Srebrenitsa Soykırımı

Bugün, Bosna Savaşı sırasında Sırp birlikleri tarafından gerçekleştirilen Srebrenitsa Soykırımı’nda hayatını kaybedenler Potoçari’de anılıyor. Peki, Srebrenitsa’da ne yaşandı? Bu insanlık trajedisinin acı hatıraları hâlâ taze…

Haber: Murat Karadeniz

Bugün, Srebrenitsa’da yaşanan insanlık dramının yıl dönümü. 1995 yılında Bosna Savaşı sırasında Sırp güçleri tarafından gerçekleştirilen soykırımda hayatını kaybedenler, Potoçari Anıt Mezarlığı’nda düzenlenen törenle bir kez daha anılıyor.

SREBRENİTSA SOYKIRIMI’NDA YAŞANANLAR

Srebrenitsa Soykırımı, Yugoslavya İç Savaşı sırasında yaşanan ve insanlık tarihine kara bir leke olarak geçen en büyük trajedilerden biridir. İşte detaylarıyla bu acı dolu sürecin yaşattıkları…

srebrenitsa kurbanları
Srebrenitsa kurbanlarının cenazeleri

Tarihe “Srebrenitsa Soykırımı” adıyla geçen bu kara gün, 1991-1995 Yugoslavya İç Savaşı sırasında yaşandı. General Ratko Mladiç komutasındaki Sırp Cumhuriyeti Ordusu (VRS), Krivaya '95 Harekâtı kapsamında Srebrenitsa’ya girerek binlerce savunmasız Boşnak Müslümanı katletti.

11 Temmuz 1995 günü, General Mladiç kameralar karşısında şu sözleri sarf ediyordu:

“Bugün 11 Temmuz 1995. Sırplar için kutsal bir günün yıl dönümünü kutlamadan önce Sırp Srebrenitsa’dayız. Bu kenti Sırp milletine armağan ediyoruz. Osmanlı’ya karşı gerçekleştirdiğimiz ayaklanmanın anısına, Türklerden öç alma vakti gelmiştir.” (Burada Türkler ifadesiyle Bosnalı Müslümanları kastetmiştir.)

Sırp güçlerinin saldırısı, Avrupa’nın gözü önünde gerçekleşti. Beş gün süren katliamda, aralarında çocuk ve yaşlıların da bulunduğu tam 8.372 Boşnak Müslüman sistematik biçimde öldürüldü. Yaklaşık 10 bin kişi esir alındı, yüzlercesi işkence gördü.

Sırp askerler, kurbanların kimliklerinin tespit edilmesini önlemek amacıyla cesetleri parçaladı ve 64’ü aşkın toplu mezara gömdü. Bugün hâlâ binlerce kişinin kalıntılarına ulaşılamamış durumda.

Srebrenitsa’da Ne Oldu?

Soğuk Savaş’ın ardından başlayan çözülme süreci, Yugoslavya’nın dağılmasıyla sonuçlandı. Altı federe cumhuriyetten oluşan Yugoslavya’dan biri olan Bosna-Hersek, 1992 Şubat’ında düzenlenen referandumla bağımsızlığını ilan etti. Ancak bu kararı tanımayan Sırplar, Saraybosna’yı kuşatarak Bosna Savaşı’nı başlattı.

Savaşın en karanlık sayfalarından biri olan Srebrenitsa Soykırımı, 1995 yılının Temmuz ayında gerçekleşti. Beş gün süren katliamda:

  • 8.372 kişi öldürüldü
  • Yüzlerce kadın ve çocuk tecavüze uğradı
  • 20 binin üzerinde kişi zorla yerinden edildi

1992-1995 yılları arasında Bosna’nın doğusunda yürütülen sistematik etnik temizlik, II. Dünya Savaşı sonrası Avrupa’da yaşanan en büyük soykırım olarak tarihe geçti. Sırp kuvvetleri, tüm dünyanın gözleri önünde, Boşnak halkına karşı savaş suçu niteliğindeki eylemlerini pervasızca sürdürdü.

srebrenica1
Potoçari Anıt Mezarlığı (Bosna Hersek)

BM’nin İhaneti

1995 yılında, Sırp saldırılarından kaçan binlerce Boşnak, Birleşmiş Milletler tarafından “güvenli bölge” ilan edilen ve 400 Hollandalı barış gücü askerinin koruması altındaki Srebrenitsa’ya sığındı. Yaklaşık 25 bin sivil, Potoçari’deki eski bir akü fabrikasına yerleştirildi.

Ancak bu sözde güvenli bölge, 11 Temmuz 1995 günü ihanetin ve insanlık dramının sahnesi hâline geldi. Hollandalı barış gücü askerleri, kadın, çocuk ve yaşlılardan oluşan savunmasız binlerce Boşnak’ı, “Sırp Kasabı” olarak bilinen General Ratko Mladiç komutasındaki Sırp birliklerine teslim etti.

Sırp askerler, 12 yaş üzeri tüm erkekleri kadınlardan ayırarak kamyon ve otobüslere bindirdiler. Erkekler ormanlık alanlarda infaz edildi, kadınlar ise sistematik şekilde tecavüze ve zulme uğradı.

Kaçış Yolu: Ölüm Yolu

Srebrenitsa’daki katliamdan kaçmak isteyen 12 binden fazla kişi, dağlık bölgelerden Tuzla’ya ulaşmaya çalıştı. Ancak bu güzergâha pusu kuran Sırp keskin nişancılar, kaçanları adeta tek tek avladı. On gün süren bu zorlu kaçışta 10 binden fazla Boşnak hayatını kaybetti. Tuzla’ya sağ ulaşabilenlerin sayısı ise yalnızca 3 bin civarındaydı.

BOSNA ZAFERİ NASIL KAZANILDI?

Bosna Zaferi ve Kurtuluş Tüneli

1990 seçimlerinde Bosna-Hersek’in ilk Cumhurbaşkanı seçilen Aliya İzzetbegoviç, savaş boyunca halkını yalnız bırakmadı. Saraybosna’nın kuşatılması sırasında, kentteki yüzbinlerce sivilin hayatta kalabilmesi için “Kurtuluş Tüneli” adı verilen bir geçit inşa ettirdi. Bu tünel, kuşatma altındaki şehri dış dünyaya bağlayan tek çıkış kapısıydı.

Yaklaşık 800 metre uzunluğundaki bu tünel, yiyecek, ilaç ve mühimmat girişine imkân tanıdı. Bu sayede 300 binin üzerinde insanın hayatta kalması sağlandı. Aliya İzzetbegoviç’in liderliği ve halkına olan bağlılığı, Bosna’nın özgürlüğe kavuşmasında kilit rol oynadı.

aliya izzetbegovic

Aliya İzzetbegoviç: Direnişin ve Onurun Sembolü

Bosna-Hersek’in ilk Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç, dört yıl süren savaş boyunca halkının liderliğini büyük bir cesaret ve kararlılıkla yürüttü. Saraybosna bombalar altında yaşarken, ülkesini terk etmedi. Askeriyle aynı siperde bulundu, sığınaklarda yaşadı, cephede fiilen mücadele etti. Diplomatik alanda da yoğun temaslarda bulunan Aliya, hem savaş meydanında hem barış masasında ülkesinin geleceği için mücadele etti.

Dayton Antlaşması ve Bosna’nın Özgürlüğü

1995 yılında ABD’nin Ohio eyaletindeki Dayton Üssü’nde imzalanan Dayton Antlaşması ile savaş sona erdi. Yaklaşık 200 bin şehidin ardından Bosna halkı özgürlüğüne kavuştu. Ancak geride onarılamayacak derin yaralar ve kayıp binlerce insan kaldı.

Bosna Savaşı'nın Ağır Bilançosu

Yaklaşık 3,5 yıl süren savaşta 312 bin kişi hayatını kaybetti, 2 milyon insan evsiz kaldı. Resmî kayıtlara göre 27.734 kişi hâlâ kayıp. Toplu Mezarları Araştırma Enstitüsü’nün 18 yıldır süren çalışmaları sonucu 20 bin kayıp şehidin cesedine ulaşıldı. Ancak bunların sadece yaklaşık 18 bininin kimliği tespit edilebildi. Cesetlerin çoğunun parçalanmış ve yakılmış olması, kimlik tespit çalışmalarını oldukça zorlaştırıyor.

Bosna-Hersek Kayıpları Arama Enstitüsü verilerine göre, bugüne kadar ülke genelinde 500’den fazla toplu mezar ve 5 binin üzerinde bireysel mezar bulundu. Her yıl 11 Temmuz’da, kimliği belirlenen kurbanlar dualarla toprağa veriliyor.

Srebrenitsa: Avrupa’nın Gözleri Önünde Gerçekleşen Soykırım

Srebrenitsa, II. Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’da yaşanan en büyük insanlık trajedisi olarak tarihe geçti. Uluslararası mahkemeler tarafından da soykırım olarak tanımlanan bu katliamda, sadece birkaç gün içinde 8 binden fazla Boşnak erkek ve çocuk acımasızca katledildi.

“Çocukları Küçük Kurşunla Öldürürler Değil mi Anne?”

Savaşın karanlık yüzünü en acı şekilde anlatan cümlelerden biri, bir çocuğun annesine sorduğu şu söz oldu:

“Çocukları küçük kurşunla öldürürler değil mi anne?”

Bu cümle, Srebrenitsa’da yaşananların masum bir yürekten yansıyan çığlığı oldu.

Mavi Kelebekler ve Ölüm Çiçekleri: Toplu Mezarların Sessiz Tanıkları

Bosna’daki toplu mezarlar, çoğu zaman rastlantı sonucu değil, doğanın sessiz işaretleriyle bulundu. Şehit mezarlarının üzerinde açan beyaz çiçekler ve yalnızca bu çiçeklerin üstüne konan mavi kelebekler, adeta ölümün habercisi oldu. Bu eşsiz doğa olayı, yıllardır kayıp yakınlarını arayan Boşnaklar için umut ışığına dönüştü.

Unutmamak ve Unutturmamak İçin

Srebrenitsa’da yaşananlar sadece bir halkın değil, insanlığın ortak hafızasında kapanmaz bir yara olarak kaldı. Bugün hâlâ birçok kurbanın mezarı bulunamamışken, Bosna halkı her yıl 11 Temmuz’da Potoçari’de toplanarak, “unutmadık, unutturmayacağız” mesajını veriyor.

İslam ve İhsan

ALİYA İZZETBEGOVİÇ’İN HAYATI

Aliya İzzetbegoviç’in Hayatı

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.