Altınoluk Dergisinin Mart 2022 Sayısı Çıktı

Altınoluk dergisinin 433. sayısı çıktı. Altınoluk dergisinin Mart 2022 sayısı “Sâdıklıktan Sıddîklığa: Dürüst Yaşamaktan Dürüstlüğü Yaşatmaya” başlığıyla yayınlandı.

“Sâdıklıktan Sıddîklığa: Dürüst Yaşamaktan Dürüstlüğü Yaşatmaya” kapağıyla çıkan Altınoluk dergisinin 433. sayısı şu şekilde takdim edildi.

PEYGAMBER EFENDİMİZ’İN İMTİHANI

Rasûlullah Efendimiz vahye ilk muhatap olduğunda “bana kim inanır?” diye sormuştu. İlâhî vazife ile ortaya çıkmak bir dürüstlük imtihanına tabi tutulmak demekti. İnsanlar ne söylediğinizi sorgulayacak, dahası şahsiyetiniz tartışmaya açılacaktı. Peygamberimizin “El-Emin” sıfatı bu zorluğun aşılmasında mühim rol oynadı. Dürüstlük bu açıdan dinimizin üzerinde yükseldiği temeldir ve hayâtîdir.

Bana Kim İnanır?

“Bana kim inanır?” sorusu teklife dönüşünce Rasûlullah Efendimiz’deki doğruluk ve dürüstlüğü tasdik İslam dairesine girmenin fârik vasfı oldu. Dürüstlüğü tasdik edenler aslında kendi dürüstlüklerini de ispat ettiler. Böylece hem dinin üzerinde yükseldiği temel güçlendi hem de bu haslet sonrakiler için bir turnusol kâğıdına dönüştü. Dürüstlük dinimizin olmazsa olmaz şartıdır. Müslüman cimri olabilir, korkak olabilir, ama asla yalancı olamaz.

Doğru ve dürüst olmak ya da sıdk, iş, söz ve düşüncenin vakıaya mutabık olması ve bununla tadılan huzur ve sükûn hissidir. Rasûlullah Efendimiz; sıdkın insanı iyiliğe, yalancılığın da kötülüğe götüreceğini ifade etmişlerdir. İnsan doğruluğu şiar edinirse doğrular defterine, yalancılığı şiar edinirse yalancılar defterine kayıt olunur. Bu şekilde sıdk ile ilerleyen zamanla doğruluk ve dürüstlüğün hücceti haline gelir. Hüccet olmak, doğruluk ve dürüstlüğün kendisi ile tarif edildiği bir yere terfi etmektir.

Sadıklarla Beraber Olun

Sâdık sıdkı ile bilinen, sıddîk hayatı ile sıdkı tarif eden insandır. Doğru ve dürüst olmak bir idealdir, ama esas ufuk doğruluk ve dürüstlüğü yaşatmaktır. Günümüz ilişkileri içerisinde doğru ve dürüst kalmak, kor ateşi elde tutmak kadar zorlaşmıştır. Doğru ve dürüst olmayı insan bir dereceye kadar başarabilir, ama doğru ve dürüstlüğü yaşatmak bu hasleti hayat tarzı haline getirmiş sâdıklarla beraberlikten geçer. O yüzden âyette emir, “sâdıklarla beraber olun” şeklinde gelmiştir.

Müslümanlık, doğruluk ve dürüstlüğün ana norm olduğu bir hayat tarzıdır. Bize her şeyden önce doğru ve dürüst sıfatları yakışır. Bu böyle değilse orada bir yanlışlık var demektir. Ümmet-i Muhammed’e mensubum diyen bunun hesabını her şeyden önce Peygamberimiz Efendimiz’e veremez. Çünkü O, dürüstlük ve doğrulukla temayüz etmiştir. Ümmetine de öyle olmak iktiza eder. Biz sıdkımızla bilinmeli, sıdkımızla tanınmalıyız.

Üç Aylar’ın rahmet iklimindeyiz. Sahra hastanesi mesabesindeki toplumun bu rahmetten nasibini artırmasına ne çok ihtiyacı var. Mâneviyat açlığının ziyadeleştiği, sâlih ve sâdıklara olan ihtiyacın büyüdüğü ve fakat mâneviyat ve mukaddesatın tahkir edildiği garip bir zamanda yaşıyoruz. Şu satırları okuyor ve bu tespiti haklı görüyorsanız doğru kalmaktan doğruluğu yaşatmaya uzanan aktif iyilik halinin bir zaruret olduğunu da kabul edersiniz.

Doğru ve dürüst kalmaya çalışanların daha aktif olması gerekiyor. Bir çocuğun, bir gencin, olup bitenden habersiz birisinin elinden tutmak, gönlüne dokunmak, sadrına şifa olmak gibi hemen akla gelebilecek ne çok iyilik yolları var. Altınoluk, Şebnem, Altınçocuk, Erkam’ın sesli, görüntülü ve dijital yayınları aktif iyilik mecralarıdır. Omuz verelim, destekleyelim ve yapabileceğimiz katkıyı sunmaktan geri durmayalım. Bu his ve temennilerle Berat Kandilinizi tebrik ediyor, bir sonraki sayıda buluşmak ümidiyle hepinizi Allah’a emanet ediyoruz efendim.

Dergiyi temin etmek için tıklayınız...

İslam ve İhsan

ALLAH KATINDA SIDDIK (DOĞRU İNSAN) KİMDİR?

Allah Katında Sıddık (Doğru İnsan) Kimdir?

PEYGAMBERLERİN İMTİHANLARI

Peygamberlerin İmtihanları

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.