Hz. Osman’ın (r.a.) Hikmetli Sözleri

Üçüncü İslam Halifesi Hz. Osman’dan (r.a.) hikmetli sözler...

Hz. Osman’ın (r.a.) hikmetli sözlerinden bazıları şöyledir:

- “Eğer kalblerimiz tertemiz olsaydı (yani tezkiye ve tasfiye sürecinden geçmiş olsaydık), Rabbimizin Kelâmı’na doyamazdık. Ben, Mushaf’a bakmadığım bir günün geçmesini çok çirkin görürüm.”

ALİ İMRAN SURESİ’Nİ GECE OKUMANIN FAZİLETİ

Hz. Osman (r.a) şehît edildiğinde, yüzüne çok bakmaktan dolayı Mushaf’ı iyice yıpranmış, bazı yaprakları ise delinmişti.[1]

- “Kim geceleyin Âl-i İmran Sûresi’nin sonunu okursa ona, geceyi sabaha kadar ibadetle ihya etmiş gibi sevap yazılır.”Hata! Köprü başvurusu geçerli değil. (Ali el-Müttakî, II, 304/4066)

- “İçkiden sakının, çünkü o bütün kötülük ve çirkinliklerin anasıdır… Aman içkiden uzak durun, vallahi îman ile içki mübtelâsı olmak, asla bir arada bulunmaz. Pek yakında birinin diğerini uzaklaştırmasından korkulur.” (Nesâî, Eşribe, 44)

Yâni içkiye mübtelâ olmak, tevbe edilmediği takdirde kişinin kalbinden îmânı çıkarıp atar. Tevbe edildiğinde ise îmân, içki içme hastalığını sahibinden uzaklaştırır.

- “Çocukları para kazanmaya mecbur etmeyin! Siz onları mal kazanmaya mecbur ettiğiniz takdirde hırsızlık yaparlar. San’at sahibi olmayan câriyeleri de kazanca zorlamayın! Zira siz onları kazanca zorladığınız takdirde iffetlerini zedeleyerek kazanmaya çalışırlar. Onların getireceği paraya karşı istiğnâ gösterin ki, Allah da sizi müstağnî kılsın. Size temiz olan yiyecekler yaraşır.” (Muvatta’, İsti’zan 42)

- “Resûlullah Efendimiz’e bey’at ettikten sonra hiç şarkı söylemedim, yalan konuşmadım ve sağ elimle tenâsül uzvuma dokunmadım.” (İbn Mâce, Tahâret, 15)

CUMA NAMAZININ FAZİLETİ

- Osman ibn-i Affân (r.a) birçok defa hutbesinde şöyle derdi:

“Cuma günü imam hutbeye çıkınca su­sun ve hutbeyi dinleyin! Susan kimse dinlemese de, dinleyen kadar sevap kazanır. Namaz için kâmet getirilince safları düzeltin, omuzla­rınız bir hizâya gelsin. Zira safların düzgün tutulması namazı tamamlayan bir unsurdur.”

Osman (r.a), safları düzeltmek için vazifelendirdiği şahıslar gelip safların düzeltildiğini bildirmeden tekbir almazdı. (Muvatta’, Cuma, 8)

- “Şüphesiz Allah Teâlâ, dünyayı, ona meyletmemeniz ve onunla âhiret yurdunu talep etmeniz için yermiştir. Muhakkak dünya fânî, âhiret ise bâkîdir. Fâni olan sizi şımartıp azdırmasın ve bâki olandan alıkoymasın. Siz, bâkîyi fânî olana tercih ediniz! Dünya sonludur, dönüş Allah’adır. Allah’tan korkunuz!” (İbn Ebi’d-Dünyâ, Mevsû‘a, I, 77)

“ÖLÜM MELEĞİ PEŞİNDE”

- Hz. Osman (r.a) bir keresinde minbere çıkarak şunları söyledi:

“Ey Âdemoğlu! Unutma ki dünyaya geldiğin günden beri ölüm meleği peşinde dolaşıp durmaktadır. Bir yandan da senin boynundan atlayarak bir başkasını yakalamaktadır. Sen dünyada bulunduğun sürece bu böyle devam edecektir. Ancak bir gün gelecek ki başkalarının boynundan atlayıp seni yakalayacaktır. Bu hiç beklemediğin bir anda olabilir. Öyleyse dâimâ hazırlıklı ol ve gafil avlanmamaya çalış! Çünkü ölüm meleği senden asla gâfil değildir. Ey Âdemoğlu! Bilmiş ol ki eğer sen kendi nefsinden gâfil olur ve kendin için hazırlık yapmazsan, elbetteki başkası senin için hazırlık yapmaz. Allah’ın huzuruna mutlaka varacağını aklından çıkarma ve bunun için de nefsinin hazırlığını görüp onun için rızık temin et! Sakın bu işi başkasına havale edeyim deme! Selam üzerinize olsun!” (Dîneverî, el-Mücâlese ve cevâhiru’l-ilm, II, 73; Ali el-Müttakî, no: 42790)

- Abbâd ibn-i Zâhir (r.a.) şöyle anlatıyor:

Hz. Osman’ın (r.a.) bir hutbesini dinledim, şöyle diyordu: “Allah’a yemin ederim ki biz seferde ve hazarda Resûlullah Efendimiz’le arkadaşlık yaptık ve onun sohbetlerinde bulunduk. Resûlullah Efendimiz hastalarımızı ziyaret eder, cenazelerimize katılırlardı. Bizimle birlikte savaşlara çıkıp az veya çok kendisinde bulunan şeyleri bizimle paylaşır, bize destek olurlardı. Ama bakıyorum bugün Efendimiz’i hiç görmemiş olan bazı kimseler O’nu bana tanıtmaya çalışıyorlar.” (Ahmed, I, 69; Ali el-Müttakî, no: 18662)

- “Cennet ile Cehennem arasında bulunsam da hangisine gireceğimi bilmesem, bunu öğrenmeden evvel çürüyüp toprak olmayı isterdim.” (Ebû Nuaym, Hilye, I, 60)

Kulluk; haram helâl sınırlarını muhâfaza etmek, ahdlere vefâ göstermek, mevcûda rızâ göstermek, olmayana da sabretmektir.”

Müttakî bir kulun alâmetlerinden biri de, diğer insanları kurtulmuş, kendini ise helâk olmuş görmesidir.”

“En büyük kayıp, sâhibinin âhiret seferi için azık hazırlayamadığı uzun bir ömürdür.”

“Kimin, dünya zindanı olursa, o mü’min kabirde rahat eder.”

[1] Beyhakî, Şuab, III, 509, el-Esmâ’ ve’s-Sıfât, s. 182; Ali el-Müttakî, II, 287/4022, 316/4110.

Kaynak: Dr. Murat Kaya, Hz. Osman’dan 111 Hayat Ölçüsü, Erkam Yayınları

 

İslam ve İhsan

HZ. OSMAN’IN (R.A.) HAYATI

Hz. Osman’ın (r.a.) Hayatı

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.