
“21. Yüzyılda Aile Olmak” Sempozyumunda Aileye Dair Her Şey Konuşuldu
İstanbul Aile Vakfı’nın düzenlediği “21. Yüzyılda Aile Olmak” temalı III. Uluslararası Aile Sempozyumu, Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nda geniş katılımla gerçekleşti.
Geçtiğimiz Mayıs ayının son iki gününde İstanbul Aile Vakfınca “21. Yüzyılda Aile Olmak” temasıyla III. Uluslararası Aile Sempozyumu düzenlendi. Sempozyum eski adıyla Yassıada, şimdiki adıyla Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nda yapıldı. Adadaki kültür merkezinde üç farklı salonda gerçekleştirilen oturumların başlıkları şunlardı: Aile Psikolojisi, Kuşaklararası İlişkiler ve Aile, Yapısal Dönüşümler ve Aile, Milli Kültür ve Aile, Din ve Aile, Aile ve Değerler, Din Psikolojisi, Sosyokültürel Perspektiften Aile, Psikososyal Perspektiften Aile, Göç ve Aile ile Aile ve Medya.
21. YÜZYILDA AİLE OLMAK
“Zihin İşgaliyle Gençlerimizi Devşirmek İstiyorlar”
Programın açılış konuşmasını yapan İstanbul Aile Vakfı Başkanı Üner Karabıyık küresel güçlerin Türkiye’yi geçmişte darbelerle zayıflatmaya çalıştığını, bugün ise hedeflerine “zihin işgaliyle gençlerimizi devşirerek” ulaşmak istediklerini belirtti. Bu yeni stratejinin önündeki en büyük engelin aile kurumu olduğunu belirten Karabıyık, “Şimdi amaçlarına ulaşmak için aile ocağında yaşattığımız milli ve manevi duygularımızı, nesilden nesile aktardığımız değerlerimizi ortadan kaldırmak için aileye darbe yapmak, özellikle de anneliği gözden düşürmek istiyorlar.” ifadelerini kullandı.
Sempozyumun, Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nda yapılmasına işaretle darbe tarihiyle anılan bir mekânda yapılmasının bu vesayete geçit verilmeyeceğinin ilanı olduğunu söyledi.
Gazze ve Cinsiyetsizleştirme Projeleri Arasındaki Bağ
Konuşmasında Gazze’de soykırım yapan İsrail’i destekleyen firmalar ile “küresel cinsiyetsizleştirme projelerine” destek olan firmaların listesinin örtüşmesinin tesadüf (!) olup olmadığını soran Karabıyık, “Terör devleti İsrail tarafından Filistin’de soykırım yapılırken, tüm dünya sathında ise küresel cinsiyetsizleştirme propaganda ve dayatması ile soy kurutma projeleri yürütülmektedir.” dedi.
Uluslararası İki Somut Teklif
Başkan Karabıyık, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler’de aileyi koruma iradesini ortaya koyduğunu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın bu doğrultuda yoğun bir “aile diplomasisi” yürüttüğünü belirterek, bu çabalara destek olacak iki somut teklif sundu:
- Dünya Aile Ajansı: Bireyi merkeze alan kalkınma paradigmasına alternatif olarak, aileyi merkeze alan bir çerçeve sunacak “Dünya Aile Ajansı”nın İstanbul’da kurulması.
- Sürdürülebilir Aile Hedefi: BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’na 18. madde olarak “Sürdürülebilir Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi” hedefinin eklenmesi.
Aile bağları kuvvetli olan bir milletin zihninin işgal edilemeyeceğini vurgulayan Karabıyık, tüm görüş ayrılıklarını bir kenara bırakarak "milli mücadele şuuruyla" aile için birlikte hareket etme çağrısında bulundu.
Konuşmasının sonunda, vakfın “cinsiyetsizleştirme projesine” karşı pratik çalışmalar da yürüttüğünü belirterek, cinsel kimlik karmaşası yaşayan ve vakıftan destek alan bir gencin “Bundan çıkış var” dediği bir video tanıklığını katılımcılarla paylaştı. Karabıyık, “Kendi gönüllülüklerinin esas olduğu bir süreçle bu gençlerimize uzman ve güvenilir bir yardım eli uzatmaktayız. 1,5 yılda destek verdiğimiz kardeşlerimizin sayısı 30’a yaklaştı, ikisi evlenip yuvalarını kurdu.” diyerek çalışmaları hakkında bilgi verdi.
63 tebliğin sunulduğu sempozyuma 12 farklı ülkeden 80’den fazla akademisyen katıldı.
Bunlardan bir kısmını özet olarak siz okuyucularımızın istifadesine sunuyor, sempozyumun gerçekleşmesinde emeği geçenlere teşekkür ederken bu ve benzeri çalışmaların ülkemiz ve insanlık adına hayırlı neticelere vesile olmasını niyaz ediyoruz.
Asıl Olan Nasihat Değil Örneklik (Dr. Khalid Al-Dughaim)
Ebeveynlerin pozitif enerjisi; iyi bir rol model olmaları, salih ameller işlemeleri ve ilahi emir ve yasaklara uymaları ile ortaya çıkar. Araştırma enstitülerinde yapılan yeni psikolojik çalışmalar, anne ve babanın ahlaki sorumluluklarına bağlı kalmasının çocukların yönlendirilmesi ve terbiyesinde %80 oranında olumlu enerji oluşturduğunu göstermektedir. Geriye kalan %20’lik etki ise elbette ki sözel yönlendirme ve eğitici anlatımla ilgilidir.
Ayrıca, ebeveynlerin üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirmeleri, ibadetlerini aksatmadan sürdürmeleri, gıybetten, dedikodudan, alaycılıktan ve yaygın sosyal hastalıklardan uzak durmaları, çocukların psikolojik yönden dengeli bireyler olarak yetişmesini büyük ölçüde sağlar.
Böyle bir ortamda büyüyen çocuk; özgüveni yüksek, sorumluluk sahibi, yoksunluk ya da hayal kırıklığı yaşamayan, duygusal olarak tatmin olmuş bir birey olur. İslami toplumlarda ergenlik dönemindeki gençlerin yaşadığı sorunlar çoğunlukla erken çocuklukta alınan kötü eğitimin sonucudur. Oysa çocukluk, insan hayatının en önemli evresidir; çünkü bu dönemde değerler yerleşir ve insan kişiliğinin temel hatları şekillenir.
Gerçek Huzur, Fıtrata Uygun Aile Modelinde Saklı (Dr. Muhammed Ebu Hilal)
İslam psikolojisi, fıtrata uygun, vahiyden ilham alan ve modern insanın ruhsal ihtiyaçlarına cevap veren terbiyevi ve tedavi edici modeller sunarak Müslüman ailenin psikolojik dengesini yeniden kurmak için gerçek bir fırsattır.
İslam psikolojisi, aileyle ilgili yaklaşımını birtakım temel ilkeler üzerine kurar. Bunların başında insan fıtratına saygı, sabır, tevekkül ve Allah’ın takdirine rıza gibi imanî kavramların güçlendirilmesi gelir. Bu kavramlar, ailenin psikolojik dengesini sağlamada önemli rol oynar. Aile içi ilişkiler, yalnızca hak ve görevlerin değiş tokuşu değil, aynı zamanda ahlaki sorumluluk ve ihsan temelli olmalıdır.
Uygulamada öne çıkan ilkeler arasında huzur (sekine), sevgi (meveddet) ve merhamet temelinde kurulan eşler arası ilişki; aile kararlarında danışma (şûra); ve görev dağılımında adalet, cinsiyetler arası psikolojik farklılıkların gözetilmesiyle birlikte yer alır. Ayrıca nefsi tezkiye, yani bireyin öz disiplin ve farkındalık geliştirmesi, emir-komuta yerine tercih edilmelidir.
İslami psikoloji, eş seçiminde dinî ve psikolojik uyuma öncelik verilmesini, çocuk eğitiminde iyi örnek olma ve güzel öğüt yöntemlerinin benimsenmesini önerir. Çocukların psikolojik gelişim evreleri dikkate alınmalı, öz denetim ve Allah’ın gözetimini hissetmeleri teşvik edilmelidir. Aile içi anlaşmazlıklarda, kademeli çözüm yöntemleri, bilge kişilerin sürece dahil edilmesi ve öfke yönetiminde zikir ve istiğfar önerilir.
Ancak bu yaklaşımın uygulanmasında zorluklar da vardır. Başta, ruhsal boyutu göz ardı eden Batı merkezli psikolojik modellerin baskınlığı, İslam psikolojisi alanında uzman eksikliği ve medya tarafından İslami kavramların (örneğin “kavvâm”lık ve “itaat”) yanlış yansıtılması. Ayrıca, teknolojik gelişmeler ve kültürel etkiler sağlıklı aile içi iletişimi zorlaştırmaktadır.
Ailenin Yeniden Yapılanmasında 5 Adım (Prof. Dr. Sami Şener)
Ailenin yapılanmasında ilk amaç, ailenin rol ve fonksiyonlarının yeniden ortaya konularak, aileyi sosyolojik ve tarihi rolüne yeniden kavuşturmaktır.
Bu sürecin başlangıcı, öncelikle ailenin önemine inanan bir düşüncenin ortaya konulmasıyla gerçekleşebilecektir.
İkinci konu, kadın ve erkeğin toplumsal rolünün yeniden ve tarihi-geleneksel kodlar dikkate alınarak değerlendirilmesi; bu rolden uzaklaşmanın getirdiği handikaplar ele alınarak, Aile felsefesinin gündeme getirilmesine çalışılmasıdır.
Üçüncü konu, sosyal yabancılaşma ve değişme döneminde kadına yüklenen, batıcı ve seküler rolün getirdiği problemlerin ele alınarak, kadının aile, sosyal ve iş dünyası denkleminde, yeniden rollerinin belirlenmesinin yapılmasıdır.
Dördüncü konu, toplumda kız-erkek ilişkilerinin, batılı yaşayış felsefesi ve pratiğinin dışında yeniden ele alınarak, insanların meşru ihtiyaçları doğrultusunda, aşk ve evlilik konusunun sınırlarının çizilmesidir.
Beşinci konu ise, ailenin rol ve fonksiyonlarını ortadan kaldıran, hukuki kural, yaşayış ve çalışma şartları, modernist yaklaşımlar gözden geçirilerek, aile ve üyelerinin sosyal, psikolojik ve ahlaki ölçülerine karşı yürütülen basın, yayın ve dijital sistemlerin, aileyi yıpratıcı rollerine sınırlar getirilme ihtiyacıdır.
Aile Yapısına Vurulan Hukuki Darbe: CEDAW Sözleşmesi (Dr. Öğretim Üyesi Akif Dursun)
Uzun kabul edilecek bir süreç sonunda, kadın hakları hususunda yeni bir aşama kabul edilen, kısa adı ile CEDAW olan “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’nin (Convention on the Elimination of All Forms of Discrimination against Women)”, 18 Aralık 1979’da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kabul edilmesinin süreç içerisinde toplumlara özellikle de aileye etkisinin ne düzeyde olacağı hesap edilmiş midir bilinmez ancak geldiğimiz aşamada tüm dünyada çok ciddi etkilerinin olduğunu söyleme imkânımız var.
Uluslararası sözleşmeler arasında CEDAW kadar Türk hukukuna etkisi olan başka bir sözleşme bulunmamaktadır. Başta Anayasa olmak üzere mevzuatın tamamını etkileyen bu Sözleşmenin toplum yapısına etkisi de çok yüksektir. Pek çok maddesi İslam’ın değerleri ile çelişen bu Sözleşme özellikle aile yapısına büyük bir darbe vurmuştur. Bu sebeple, kanaatimizce 21. yüzyılın aileye dönük en önemli hukukî tehditlerinden biri olmaya devam etmektedir. Eğer Sözleşme ile ilgili gereken düzenlemeler yapılmazsa bu Sözleşme’nin açacağı tahribat gittikçe büyüyecektir. Türkiye bu Sözleşme’den gerekirse çekilmeli ve mevzuatta yapılan ve sosyal bünyemize uymayan değişiklikleri de yeniden düzenlemelidir.
Namaz Şiddeti Önlüyor (Dr. Murat ÇİNİCİ)
Yapılan araştırmanın analiz sonuçları, bazı sosyokültürel değişkenlerin aile içi şiddeti kabul etme üzerinde belirgin bir etkisi olduğunu göstermektedir.
Düzenli dini pratiğe (örneğin günlük namaz) sahip olan bireylerin, aile içi şiddeti onaylama ortalamaları anlamlı derecede daha düşüktür.
Benzer şekilde, yüksek eğitimli ve üst sosyoekonomik statüye mensup katılımcılar şiddeti meşru görme konusunda en düşük düzeyleri sergilerken, düşük gelirli ve alt sınıfa mensup gruplarda şiddeti kabul etme eğilimi belirgin biçimde daha yüksektir. (Rani et al., 2004; Yount & Li,2009). Bölgesel olarak, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde şiddetin kabul edilme oranlarının diğer bölgelere kıyasla anlamlı derecede yüksek olduğu görülmüştür.
Erkekler ile kadınlar arasında aile içi şiddeti onaylama açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır. Ayrıca kentte yaşayan katılımcıların şiddeti kabullenme oranları, beklenenin aksine, kırsal kesimde yaşayanlara göre daha yüksek saptanmıştır. Çocuk yetiştirmede itaate verilen önemin de şiddet tutumları üzerinde net bir etkisi gözlenmemiştir.
Sağlam Bir Aile İçin Yatırımınızı Kalbinize Yapın (Uzm. Sümeyye Peşkir)
Araştırma bulgularına göre, duygusal zekâ ile evlilik doyumu arasında pozitif ve anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Benzer şekilde, duygusal zekâ ile dindarlık arasında da anlamlı ve pozitif yönlü bir ilişki gözlemlenmiştir.
Evlilik doyumu ile dindarlık arasındaki ilişki ise anlamlı ancak diğer ikisine göre daha zayıf düzeydedir. Ayrıca, bireylerin duygusal zekâ ve evlilik doyumu düzeyleri; eğitim durumu, evlenme şekli, ebeveynlerinin evlilik ilişkisi ve kişisel gelişim eğitimi alma durumuna göre istatistiksel olarak anlamlı şekilde farklılaşmaktadır. Bu bulgular, bireyin içsel kaynaklarının duygusal farkındalık, inanç, değer yönelimi aile içi ilişkilerde anlamlı roller üstlendiğini ortaya koymaktadır.
Sonuç olarak bu çalışma, aile kurumunun sürdürülebilirliğinde yalnızca yapısal unsurların değil, bireyin psikolojik ve manevi donanımının da belirleyici olduğunu göstermektedir. Din psikolojisi, manevi danışmanlık ve evlilik terapisi alanlarına özgün katkı sunan bu araştırma, modern aile yapısını disiplinler arası bir yaklaşımla anlamlandırmak isteyen akademik çalışmalara zemin teşkil etmektedir.
Tavsiye ve Teklifler
Sempozyumun sonuç olarak küresel vesayetin aileye yönelen saldırılarına karşı, zihinsel, akademik, politik ve hukuki bir direniş hattı oluşturmayı hedeflediğini belirten sempozyum düzenleme kurulu başkanı Prof. Dr. Turgay Şirin, önerilerini ise şu şekilde sıraladı:
- Uluslararası Aile Sözleşmesi: İslam ülkeleri başta olmak üzere aile dostu politikalar ortaya koyan ülkeler arasında, aile yapısını korumaya yönelik alternatif bir uluslararası sözleşmenin geliştirilmesi.
- Aile Enstitüleri: Üniversitelerin çatısı altında aile çalışmaları, danışmanlık ve eğitim programlarının sistematize edilmesi, toplumsal meselelere aile odaklı çözümler ortaya koymak üzere çalışmaların bu enstitüler bünyesinde yapılması.
- Gençlik ve Evlilik Politikaları: Üniversite öğrencileri ve genç yetişkinler için evliliği kolaylaştırıcı sosyal desteklerin artırılması.
- Toplumsal Cinsiyet Eleştirisi: CEDAW ve İstanbul Sözleşmesi gibi belgelerin etkilerinin yeniden değerlendirilerek hukuki reform önerileri geliştirilmesi.
- Manevi Psikoloji Uygulamaları: Manevi danışmanlık, ruhsal sağlık ve fıtrata uygun eğitim modellerinin yaygınlaştırılması.
- Aile Dostu Ekosistem: Aileye yönelen tehditlerle mücadelede, kamu, sivil toplum, uluslararası kuruluşlar ve ilgili tüm tarafların eşgüdüm ve uyum içerisinde hareket etmesi.
Kaynak: Bilal Akyol, Altınoluk Dergisi, Sayı: 473
YORUMLAR