Yahudilikte Peygamber İnancı ve Peygamberlere İsnat Edilen Günahlar

Yahudilikte peygamber inancı nasıldır? Yahudilikte peygamberlere isnat edilen günahlar nelerdir? İşte Yahudilikteki peygamber inancı...

Yahudiliğe göre peygamberlik milli bir karakter taşımaktadır. Başka bir ifade ile peygamberlerin büyük çoğunluğunun yahudi ırkından geldiği kabul edilir. Peygamberlere ve onların getirdiği haberlere iman, yahudiliğin 13 maddelik inanç esaslarından biridir.

YAHUDİLİĞE GÖRE PEYGAMBERLER İKİ KISMA AYRILIR

Yahudiliğe göre peygamberler, hakiki ve sahte olmak üzere iki kısma ayrılır: Hakiki peygamber, insanları tanrıya kulluğa çağırmalı ve Allah’ın dışındaki tanrılara tapmaktan menetmelidir. Ayrıca bu peygamberler geleceğe dair haber verdiklerinde bu haberler doğru çıkmalıdır.

Sahte peygamberler ise puta tapmaya davet eder, içki içer, her türlü kötülüğü işler ve geleceğe dair verdikleri haberler gerçekleşmez.

Yahudiliğe göre peygamberlik, Hz. İbrahim ile başlar. Hz. Musa yahudilerin en büyük peygamberidir ve peygamberlik onunla kemale ermiştir. Hz. Musa’dan sonra Kral Davud ve Süleyman’ın zamanında Samuel, Natan, Gad; Kuzey ve Güney krallığı zamanında Ahiya, Mikaya, İlya ve Elişa; Yahudilerin sürgün hayatı yaşadıkları dönemde Hezekiel gibi peygamberler gönderilmiştir.

Daha sonraki dönemlerde yazar/klasik peygamberler olarak bilinen ve Esk-i Ahid içerisinde kendilerine ait kitapları bulunan Hoşea, Yunus, İşaya ve Yeremya gibi daha bir çok peygamber gelmiştir. Bu grup içerisinde geçen Malaki, yahudilikte peygamberlerin sonuncusu olarak kabul edilir. Yalnız Malaki, kendinden sonra İlya adında bir peygamberin geleceğini bildirmiş, ancak böyle bir peygamber yahudilik tarihinde henüz görülmemiştir. Yine yahudiler Hz. İsa ve Hz. Muhammed’in peygamberliğini de kabul etmezler.

Yahudiler, Hz. İbrahim’den önceki peygamberleri peygamber olarak değil daha çok birer kabile reisi (Patriarch) olarak kabul ederler. Yahudilere göre Tanrı, Hz. Musa’nın kızkardeşi olan Miryam, Debora ve Noadya gibi kadın peygamberler de göndermiştir.

Yahudilikte peygamberlik inancı çok açık değildir. Krallar ve kahinlerin de peygamberliğe benzer dini konumları bulunur. Onlara tam olarak peygamber denmese bile bazen Eski Ahit’te  Tanrı’nın vahyine muhatap oldukları görülür. Mesela Hz. Davud ve Süleyman kral olarak, Harun ise kahin olarak kabul edilir. Yahudi geleneğinde bazen peygamberler, bazen kral ve kahinler daha ön planda yer almışlardır.

Yahudilikte peygamberler Tanrı’nın vahyini İsrail Oğulları’na tebliğ etmekle mükelleftirler. Bunun dışında diğer insanlardan hiçbir farkları yoktur. Eski Ahit’te yasaklanmış olmasına rağmen[1] peygamberlerin pekala günah işleyebildikleri ifade edilmiştir.

ESKİ AHİT’TE PEYGAMBERLERE İSNAD EDİLEN GÜNAHLAR

Yahudilerin kutsal kitabı olan Eski Ahid’e göre Hz. Nuh, sarhoş olmuş, soyunmuş ve kendisini bu halde gören oğlu Ham’ı lanetlemiştir.[2]

Hz. Lut, şarap içip sarhoş olmuş, daha sonra da iki kızıyla zina yapmıştır.[3]

Hz. Yakub, babası İshak’a şarap ikram etmiş,[4] yine o annesi ile beraber bir oyun tezgahlayıp babası İshak’ı kandırmış ve kendini babasına kardeşi Esav diye tanıtmış ve babası da onun sözüne kanarak kendisini takdis etmiştir.[5]

Hz. Davud kendi ordu komutanının karısı ile zina etmiş, daha sonra da o komutanı katlettirmek maksadiyle en ön safta savaşa sürmuş ve öldürülmesine sebep olmuştur.[6]

Hz. Harun put yapmış, Hz. Süleyman da putlara tapmış, Hz. Eyyub şarap içmiştir.[7]

İslâm inancına göre adı geçen peygamberler de diğer bütün peygamberler gibi masum elçilerdir. Onlar, yahudilerin bu isnad ve iftiralarından bütünüyle uzaktırlar. Zira onlar güzel ahlak sahibi, seçkin ve örnek şahsiyetlerdir.[8]

[1] Zina etme, yalan söyleme, adam öldürme ve puta tapmanın yasak olması hakkında sırasıyla bk. Tesniye, 22/22; Tesniye, 5/20; Çıkış, 21/12; Tesniye, 5/7-9. Eski Ahit’te şarap içmek doğrudan yasaklanmamış olsa bile peygamberler tarafından çirkin bir davranış olarak kabul edilmiştir (İşaya, 28/7-8, Mika, 2/11.)

[2] Tekvin, 9/20-25.

[3] Tekvin, 19/30-38.

[4] Tekvin, 27/25, 27.

[5] Tekvin, 27. bab.

[6] II. Samuel, 11. bab.

[7] Sırasıyla bk. Çıkış, 32/1-20; I. Krallar, 11/1-13; Eyyub, 1/13.

[8] Eski Ahit’te peygamberlere isnad edilen günahlar hakkında daha geniş bilgi için bk. Salih İnci, Eski Ahit’te Peygamberlere İsnad Edilen Ahlaki Zaaflar/Günahlar (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Sakarya Üniversitesi Sosyal Bil. Enst., 2001.)

Kaynak: Dr. Erdoğan Baş, Salih İnci, Ana Hatlarıyla Yahudilik  Hıristiyanlık ve İslâm, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.