Suriyeli Sığınmacılar Savaşsız Bir Yıl İstiyor

Ülkelerindeki savaş sebebiyle evlerini terk etmek zorunda kalarak Türkiye'ye sığınan Suriyeliler, 2017'de savaşın bitmesini ve ülkelerine dönebilmeyi diliyor.

Ülkelerinde yaklaşık 6 yıldır süren savaş nedeniyle geldikleri Türkiye'de büyük bölümü çadır ve konteyner kentlere yerleşen, kimileri de kendi imkanlarıyla kiraladıkları evlerde yaşamlarını sürdüren Suriyeli sığınmacılar yeni yılda barışın sağlanması ve hasret duydukları ülkelerine kavuşmak için dua ediyor.

Diyarbakır'da kendi imkanları ile kiraladıkları evlerde yaşamını sürdüren Suriyeli sığınmacılar 2017'den beklentilerini AA muhabirine anlattı.

İNŞALLAH TEMENNİLERİMİZ GERÇEKLEŞİR, TOPRAKLARIMIZA DÖNERİZ

 
 

Suriyeli sığınmacıların 2017 dileği

Türkiye'de çok iyi durumda olduklarını ancak vatan özlemini derinden hissettiklerini ifade eden Çerçenazi, Türkiye'deki yetkililere kendilerine sunulan imkandan dolayı teşekkür etti.

"Yaklaşık 6 yıldır bu olayların bitmesini ve ülkemize dönmeyi temenni ediyoruz. İnşallah bu yıl temennilerimiz gerçekleşir ve Suriye halkı olarak yeni yılda topraklarımıza, evlerimize döneriz." diyen Çerçenazi, savaşın sona ermesini istediklerini aktardı.

2017 YILININ HUZUR VE BARIŞ GETİRMESİNİ İSTİYORUZ

Ailesiyle 1,5 yıl önce Diyarbakır'a yerleşen Şehit Öğretmen Nesrin Ünügör İlkokulunun tahsis edilen bir bölümünde Suriyeli öğrencilere eğitim veren Macit Halil, savaştan ve ölümlerden bıktıklarını, yeni yılda huzur ve barışın gelmesi istediklerini söyledi.

Savaştan kaçarak yaklaşık 3 sene önce Diyarbakır'a yerleşen ve bir lokantada çalışmaya başlayan Ahmet Yasir de ülkelerinde devam eden savaşı tedirginlik ve hüzünle takip ettiklerini belirtti.

Yasir, yeni yılda Suriye'deki şiddetin sona ermesini istediklerini aktararak, yeni yılın Suriye ile tüm İslam ülkelerine huzur ve barış getirmesi dileğinde bulundu.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.