Peygamberimizin Son Namazları

Resûlullâh’ın, vefâtına sebep olan hastalığı esnâsında bile titizlik gösterdiği en mühim hususlardan biri cemaatle namaz olmuştur. İşte Peygamberimizin son namazları...

Hazret-i Enes’in bildirdiğine göre Fahr-i Kâinât Efendimiz, hastalığının sâdece son üç gününde cemaatle namaza iştirâk edememiştir. (Buhârî, Ezân, 46)

Hazret-i Âişe -radıyallâhu anhâ- diyor ki:

“Nebiyy-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in hastalığı şiddetlendiğinde:

«–Ashâbım namaz kıldı mı?» diye sordu.

«–Hayır yâ Resûlallâh, Siz’i bekliyorlar.» dedik.

«–Öyleyse benim için su hazırlayınız!» buyurdu. Su koyduk, yıkandı. Kalkmaya davranırken bayıldı. Bir müddet sonra ayıldı. Yine:

«–Ashâbım namaz kıldı mı?» diye sordu.

«–Hayır yâ Resûlallâh, Siz’i bekliyorlar.» dedik.

«–Öyleyse benim için su hazırlayınız!» dedi. Su koyduk, yıkandı. Kalkmaya davranırken bayıldı. Bir müddet sonra ayıldı.

HZ. EBÛBEKİR'İN NAMAZ KILDIRMASI

Bu durum birkaç defa tekrar etti. O esnâda insanlar, mescidde Peygamber -aleyhissalâtü vesselâm-’ı yatsı namazına bekliyorlardı. Bunun üzerine Allâh Resûlü, namaz kıldırması için Hazret-i Ebû Bekir’e haber gönderdi. Ebû Bekir -radıyallâhu anh- yufka yürekli bir zât idi, bu sebeple Hazret-i Ömer’e:

«–Yâ Ömer, insanlara namazı sen kıldırsan?» dedi. Hazret-i Ömer ise:

«–Sen buna daha lâyıksın.» diye cevap verdi. O günlerde namazı Ebû Bekir -radıyallâhu anh- kıldırdı.

Daha sonraki günlerde Resûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- kendisini biraz iyi hissedince iki kişinin kollarına girerek, bir öğle namazı için mescide çıktı. (Yürürken tâkatsizliğinden dolayı mübârek ayaklarını yerde sürümesi hâlâ gözümün önündedir.) Hazret-i Ebû Bekir bu esnâda namaz kıldırıyordu. Efendimiz’in geldiğini görünce geri çekilmek istedi. Ancak Resûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ona, yerinden ayrılma, diye işâret buyurdu. Sonra gelip Hazret-i Ebû Bekir’in yanına oturdu. Bu durumda Ebû Bekir -radıyallâhu anh-, Hazret-i Peygamber’e, insanlar da Hazret-i Ebû Bekir’e tâbî olarak namazı tamamladılar.” (Buhârî, Ezân, 51)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 1, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

HZ. MUHAMMED (S.A.V.) KİMDİR?

Hz. Muhammed (s.a.v.) Kimdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.