Altı Köşeli Yıldız Yahudi Sembolü mü?

Tarihî câmi, mezar taşı, anıt, sikke, çini vs. eserlerin üzerindeki altı köşeli yıldız, neden İsrail bayrağına benziyor?

Yahudi ve Hristiyanların arasında “Davud Yıldızı”, İslam kültüründe “Mühr-i Süleyman” Türklerde ise “Çolpan (Çoban) Yıldızı” olarak bilinen sembol, tersine iç içe geçmiş iki eşkenar üçgenden oluşur.

ALTI KÖŞELİ YILDIZ YAHUDİ SEMBOLÜ MÜDÜR?

Mitolojik zamanlardan itibaren “bereket ve güç sembolü” diye algılanmış olup putperest toplumlarda kutsal kabul edilmiş, tarih boyunca pek çok millet ve kültür tarafından kullanılmış, üretilmiş, bulundurulmuş ve taşınmıştır.

Yahudi bilginlerden nakledildiğine / inanışa göre; milleti adına “Golyat” adlı dev ile savaşan David’in kalkanının üzerinde bu şekil mevcuttu. Yahudi kimliğinin kazanılmasında aktif rol oynayan bu figür, yıllar sonra Prag Yahudi Cemaati tarafından 1933 tarihinde onaylanıp kullanılmış ve Yahudilerin özel ve resmî sembolü olarak kabul edilmiştir.

1948 yılında İsrail’in kurulmasıyla bu şeklin yıllar evvel Theodor Herzl’in hayal ettiği şekliyle devletin bayrağında da kullanılmasına karar verildi. 1970’lerde İsrail’in Bet-El yöresindeki kazılarda M.Ö. 10 ila 20 yıllarına ait bir yapıda bulunan altı köşeli yıldız şeklinden sonra özellikle siyonist Yahudiler, bu amblemi daha da yüceleştirip hayatlarının birçok sahasına taşıdılar.


Ahlat Selçuklu Meydan Mezarlığı'nda bir mezar taşı.

Yıllardır İsrailoğulları’na ait diye bildiğimiz bu sembol, Ön Türk boylarında (Göktürklerden önceki devir) “Tamga” olarak, daha sonraki Türk boylarında ise “Çolpan Yıldızı” diye adlandırılmıştır. Nitekim 6 köşeli yıldız Yahudilerden çok önce Türklerde; Karamanoğulları, Germiyanoğulları ve Candaroğulları Beyliği’nin sancağında, Anadolu Selçukluların, Artukoğulları’nın, İlhanlılar’ın mîmarî eserlerinde (câmi, sikke, konak vs.) ve kitâbelerinde amblem olarak çokça kullanılmıştır.

Hattâ Anadolu’da ilk kurulan Türk devleti Danişmentlerin mezarlıklarında, Antalya ve çevresine yerleşen Teke Türkmenleri’nin sancağında, Orta Avrupa’da İdil, Ural ve Alpler’in tarihî eserlerinde, Anadolu ve Mezopotamya’da görülmüş farklı Türk Devletleri’nin damgalarında kullanıldığını görmekteyiz. Yani Yahudilerin hiç uğramadığı Türk kültüründe de bu şekle rastlamaktayız.[1]

Bir sembol olması bakımından Mühr-i Süleyman, Yahudi ve mason ustaların eserlerinde olduğu kadar İslâm tezyinî sanatlarının metal, ahşap, mîmarî, dokuma gibi pek çok dalında nakış maksadıyla kullanılmıştır. Mühr-i Süleyman’a özellikle yapı süslemelerinin göbek motifi olarak sıkça rastlanır.


Şehzade Selim'in XVI. yüzyılın ikinci yarısına ait tılsımlı gömleği.

Anadolu Selçukluları, Artukoğulları ve İlhanlılar’ın eserlerinde bilhassa kubbelerin kilit taşlarında yer almıştır. Osmanlılar’da ise başta hamam kubbe delikleri olmak üzere mezar taşları, cami tezyinatları, anıtlar ve kemer kilit taşlarıyla çini, seramik gibi mimariyi ilgilendiren hususlarda şeytanı uzaklaştırmak amacıyla; mutfak eşyalarında, çeşmelerde, sebillerde, tas, tepsi ve tabaklarda zehirlenmeye karşı tılsım niyetine; serpuş, tolga başlıklarda güç sembolü; giyim eşyaları ve takılarda hırz ve vefk olarak yüzyıllarca kullanılmıştır.


Barbaros Hayrettin Paşa'nın sancağı.

Barbaros Hayreddin Paşa’nın rüzgâra hükmedebilmek için sancağına mühr-i Süleyman motifi nakşettirmesi bu gelenekten kaynaklanır. Devlet fikri ve hükümet etme yetkisi ilk defa Hz. Süleyman’da kemale erdiği için ona bunu sağlayan mühür de aynı güç ve kudreti temsil eder. Bu sebeple mühr-i Süleyman her şeyden evvel devlet olmanın ve hükmetmenin sembolüdür. [2]

Dipnotlar:

 [1] https://www.ilimvemedeniyet.com/siyon-yildizi-mi-davut-yildizi-mi.html. [2] Tafsilat için bkz: İskender Pala, “Mühr-i Süleyman”, TDV İslam Ansiklopedisi, Ankara 2020, 31/523-525.

Kaynak: Fatma Çatak, Altınoluk Dergisi, Sayı: 459

İslam ve İhsan

İSLAM'IN SEMBOLÜ NEDEN HİLALDİR?

İslam'ın Sembolü Neden Hilaldir?

OSMANLI ARMASINDAKİ SEMBOLLER NE ANLATIYOR?

Osmanlı Armasındaki Semboller Ne Anlatıyor?

FİLİSTİN HAKKINDA SIKÇA MERAK EDİLENLER

Filistin Hakkında Sıkça Merak Edilenler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.