Ne Kadar Necaset veya İdrar Damlası Namaza Manidir?

Ne kadar necaset veya idrar damlası namaza manidir? Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Hamdi Yıldırım cevaplıyor.

Şeriatımız, dinimiz bizlere “necis” (pis) kavramını öğretmiştir. Namaz kılarken necis olan şeylerin, namaz mahallinde, seccadede, vücudumuzda veya üzerimizdeki elbiselerde bulunmaması gerekir. Bu sebeple, namazın şartlarından biri necasetten taharet, yani dinin pis saydığı şeylerden arınmış olmaktır.

Burada önemli bir hususa dikkat çekmek gerekir: Halk arasında pis kabul edilen şeylerle, dinimizin pis saydığı şeyler her zaman aynı olmayabilir. Mesela toprak gibi şeyler örfen pis kabul edilebilir; ancak şeriatımıza göre pis sayılan şeyler, vücuttan çıkan kan, idrar, dışkı, irin, alkol, şarap ve "meyte" (leş) gibi maddelerdir. Bu tür necasetler ne üzerimizde, ne elbisemizde, ne de namaz kıldığımız mekânda bulunmamalıdır.

Değerli bir kardeşimizden gelen soruya binaen, özellikle erkeklerde yaş ilerledikçe idrar kaçırma gibi durumlar yaşanabilmektedir. Vücuda ya da elbiseye bulaşan idrar, namaza mani olan bir necasettir. Bu nedenle temizlik konusuna abdest öncesi ve sonrası dikkat edilmelidir. İnsan bu konuya ne kadar ihtimam gösterirse, namazından o kadar huzur ve zevk alır. Ancak bu durumun bir vesveseye dönüşmemesi gerekir. Bunun için kişi, bedenini ve sağlık durumunu iyi tanımalıdır.

Mesela sağlıklı genç bir adam, küçük abdestini yaptıktan sonra normal şartlarda idrar sızıntısı yaşamaz. Dolayısıyla küçük ihtiyacını giderdikten sonra çok düşük ihtimalleri vesvese hâline getirmemelidir. Fakat yaşlılık, prostat gibi sağlık sorunları varsa veya iltihap gibi durumlar söz konusuysa, kişinin çamaşırında birkaç damla idrar görülmesi mümkündür. Bu durumda tedbir almak gerekir.

Eğer kişi sürekli idrar kaçırıyor ve bunu kontrol edemiyorsa, bu kimseye özür sahibi denir. Bu tür durumlarda kişi her vakit için ezanla beraber abdest alır. Özrü sebebiyle, vakit içerisinde tekrar idrar kaçağı olsa dahi abdesti bozulmaz. Örneğin, öğle ezanıyla abdest alıp camiye giden bir kimse, namaz vakti içinde yine kaçırma yaşasa bile, bu özürden dolayı abdesti geçerlidir. Ancak başka nedenlerle (burun kanaması, yellenme vb.) abdesti yine bozulur.

Özür sahibi olan kimse, imkânı elverdiği sürece iç çamaşırını her gün, mümkün değilse iki günde bir değiştirmeye çalışmalıdır. Böylelikle temizlik şartını yerine getirmiş olur.

Ayrıca fıkıh kitaplarımızda, necasetin temizlenmesinde mazur görülen “affedilen miktar”dan da bahsedilir. Bu, olağanüstü şartlar ve kişinin haberi olmadan gerçekleşen necasetler için geçerlidir. Örneğin bir kişi eve geldiğinde çamaşırında bir-iki damla idrar lekesi gördü, bu durumda namazı geçerlidir. Ancak kişi bu durumu bilerek ve isteyerek görmezden gelemez.

Aynı şekilde seyahatteyken çamaşır değiştirme imkânı yoksa, elbisesine bir damla kan bulaşması affedilebilir. Fakat eğer evdeyken, imkânı varken çamaşırda bir damla kan ya da necaset görürse, "Bu kadarı mazur sayılır" diyemez. Temizlenmesi gerekir. Çünkü Allah’ın huzuruna temiz bir şekilde çıkmak gerekir.

Sonuç olarak; dinimizin pis kabul ettiği şeyleri, imkânlar ölçüsünde temizlemek farzdır. Vesveseye düşmeden, ama dikkati de elden bırakmadan, necasetten taharet şartına riayet etmeli ve bu konuda hassasiyet göstermeliyiz.

İslam ve İhsan

NECÂSET NE DEMEKTİR?

Necâset Ne Demektir?

NECASETTEN TAHARET VE HADESTEN TAHARET NE DEMEK?

Necasetten Taharet ve Hadesten Taharet Ne Demek?

TEMİZLİĞİN ÇEŞİTLERİ NELERDİR?

Temizliğin Çeşitleri Nelerdir?

NECASET OLAN YER KURUYUNCA TEMİZ SAYILIR MI?

Necaset Olan Yer Kuruyunca Temiz Sayılır mı?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.