Filistin Direnişinin Sembolü Hanzala Karikatürünün Anlamı

Filistin'in dramını yansıtan sembol çizgi karakter Hanzala'nın karikatüristi kimdir? Elbisesi yamalı ve sırtı hep dönük olan Hanzala neden hep on yaşındadır?

Ayakları çıplak, elbisesi yamalı ve sırtı hep dönük, on yaşındaki "Hanzala" karakteri, Filistin'in özgürlük mücadelesinin sembollerinden birisidir.

Filistin'in dramını yansıtan sembol çizgi karakter Hanzala'nın karikatüristi kimdir?

Hanzala'nın çizeri, Filistinli karikatürist Naci el-Ali'dir.

Filistin'deki Eş-Şecera köyünde 1936'da çiftçi bir ailede dünyaya gelen Ali, İsrail'in kurulduğu 1948 yılında Filistinlilerce "Nekbe" (Büyük Felaket) olarak adlandırılan süreçte evlerinden sürülen yaklaşık 1 milyon Filistinliden biri.

Henüz 12 yaşlarında Filistin'den zorla çıkarılan Ali, ailesiyle Lübnan'ın güneyinde zorlu yaşam şartları ve yokluğun hüküm sürdüğü Ayn el-Hulve mülteci kampında kaldı.

Bu deneyim, tıpkı binlerce Filistinlinin olduğu gibi onun yakasını da hiç bırakmadı.

Süreç içinde siyasetle ilgilenmeye başlayan Ali, eleştirilerini eserlerinde ortaya koymaktan çekinmedi ve bu nedenle defalarca tutuklandı.

Karikatüre hapishane hücresinde başladı

Karikatür yolculuğuna hapishane hücresinde başlayan Ali, İşgalciler tarafından tutuklandığı zaman hapishane duvarlarını çizimlerle doldururken, Lübnan ordusu kendisini tutukladığında da aynı duruşu sergiledi.

Babasının 1963'te Kuveyt'teki "Et-Talia" dergisinden iş teklifi almasıyla bu ülkeye taşınan Ali, Filistin ve Orta Doğu'daki gelişmelerle ilgili giderek daha politik eserler çizmeye başladı.

Lübnan, Kuveyt ve Londra arasında mesleki yaşamını sürdüren Ali, bazen bir Arap lideri hicveder, bazen acı bir gerçeği trajikomik şekilde ele alır ya da evini ve ülkesini kaybetmesine neden olan İşgalcilerin politikasını eleştirirdi.

Elbisesi yamalı ve sırtı hep dönük olan Hanzala neden hep on yaşındadır?

Ali'nin 1969'da okurlarına tanıttığı karakter "Hanzala", çizimlerde, olayların tanığı olan Filistinli bir çocuktur. Ayakları çıplak, elbisesi yamalı ve sırtı hep dönüktür. On yaşındadır, Filistin özgür olana ve vatanına dönene kadar ne büyür ne de yüzünü bize çevirir.

"Babam, Hanzala'nın yalnızca Filistin'e geri döndüğü zaman büyüyeceğini söylerdi"

Naci el-Ali'nin oğlu Halid, daha önce verdiği bir röportajında, babası için Hanzala karakterinin önemine dair şunları söylemişti:

"Hanzala hiç büyümeyen bir çocuk. Çocuk yaşta Filistin'den ayrıldı. Zaman onun için Filistin'den sınır dışı edildiğinde durdu. Babam Hanzala'nın yalnızca Filistin'e, evine geri döndüğü zaman büyüyeceğini söylerdi. Hanzala fakir bir çocuk. Pek iyi görünümlü değil, ayakları çıplak, kıyafetinde yamalar var, saçları dağınık. Yani sahip olmayı hayal ettiğiniz çocuk değil. Hanzala bir yönüyle babamın vicdanını temsil ediyor. Hiç yalan söylemeyen, sonuçları ne olursa olsun düşündüğünü söyleyen, doğru tarafta olmaya çalışan bir çocuk. Yani

Hanzala babam Naci el-Ali için bir pusula gibiydi, onu her zaman Filistin'e yönlendiren bir pusula. Pusulalar normalde kuzeyi gösterir, Hanzala'nın pusulası ise daima Filistin'e dönüktür."

"Naci el-Ali, Arap tarafının politikalarına da eleştirel baktı"

Halid, çizimlerinin babasının görüşlerini aktardığını belirterek, şunları kaydetmişti:

"Babam hayatını Filistin'e adamıştı. Amacına sadıktı ve evine dönmeye hakkı olduğuna inanıyordu. Ancak Filistin'den ve Filistin halkının başına gelen adaletsizlikten daha fazlasını da önemsiyordu. Dünyadaki yoksul insanlara sempati duyuyordu. Adaletsizliğe çok karşıydı. Zengin-yoksul ayrımıyla mücadele etti daima. ABD'nin, İsrail'in saldırganlığına karşı çıktı ama sadece onları eleştirmedi. Kendi tarafına da Filistin'in, Arap tarafının politikalarına da eleştirel baktı. Korkmuyordu bundan. Sadece karşısındakini değil, kendi tarafını da eleştirdi."

"Davasına sadıktı. Suikasta uğraması da bunun bir kanıtı"

Naci el-Ali'nin her şeyden önce çok iyi bir karikatürist olduğunun altını çizen Halid, "Fikirlerini para veya başka bir şey için değiştirmedi. Davasına sadıktı. Suikasta uğraması da bunun bir kanıtı. Yaptığı işlerden hoşnut olmayanlar, onu susturamayacaklarını anladı ve bu, suikasta uğramasıyla sonuçlandı." ifadelerini kullanmış ve babasının hayatı boyunca ölüm tehditleri aldığını, ölümüne neden olan suikasta ilişkin bir soruşturma başlatıldığını ancak davanın hala sonuçlanmadığını vurgulamıştı.

Naci el-Ali'nin Filistin'e bakışına ilişkin ise Halid, şunları söylemişti:

"Babamın davası Filistin'di. Babam, Filistin halkı için herhangi bir olumlu sonuç vermesi düşünülen sözde barış sürecine asla inanmadı. Bunun bizi hiçbir sonuca ulaştırmayacağını çok önceden söyledi. Tüm çizimlerinde çok netti. Ve bu aslında onun için çok büyük problemdi. Bir yandan da bu, insanların onu ve çalışmalarını sevmesinin sebebiydi. Çizimlerinden birinde Filistin için, 'güç yoluyla elden giden şey ancak güç yoluyla geri alınabilir.' demişti. Babam bu konuda çok netti."

Suikastın failleri hala bulunamadı

Londra'da yaşamını sürdüren Naci el-Ali, 22 Temmuz 1987'de çalıştığı gazetenin ofisine giderken suikasta uğradı.

Ağır yaralanarak bitkisel hayata giren usta çizer, 29 Ağustos 1987'de tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybederken, saldırının failleri ise hala bulunamadı.

Kaynak: Diyanet Haber

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.