Allah Temizlenenleri Sever

İslâm; tahâret, nezâfet ve nezâket esasları üzerine kurulu bir nizâm getirmiştir. Nitekim, temizliğin îmandan olduğu bildirilmiştir. Hadis ve fıkıh kitaplarımızın neredeyse tamamı, temizlik bahsiyle başlarlar.

İslâm; temizlik, nezâket, letâfet ve zarâfet dînidir. Bunların birincisi, cismin güzelliğini, diğerleri de fiil ve hareketlerin güzelliğini ifâde eder. Cenâb-ı Hak:

“…Allah temizlenenleri sever.” (el-Bakara, 222) buyurmak sûretiyle mü’minleri maddî ve mânevî temizliğe teşvik etmiştir. Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de:

Allah temizdir, temizliği sever.” buyurmuştur. (Tirmizî, Edeb, 41/2799)

İSLAM’DA TEMİZLİK

İslâm, tahâret, nezâfet ve nezâket esasları üzerine kurulu bir nizâm getirmiştir. Nitekim, temizliğin îmandan olduğu bildirilmiştir. Hadis ve fıkıh kitaplarımızın neredeyse tamamı, temizlik bahsiyle başlarlar. Dînimizde temel bir esas olarak, vücut ve mekân temizliği yapılmadan bâzı ibâdetler câiz ve makbul görülmemiştir. Bu meyanda meselâ tuvalet âdâbına çok ehemmiyet verilmiştir. Müslümanların elbiselerine necâset sıçratmamaları, güzelce istibrâ yapmaları emredilmiştir. Allah Resûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“Kabir azâbının çoğu, necâsetten gereği gibi sakınmamaktan kaynaklanır.” (İbn-i Mâce, Tahâret, 26) buyurarak ümmetinin bu hususta titiz davranmasını istemiştir.

İslâm, Müslümanların bedenlerini, elbiselerini, oturdukları mekânı, yaşadıkları çevreyi ve bunun yanında gönül ve kalb âlemlerini temiz tutmalarını, davranışlarında nezâkete âzâmî derecede riâyet etmelerini ister. Bu sebeple temizliği, bütün ibâdetlerin esas şartı olarak kabul eder. Yâni her insanın mecbûren yapması gereken temizliği, İslâm, ibâdet hüviyetine büründürmüştür. Böylece insanın, temizlik yaparken aynı zamanda bir ibâdet neşvesi içinde olmasını temin etmiştir.

TEMİZLİĞİN FAYDASI

Müslümanları abdest ve gusül almaya teşvik eden pek çok âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfler mevcuttur. Çünkü abdest ve gusül, gerek tıbbî gerekse mânevî yönden tam bir temizlik vesîlesidir. Hattâ, ibâdet hâricindeki zamanlarda bile, devamlı olarak abdestli bulunmak teşvik edilmiştir. İnsanları her an maddî ve mânevî yönden temiz olmaya alıştırmak için Peygamber Efendimiz:

“Abdeste, ancak mü’min kimse müdâvim olur.” buyurmuştur. (Muvatta, Tahâret, 6)

Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in ehemmiyetle üzerinde durduğu diğer bir husus da, ağız temizliğidir. Bunun için Allah Resûlü, sâir vakitlerde ve bilhassa abdest almadan hemen önce misvak kullanmayı tavsiye buyurmuştur. Hazret-i Âişe -radıyallâhu anhâ- şöyle der:

“Biz, Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in misvakını ve abdest suyunu akşamdan hazırlardık. Allah onu, gecenin dilediği saatinde uyandırırdı. Kalkınca hemen misvakla dişlerini temizler, abdest alır ve namaz kılardı.” (Müslim, Müsâfirîn, 139)

Yine Âişe vâlidemize:

“–Peygamber Efendimiz eve girdiği zaman ilk önce ne yapardı?” diye sorulduğunda:

“–Dişlerini misvaklardı.” cevâbını vermiştir. (Müslim, Tahâret, 43-44)

Müslüman, yemeğe oturmadan önce ve yemekten sonra ellerini yıkayarak yemeğini temizlikle bereketlendirir.[1]

İSLAM’DA TEMİZLİK NASIL OLMALI?

Diğer taraftan fıtrat gereği tırnakların kesilmesi, sakal ve bıyıkların kısaltılması, dişlerin fırçalanması da Allah Resûlü’nün tâlim ettiği temizlik ve edeb kâidelerinden birkaçıdır. Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“Peygamberlerin sünneti beştir. Bu beş şey fıtrat gereğidir: Sünnet olmak, kasıkları tıraş etmek, tırnakları kesmek, koltuk altını temizlemek, bıyıkları kısaltmak.” (Buhârî, Libâs, 63-64)

Müslüman, oturduğu evi ve yaşadığı mekânı da temiz tutmalıdır. Çünkü Müslümanın yaşadığı yer, Allâh’a ibâdet edilen bir mekândır. Oraya, melekleri uzaklaştıran kötü koku, pislik ve çirkinlik girmemelidir. Zîrâ melekler, temizliğe ve güzel kokuya gelirler, kir, pas ve kötü kokudan rahatsız olurlar. Pislik ve fenâ koku ise şeytanla kötü cinlerin dâvetçisidir.

Müslümanın, evi gibi çevresi de tertemizdir. Orada, insanları rahatsız edecek kötü manzaralara rastlanmaz. Müslüman, yerlere tükürme nezâketsizliğinde bulunmaz. Aksine gelip geçene eziyet veren şeyi yoldan kaldırmayı, îmânın bir îcâbı olarak görür.

Velhâsıl Müslüman, her şeyiyle temiz ve nezih insandır. Maddî temizliğin mânevî temizliğe de tesir ettiğini bilir. Zîrâ âlimlerimiz, insanın rûhen temizlenerek hayr u hasenâta ve sâlih amellere yönelmesinde ve kalbin ihsân mertebesine ulaşmasında, maddî temizliğin de büyük bir tesiri olduğunu haber verirler.

[1] Bkz. Tirmizî, Et‘ime, 39/1846.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 2, Erkam Yayınları

 

 

İslam ve İhsan

İSLAM'DA TEMİZLİK NEDİR, ÇEŞİTLERİ NELERDİR?

İslam'da Temizlik Nedir, Çeşitleri Nelerdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.