Bir Dükkanı Kiralarsam Adak Keseceğim Dedim Fakat Pahalı Geldi Adağımı Yerine Getirmem Gerekir mi?

"Bir dükkanı kiralarsam adak keseceğim dedim fakat pahalı geldi adağımı yerine getirmem gerekir mi?" Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Hamdi Yıldırım cevaplıyor.

"Bu dükkânı kiralarsam" veya "kiralayabilirsem" şeklindeki bir ifade, o dükkânın kiralanması durumuna bağlı olarak gerçekleşecek bir adak anlamına gelir.

Elbette burada, söz konusu adaktan kaçmak amacıyla; bedeli 10.000.000 TL olan bir yeri 3.000–5.000 TL teklif ederek kiralamaktan vazgeçmek gibi bir durum yaşanırsa, bu durumda adak geçerli olur ve yerine getirilmesi gerekir.

Ancak eğer bir yerin rayiç bedeli 10.000 ila 20.000 TL arasındaysa ve siz 15.000 TL teklif etmişsiniz, fakat mülk sahibi 22.000 TL’de ısrar ettiği için orayı kiralayamamışsanız, bu durumda siz kiracı olarak oraya fiilen giremediğiniz için adakta belirtilen şart gerçekleşmemiş demektir. Dolayısıyla adak da vacip hâle gelmez.

Özetle: Bir kişi, "A dükkânını kiralayabilirsem bir kurban keseceğim" diye adakta bulunmuşsa ve mülk sahibi de "Elbette tutabilirsiniz, neden tutamayacaksınız?" demişse; ancak 10.000 TL değerindeki bir yere 20.000 TL istemişse ve bu sebeple kiralama gerçekleşmemişse, burada kişi dükkânı tutmuş sayılmaz ve adak vacip olmaz.

Fakat o yerin gerçek değeri 20.000 TL ise ve mülk sahibi de 20.000 TL’ye vermeye razıysa, buna rağmen "burayı tutarsak bir de adak yükümlülüğü doğacak" düşüncesiyle pazarlık sınırlarının çok altına (örneğin 10.000 veya 1.000 TL gibi gerçekçi olmayan rakamlara) teklif verilmişse, bu durumda kiralamanın gerçekleşmemesi kişinin kendi tercihiyle olur. Bu sebeple adak vacip hâle gelir.

İslam ve İhsan

ADAK İLE İLGİLİ HADİSLER

Adak ile İlgili Hadisler

ADAK ADANIRKEN NASIL NİYET EDİLİR?

Adak Adanırken Nasıl Niyet Edilir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.