Suriye'yi ve Ortadoğu'yu Neler Bekliyor?

Rus müdahalesi ile yeni bir döneme giren Suriye krizine ve bölgeyi nelerin beklediğine ilişkin, uluslararası medyaya yansıyan analizlerden de istifade ederek bazı tespitlerde bulunalım...

-Evet, Rusya, ABD’nin Suriye’deki vizyonsuzluğundan sonuna kadar istifade etti. Bu vizyonsuzluğu bizzat kendi diplomatları itiraf ediyor. ABD’nin ikircikli, tutarsız, Esed sonrası için dillendirdiği kaygılar hem Esed’in binlerce masum insanı daha katletmesine hem de Rusya’nın Ortadoğu’daki pozisyonunu iyiden iyiye tahkim etmesine neden oldu. Ancak yine de Suriye’de kazanan tarafın Rusya olduğunu söylemek için oldukça erken. Suriye’nin, Rusya’nın yeni Afganistan’ı olacağı beklentisini dillendirenler hiç de az değil.

-ABD’nin bu vizyonsuzluğu Washington’un başta Arap müttefikleri arasında da büyük hayal kırıklığı meydana getirdi. Batı ile İran arasındaki uzlaşıdan sonra Arap müttefiklerinin en önemli ülkesi olan S. Arabistan açısından bu ikinci hayal kırıklığı oldu.

RUSYA'YA KİM DESTEK VERİYOR?

-Moskova’nın Suriye’de IŞİD’e karşı düzenlendiğini söylediği, ancak ağırlıklı olarak Esed rejimi güçlerine karşı mücadele eden “ılımlı muhalif” grupları hedef aldığı anlaşılan saldırıları, bölge ülkeleri tarafından farklı tepkilerle karşılandı. Suudi Arabistan ile Katar saldırıların hemen ardından, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu yedi ülke tarafından imzalanan ortak bildiriyle Moskova’ya “dur” çağrısı yaptı.

- Ancak Mısır cuntası ve onun en önemli finansörü Birleşik Arap Emirlikleri Rusya’nın saldırılarına açık destek verdi. Ürdün ise sessiz destekçi olarak görüldü. Mısır’ın, Rusya’nın saldırılarına açık destek vermesi, Körfez’de yeni stratejik dengelerin oluştuğunun bir işareti olarak yorumlandı.

- Sisi’nin Esed rejiminin iktidarda kalmasından rahatsız olmayacağı anlamına da gelen bu destek, Mısır ile Suudi Arabistan arasında gerilime yol açtı. Mısır hükümetinin, Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyonun Yemen’e yönelik saldırılarına destek mahiyetinde bu ülkeye kara gücü göndermeye yanaşmaması nedeniyle ilişkilerde başlayan gerilimin, Kahire’nin Rusya’ya arka çıkmasıyla daha da derinleştirdi. Suudi Arabistan ile Sisi yönetimi arasının önümüzdeki süreçte çok daha gerileceği bekleniyor.

İRAN SURİYE'DE KENDİ DEVLETİNİ Mİ KURUYOR?

-Bu arada Rusya’nın askeri müdahalesinin gerekçelerine ilişkin dillendirilen bir başka tahlilin altını çizelim. Alman Der Spiegel’e yansıyan haber-analize göre İran yönetiminin askeri yardımların ötesine giderek Suriye’de kendi devletini kurmaya çalışması Esed yönetimini bile rahatsız etti.  İran’ın Suriye’de kendi devletini kurarken yaptıkları hakkında şunların altı çiziliyor. İran başkaları adına Suriye’de toprak ve mülk satın alıyor. Bir taraftan dini okullar açarken Suriye’de hakimiyet kurdukları bölgelerin nüfus yapısını değiştirecek adımlar atıyor. Esed’in etrafındaki, Tahran’ın tasvip etmediği kimi kişilerin ayaklarını kaydırıyor. İran’ın bu girişiminden rahatsızlık duyan ve bunun önüne geçemeyen Esed’in, Rusya’dan yardım talep ettiği, bunun üzerine de Rusya’nın müdahalesinin gerçekleştiği ileri sürülüyor.

- Suriye’de özellikle de Kuzey Suriye’deki gelişmelerin Türkiye üzerindeki etkilerine gelecek olursak. Gerek ABD’nin gerekse Rusya’nın IŞİD ile savaşıyorlar gerekçesinin arkasına sığınıp PKK’nın Suriye uzantısı PYD’yi himayeleri altına almaları Türkiye’nin başını bir hayli ağartacak gibi gözüküyor. ABD, örgüte silah yardımında bulunurken Rusya’nın PYD’nin Moskova’da siyasi büro açmasına izin vermesi,  ayrıca PKK’yı terör örgütü olarak görmediğini söylemesi Ankara’nın haklı tepkilerine neden oluyor. Türkiye, hem ABD’ye hem de Rusya’ya Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifadeleriyle; “PYD bizim için terör örgütü. PYD ile iş tutarsanız müttefikinizin düşmanı ile iş tutmuş olursunuz” uyarısında bulunuyor. Bu uyarının Washington ve Moskova nezdinde ne kadar etkili olacağı ise merak konusu.

suriye

-Bu arada Rusların PYD ile kurmaya başladığı yakın temas ABD tarafından nasıl karşılandı sorusu önem arz ediyor. İngiliz Times Gazetesi, Suriye’deki Kürt güçlerinin Rusya ile yakınlaşmasının ABD’yi rahatsız ettiğini ileri sürülüyor. Gazete bunun nedenini şöyle açıklıyor: “Suriye Kürtleri ile ittifak yapan ABD, Türkiye’ye, Kürtlerin özerklik taleplerini desteklemeyeceği yolunda güvence vermek zorunda kalmıştı. Rusya ile yeni ittifak tehdidi, ABD’ye, özerkliğe desteği için baskı yapmaya yönelik bir çaba olabilir. Ya da belki de, ABD’den daha faydalı bir destekleyici bulma çabasıdır”.

"SURİYE'DE GEÇİŞ DÖNEMİ" ANLAŞMASI

-Merak edilen bir diğer konu, PYD’nin Arap, Türkmen ve kendi gibi düşünmeyen Kürt nüfusu yerlerinden ettikten sonra ilan ettiği “Kantonlar” meselesinin sonunun nereye varacağıdır. PYD’nin kantonlarına Haziran ayında IŞİD’in elinden alınan Tel Abyad bölgesinin de dahil edildiğini belirtelim. Suriye’de şu anda bulunan Kürt kantonları: Afrin, Kobani ve Cizire kantonları. Türkiye sınırında bulunan Tel Abyad şehri, Şanlıurfa’nın Akçakale ilçesine sınır komşusu.

- Rusya’nın askeri müdahalesi sonrası geçiş döneminin Esed’li mi Esed’siz mi olacağı tartışmaları yeniden alevlenmiş bulunuyor. Esed’in sürpriz Rusya ziyareti sonrası yazımızı kaleme aldığımız günlerde yoğun bir diplomasi trafiği başlamak üzereydi. Aralarında Türkiye’nin de olduğu dokuz ülkenin, Suriye’de geçiş dönemi için anlaştıkları ve öngörülen planı Rusya’nın önüne koydukları dillendiriliyordu.

- Peki Putin Esed’den vazgeçer mi? Moskova’dan yapılan açıklamalara bakılacak olursa Esed, aslında Rusya’nın öyle çok da umurunda değil. Rusya Esed’in bekası için mücadele etmiyor. Aksine Suriye ve Ortadoğu’daki çıkarları için çırpınıyor. Rusya Ortadoğu’da etkili bir aktör olarak var olmak istiyor. Esed’siz ama Moskova’nın bölgedeki çıkarlarına zarar vermeyen hatta önünü açan her türlü formüle Moskova’nın hayır demeyeceği anlaşılıyor. Ancak bölgedeki stratejik çıkarlarını garanti altına alıncaya kadar Putin’in Esed’den vazgeçmesi mümkün gözükmüyor. Bu arada Rus müdahalesinden sonra Esed’in akibetinin İran’dan çok Putin’in iki dudağı arasında olduğunu rahatlıkla söylemek mümkün.

IŞİD GERİLETİLEMİYOR!

- IŞİD denen terör örgütüne gelince. IŞİD aslında ne Rusya’nın ne de ABD’nin umurunda. Hatta IŞİD’in ortadan kalkması onlar için kullanışlı bir gerekçenin ortadan kalkması anlamına geliyor. Onun için Rus uçakları 2 kez IŞİD mevzilerini vurursa 10 kez de diğer ılımlı muhalifleri vuruyor. ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin üç bini aşkın sortisine rağmen IŞİD’in geriletilememiş olması şaşılacak bir durum değil mi? Aynı şekilde Esed rejiminin IŞİD’i sadece diline dolayıp, onunla çatışmaktan geri durup diğer muhaliflerle savaşmasını aynı gerekçeyle izah etmek mümkün.

-Sonuç olarak Rusya’nın askeri müdahalesi sonrası Suriye krizi konusunda sanki farklı şeylerin yaşanacağı yönünde bir izlenim edinmek mümkün. İran ve Hizbullah milislerinin yardımlarına rağmen Esed’in muhalifler karşısında dayanacak gücünün kalmaması, mülteci sorununun küresel bir hal alması ve bu sorunun Batı’nın kapısına dayanması sebebiyle uluslararası toplum Suriye konusunda harekete geçmiş gibi gözüküyor?

Tabi en çok merak edilen Esed’in sembolik rol üstleneceği geçiş dönemi formülünün sorunun tüm taraflarınca kabul edilip edilmeyeceğidir. Bekleyip göreceğiz…

Kaynak: Beytullah Demircioğlu, Altınoluk Dergisi, 367. Sayı, Kasım 2015

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.