat geçen senenin Güneş’ini kabul ediyorum» diyen bir yarasa gibi olursun. Aslında geçen senenin Güneş’i ile bu senenin Güneş’i iki farklı güneş değil, aynı güneştir. Bunlar arasında fark görmen, senin geçen senenin Güneş’ini tecrübe etmemiş olmandan kaynaklanır.[4]

[1] Prof. Dr. Ö. F. Harman, “İslam” mad., DİA, XXIII, 5.

[2] Her insan kendi devrindeki Peygamberin ümmetidir. Hz. Muhammed’in Peygamber olarak gönderilmesinden sonraki bütün insanlar da onun ümmetidir. Lâkin bunların bir kısmı onun peygamber olduğuna îman ederken (Ümmet-i İcâbe), bir kısmı da inkâr etmektedir (Ümmet-i Ğayr-i İcâbe).

[3] İbn-i Kesîr, el-Bidâye, IV, 266-267; İbn-i Sa’d, I, 260-261; İbn-i Hacer, el-İsâbe, III, 530-531.

[4] Eva de Vitray-Meyerovitch, İslâm’ın Güleryüzü, s. 94.

Kaynak: Dr. Murat Kaya, Ebedi Yol Haritası İslam, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.