mütevazi

Mütevazı Ne Demek?

Mütevâzı: Tevâzu sahibi, alçakgönüllü, kibirsiz, gösterişsiz, nâzik gibi anlamlara gelmektedir.

Gönül Sultanlarının Tevazusu

Allah dostlarının tevâzu ve ihlasla dolu dünyasını anlatan ibretlik misaller...

Mütevâzı Mü'minlerin Özellikleri

Kul, herhangi bir nîmete veya muvaffakıyete erdiği zaman, bundan nefsine bir pay çıkarmamalı; “Ben yaptım, ben başardım.” dememelidir. Bilâkis; “Sen lûtfettin. Senʼin ihsânındır yâ Rabbi!..” demelidir.

Mütevazi Mü'min'in Beş Özelliği

Mütevâzı müʼmin affedicidir, kötülüğe dahî iyilikle mukâbele eder, hizmet ehli olur, cömerttir, fedakârdır, zariftir, ince ruhludur…

Hz. Ebû Bekir'in Hikmetli Sözleri

Sadâkat timsâli yaşayışı ile eşsiz bir numûne olurken bu yaşayışın sırlarını ifade eden hikmet incileriyle dolu sözleriyle de mü’min gönüllere hayat düsturu olan Hazreti Ebû Bekir -radıyallâhu anh-'ın, her biri birer hikmet ve hakîkat hazinesi olan sözlerinden bazıları...

Bir Anne Duasının Bereketi

Bir anne duasının bereketini anlatan gerçek hikaye...

Tevâzu Nedir? Mütevâzı İnsanın Özellikleri Nelerdir?

Tevâzu nedir? Mütevâzı kimdir? Mütevâzı insanın özellikleri nelerdir? İşte cevapları...

Rıza Makamında Gönül Güzelliği

Güzel ahlâk, yumuşak huyluluk, nezâket, Allâh’ın mahlûkâtına şefkat ve merhamet, Allah’tan gelene rızâ gibi nice güzellikler, İmâm-ı Rabbânî Hazretleri’nin gönül dünyasında zirve seviyeye ulaşmıştı. Zâlim idâreciler, kendisine, âile halkına ve yakınlarına büyük zulümler yaptılar. Fakat onun ağzından buna dâir herhangi bir şikâyet kelimesi aslâ çıkmadı. Kendisi dâimâ rızâ makâmında olduğu gibi yakınlarını da sabra teşvik ederdi.

Büyük Söz Söyleme!

Müslüman mütevazı, alçak gönüllü, kardeşlerini sever ve değer verir, her işini ve sözünü ihlas ve samimiyet açısından değerlendirir, kalp kırmaz, gönül incitmez olur.

Müslümanlarla Tartışmayan Allah Dostu

Yûsuf Hemedânî Hazretleri, mütebessim çehreli, yumuşak huylu, merhametli idi. Fukarâya, gariplere, yalnızlara karşı dâimâ mütevâzı ve cömert davranırdı. Herkese karşı son derece iltifatkâr olmasına rağmen, dünyacı ve kibirli kimselere karşı gâyet vakarlı idi.[1] Müslümanlarla tartışmazdı. Herkese hüsn-i zan besleyerek arkalarında namaz kılardı. Ehl-i kıbleyi tekfîr etmezdi. Düşmanlarına bile iyi davranırdı.

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.