Hz. Osman’dan (r.a.) Özlü Sözler

Hz. Osman’ın (r.a.) öğütlerini ve eşsiz fedâkârlığı, faziletine dair sözlerini bu yazımızda bulabilirsiniz. Şehîd edilen halîfe Hz. Osman’dan (r.a.) özlü sözler.

Hazret-i Osman’tan radıyallahu anh hikmetli sözler…

HZ. OSMAN’DAN (R.A.) HİKMETLİ SÖZLER

Şehîd edilen halîfenin son sözleri şu duâ oldu:

“Allâh’ım! Ümmet-i Muhammed’i bir ve beraber kıl!”

Sâlihlerin Alâmetleri

Beş şey vardır ki bunlar müttakîlerin (sâlihlerin) alâmetidir:

Birincisi: Dînini güzelleştirme husûsunda istifâde edeceği kişilerle oturup kalkmak.

İkincisi: Diline hâkim olmak ve iffetini muhafaza etmek.

Üçüncüsü: Dünyadan büyük bir nasîbe nâil olduğunda onun vebâl olabileceğini düşünmek, din husûsunda küçük bir şey elde ettiğinde ise bunu büyük bir ganîmet bilmek.

Dördüncüsü: Haram karışabileceği korkusuyla midesini helâl ile tıka basa doldurmaktan sakınmak.

Beşincisi: Bütün insanları kurtulmuş, kendisini de helâke yaklaşmış biri olarak görmek. (İbn-i Hacer, Münebbihât, s. 20)

Altı Korku

  • Gerçek mü’min altı çeşit korku içindedir:

Birincisi: Îmânını kaybetme korkusu.

İkincisi: Kıyâmet günü kendisini rüsvâ edecek şeylerin melekler tarafından yazılması korkusu.

Üçüncüsü: Amelinin şeytan -aleyhi’l-la‘ne- tarafından boşa çıkarılması korkusu.

Dördüncüsü: Ölüm meleği Azrâil’e gaflet içindeyken ve ansızın yakalanma korkusu.

Beşincisi: Dünya ile mağrur olup, âhiretten gafil kalma korkusu.

Altıncısı: Çoluk-çocuğuyla fazlaca meşguliyete dalıp Allah Teâlâ’nın zikriyle yeterince meşgul olamama korkusu. (İbn-i Hacer, Münebbihât, s. 25)

Fânî ve Bâkî

  • Muhakkak ki dünya fânî, âhiret ise bâkîdir.

➢Fânî olan sizi şımartıp azdırmasın, bâkî olandan alıkoymasın.

➢Siz, bâkîyi fânî olana tercih ediniz.

  • Dünya sonludur, dönüş Allâh’adır.
  • Allah’tan korkunuz. (İbn-i Ebi’d-Dünyâ, Mevsû‘a, I, 77)
  • Ecel gelip çatmadan yapabileceğiniz iyiliği hemen yapınız.
  • Dünya tasası kalbe zulmet getirir,
  • Âhiret tasası ise kalbi nurlandırır. (İbn-i Hacer, Münebbihât, s. 3)
  • Dünyayı gönlünden çıkaranı Allah sever.
  • Günahları terk edeni melekler sever.
  • İnsanların elindekilere tamah etmeyeni de müslümanlar sever.
    (İbn-i Hacer, Münebbihât, s. 5)
  • Gözü haramdan korumak, ne güzel şehvet perdesidir!

Minberde

  • Ey Âdemoğlu!

Unutma ki dünyaya geldiğin günden beri ölüm meleği peşinde dolaşıp durmaktadır. Bir yandan da senin boynundan atlayarak bir başkasını yakalamaktadır. Sen dünyada bulunduğun müddetçe bu böyle devam edecektir.

Ancak bir gün gelecek ki, başkalarının boynundan atlayıp seni yakalayacaktır. Bu hiç beklemediğin bir anda olabilir.

Öyleyse;

  • Dâimâ hazırlıklı ol ve gafil avlanmamaya çalış!

➢Çünkü ölüm meleği senden asla gafil değildir.

Ey Âdemoğlu!

Bilmiş ol ki eğer sen kendi nefsinden gafil olur ve kendin için hazırlık yapmazsan, elbette ki başkası senin için hazırlık yapmaz.

  • Allâh’ın huzûruna mutlaka varacağını aklından çıkarma ve bunun için de nefsinin hazırlığını görüp onun için rızık temin et!
  • Sakın bu işi başkasına havale edeyim deme! (Ali el-Müttakî, no: 42790)

Kabrin Başında

  • Kulların en hayırlısı;
  • Günahlardan korunan,
  • Allâh’ın Kitâb’ına sımsıkı sarılan,
  • Bir kabre bakınca ağlayan ve şöyle diyendir:

–Bu kabir;

➢Âhiret menzillerinin ilki,

➢Dünya menzillerinin sonudur.

Kabir;

  • Kime zorlaştırılırsa, sonrası daha şiddetli olur,
  • Kime de kolaylaştırılırsa, sonrası daha kolay olur.

Kulluğun Lezzeti

  • İbâdetin tadını dört şeyde buldum:

Birincisi: Allâh’ın farzlarını edâ etmek.

İkincisi: Allâh’ın haramlarından kaçınmak.

Üçüncüsü: Sevâbını Allah’tan umarak emr-i bi’l-mârufta bulunmak, yani insanlara doğruları anlatmak.

Dördüncüsü: Allâh’ın gazabından korkarak nehy-i ani’l-münker’de bulunmak, yani insanları yanlışlardan sakındırmak. (İbn-i Hacer, Münebbihât, s. 14)

Geri Dönüşü Yok!

  • Şerlileriniz başınıza musallat olmadan evvel iyiliği emredip kötülükten sakındırma vazifenizi yerine getiriniz!

➢Bunu yapmaz da kötüleriniz başınıza musallat olacak olursa artık iyilerinizin yapacağı duâlar da kabul olunmayacaktır. (Ali el-Müttakî, no: 8451)

Fazîletten Farza...

  • Dört şey vardır ki, zâhiri fazîlet, bâtını ise farzdır:

Birincisi: Sâlihlerle oturup kalkmak fazîlet, onlara uymak farzdır.

İkincisi: Kur’ân okumak fazîlet, onunla amel etmek farzdır.

Üçüncüsü: Kabirleri ziyaret etmek fazîlet, ona hazırlanmak farzdır.

Dördüncü: Hastayı ziyaret etmek fazîlet, ondan vasiyet ve ibret almak ise farzdır. (İbn-i Hacer, Münebbihât, s. 14)

Mânevî Körlük

  • Kul, gözleri gördüğü hâlde Allâh’ın kendisini âmâ olarak diriltmesinden korksun!

➢Hikmetten anlayana mânâlı bir söz kâfîdir.

➢Mânen sağır olanlar, zaten hakkı duyamazlar...

Mârifetin İşareti

  • Âriflerin alâmetleri şunlardır:
  • Kalpleri korku ile ümit arasındadır.
  • Dillerinden hamd ve senâ eksik olmaz.
  • Gözleri hayâ ve Allah için ağlamakla meşguldür.
  • İradeleri de dünyayı gönüllerinden çıkarma ve Allâh’ın rızâsını kazanma gayretindedir. (İbn-i Hacer, Münebbihât, s. 31)

Vaktinde Namazın Bereketi

  • Beş vakit namazı vaktinde kılmaya müdâvim olanlara Allah Teâlâ dokuz kerâmet bahşeder:
  1. Allah onu sever.
  2. Vücudu sıhhatli olur.
  3. Melekler onu korur.
  4. Evine bereket iner.
  5. Yüzünde, sâlihlerin sîmâsı zuhûr eder.
  6. Allah onun kalbini yumuşatır.
  7. Kıyâmet gününde Sırat köprüsünden parlayan şimşek hızıyla geçer.
  8. Allah onu cehennem ateşinden kurtarır.
  9. Allah onu cennette; «Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.» (Yûnus, 62) müjdesine mazhar kıldığı «evliyâullâh»a komşu eyler. (İbn-i Hacer, Münebbihât, s. 32-33)

Ziyân Olur

  • Şu on şey çok çabuk zâyî olur:
  1. Kendisine sual sorulmayan âlim.
  2. Amel edilmeyen ilim.
  3. Kabul edilmeyen doğru görüş.
  4. Kullanılmayan silâh.
  5. İçinde namaz kılınmayan mescid.
  6. Kendisinden Kur’ân okunmayan mushaf.
  7. İnfakta bulunulmayan mal.
  8. Binilmeyen binek.
  9. Dünyayı arzulayan kişide bulunan zühde dair bilgiler.
  10. Âhiret hazırlığı yapılmayan uzun ömür. (İbn-i Hacer, Münebbihât, s. 34)

Şaşarım!

  • Bütün işlerin Allâh’ın emri ile olduğunu bildiği hâlde, elden kaçırdığı bir şey için üzülene hayret ederim.
  • Ölümü bildiği hâlde, (kahkahayla) gülene hayret ederim.
  • Dünyanın geçici olduğunu bildiği hâlde; üstündekilere, dünya malına alâka gösterene hayret ederim.
  • Öldükten sonra dirilecek insanların hesaba çekileceğini bildiği hâlde, mal biriktirene hayret ederim.
  • Cehennemdeki ızdırâbı bildiği hâlde, günah işleyene hayret ederim.
  • Cennet saâdetini bildiği hâlde, tembellik edip istirahat edene hayret ederim.
  • Allâh’ı bildiği hâlde, başkasını zikredene hayret ederim...

Ümmü’l-Habâis

  • İçkiden sakının, çünkü o bütün kötülük ve çirkinliklerin anasıdır...

Aman içkiden uzak durun, vallâhi îmân ile içki müptelâsı olmak, asla bir arada bulunmaz.

Pek yakında birinin diğerini uzaklaştırmasından korkulur. (Nesâî, Eşribe, 44)

Ancak Sana Lâyık!

Hazret-i Ali -radıyallâhu anh- Hazret-i Fâtıma -radıyallâhu anhâ- ile evleneceği zaman, kendi zırhını satılması için pazara göndermişti. Zırhın parasını düğün masrafları için kullanacaktı.

Hazret-i Osman -radıyallâhu anh- pazarda Hazret-i Ali’nin zırhını tanıdı. Hemen tellâlı çağırarak;

“–Bu zırhın sahibi, buna ne kadar istiyor?” diye sordu. Dört yüz dirhem olduğunu öğrenince zırhı alıp parasını verdi.

Sonra bu zırhı, yanına dört yüz dirhem daha ilâve ederek Hazret-i Ali’ye gönderdi ve şöyle buyurdu:

“–Bu zırh, senden başkasına lâyık değildir. Bu dört yüz dirhemi de düğüne harca ve bizi mâzur gör.” (Ramazanoğlu Mahmud Sâmî, Hz. Osman Zinnûreyn, s. 139)

Cehâlet

  • Cehâlet öyle bir binektir ki;

➢Ona binen zelil olur,

➢Onunla arkadaşlık yapan yolunu kaybeder.

  • Gözlerinizi hedefinizden ayırırsanız, mânîleri görmeye başlarsınız.

Tilâvet İştiyâkı

  • Bana dünyadan üç şey sevdirildi:
  • Açları doyurmak,
  • Muhtaçları giydirmek ve
  • Kur’ân-ı Kerim okumak. (İbn-i Hacer, Münebbihât, s. 11)
  • Zenginliğin saltanatı, şükürdür.

➢Şükür ise bol bol infâk etmektir.

  • Üzerimden, Allâh’ın kitâbını açıp okumadığım bir gün yahut bir gecenin geçmesini istemiyorum.
  • Eğer kalplerimiz tertemiz olsaydı (yani tezkiye ve tasfiyeyi tamamlamış olsaydık),

➢Rabbimiz’in kelâmına doyamazdık.

➢Ben, Mushaf’a bakmadığım bir günün geçmesini çok çirkin görürüm.

Rûme Kuyusu

Müslümanlar, Medine’ye hicret ettiklerinde şehirde su sıkıntısı çekmeye başladılar. Medine’deki bütün kuyuların suyu acıydı.

Sadece bir yahudiye ait olan Rûme Kuyusu’nunki tatlı idi. Yahudi, bu kuyunun suyunu satarak geçiniyordu. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

“–Rûme Kuyusu’nu, cennette ondan daha hayırlısını kazanmak üzere kim satın almak ve kendi kovasını müslümanların kovalarıyla eşit kılmak ister?” buyurdu.

Yani kuyuyu satın alan, diğer Müslümanlarla eşit haklarda ondan istifâde edecekti.

Hazret-i Osman, derhâl bu kuyuyu satın almak istedi. Lâkin Yahudi kabul etmedi. Sonunda bir gün Yahudi, bir gün de Müslümanlar kullanmak üzere yarı hissesini satın almaya muvaffak oldu. Daha sonra da tamamını satın aldı. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz, Hazret-i Osman’a;

“–İnsanların ondan su içmeleri için (kuyuyu) vakfeder misin?” diye sorunca, o da bu arzuya gönülden icâbet ederek kuyuyu vakfetti. Böylece Hazret-i Osman’ın bu himmetiyle Medineli müslümanlar su sıkıntısından kurtuldular. (Bkz. Buhârî, Müsâkāt, 1, 74; Tirmizî, Menâkıb, 57; İbn-i Sa‘d, I, 392)

Rivâyete göre Osman -radıyallâhu anh-, büyük bir fazîlet daha sergileyerek, kendisinin satın alıp vakfettiği bu kuyudan su alabilmek için herkes gibi sıraya girip beklerdi.

Yine rivâyete göre Hazret-i Osman’ın bu eşsiz fedâkârlığı üzerine şu âyet-i kerîmeler nâzil oldu:

“Ey huzûra kavuşmuş nefis! Sen O’ndan râzı, O da senden râzı olarak Rabbine dön! (Sâlih) kullarımın arasına katıl ve cennetime gir.” (el-Fecr, 27-30) (Süyûtî, Lübâbu’n-Nukûl, II,195)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hidayet Rehberleri, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

HZ. OSMAN’IN (R.A.) HİKMETLİ SÖZLERİ

Hz. Osman’ın (r.a.) Hikmetli Sözleri

HZ. OSMAN’IN (R.A.) HAYATI

Hz. Osman’ın (r.a.) Hayatı

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.