Yahudilik'te Melek İnancı Nasıldır?

Yahudilik'te melek inancı nasıldır? Yahudilik'e göre melekler nasıl varlıklardır? Kim tarafından yaratılmıştır? İşte yanıtı...

Yahudiliğe göre melekler, Tanrı tarafından ateşten yaratılmış ve tanrının emrinde bulunan manevi varlıklardır.  En büyük melekler, Mikail, Cebrail,  Uriyel ve Rafael’dir (İsrafil). Mikail, yahudileri korumak ve göğü idere etmekle görevlidir. Cebrail, vahiy taşıyıcısı ve ateşin koruyucusudur. Uriyel havanın ve yıldızların reisidir.  Rafael de mucizevi bir hekimdir. Yine Kerubim adlı bir melek elinde ateşli bir kılıçla  cennetin kapıcılığını yapar. Serafim de büyük meleklerden kabul edilir. İnsanların canını alan da ölüm meleği denen bir melektir.

Bir kısım melekler tanrının emri altında bulunup ona hizmet ederler.  Yahudilikte melekler kanatlı insanlar şeklinde tasavvur edilmiştir. Bu düşüncenin yunanlılardan yahudilere geçtiği sanılmaktadır.

Melekler Tanrı Yehova’nın emirlerine mutlak itaat ederler. Mesela Tanrının emrini yerine getirmek için bir melek 70.000 insanı veba hastalığı ile yok etmiş, başka bir melek Asur karargahında bir gecede 185.000 insanı öldürmüştür.[1]

Sonraki dönemlerde düalizmin tesiri ile ölüm meleği şeytanın farklı bir tezahürü olarak kabul edilmiş ve şeytan kötü meleklerin reisi olarak telakki edilmiştir.  Yahuddilikte özellikle Kabbala mistisizminde bütün kötülüklerin şeytanî kuvvetler tarafından yapıldığına inanılmaktadır.

Yahudilikte cinler, Tanrının gazabına uğramış melekler olarak kabul edilmiştir. Yahudi mistisizmi olan Kabbala inancına göre cinler ve ölülerin ruhları, canlılara girebilir, onları hükmü altına  alabilir ve delirtebilirler.[2]

[1] II. Krallar, 19/35; II. Samuel, 24/15.

[2] Ali Erbaş, Melekler Alemi, İstanbul, 1998, s. 65 vd.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.