Peygamber Efendimiz Yaşarken Dünyada Hangi Devletler Vardı?

İslamiyet’in doğuşu sırasında dünyanın genel durumu nasıldı? Peygamber Efendimiz zamanında dünyada hangi devletler vardı? Hz. Muhammed (s.a.v.) döneminde dünyanın siyasi haritası...

Haber: Murat Karadeniz

Allah’ın son elçisi Hz. Muhammed (s.a.v.) döneminde dünyanın genel durumu ve siyasi haritası...

İslam’ın doğduğu sırada Arap Yarımadası ve çevresindeki devletler

Peygamber Efendimiz hayatta iken Orta Asya’da Göktürk Kağanlığı; Çin’de Sui Hanedanı; Sibirya’da Tunguzlar; İran’da Sasaniler; Orta Avrupa’da Avar Kağanlığı; İskandinavya’da Fin Boyları ve Cermenler; Batı Avrupa’da Saksonlar ve Vizigotlar; Balkanlar, Anadolu ve Kuzey Afrika’da Bizans (Doğu Roma); Suriye’de Gassaniler hüküm sürmekteydi. İşte Hz. Muhammed (s.a.v.) zamanındaki devletlerden bazıları...

1. GÖKTÜRK KAĞANLIĞI

Göktürk Kağanlığı, Gök Türkler veya Kök Türkler, Türk adıyla anılan ilk Türk devletidir.

1. GÖKTÜRK DEVLETİ (552-659)

Göktürk Devleti 552’de Orta Asya’daki Avar hakimiyetine son veren Bumin Kağan tarafından Ötüken merkez olmak üzere kurulmuştur. Mukan Kağan ve İstemi Kağan dönemlerinde sınırlarını sürekli genişleten Göktürkler, bu dönemde Orta Asya’nın en güçlü devleti olmuşlardır. Tarihte bütün Türklerin bir bayrak etrafında toplandıkları ikinci dönem Göktürkler dönemi oldu.

Göktürkler, İpek Yolu hakimiyeti için Sasani Devleti’ne karşı Bizans, Bizans’a karşı ise Sasanilerle ittifak yaparak hakimiyetini devam ettirmek istedi.

İç çekişmeler sonucunda Göktürk Devleti, 582’de Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrıldı. Doğu Göktürkleri 630’da, Batı Göktürkleri ise 659’da Çin hakimiyeti altına girmesiyle 1. Göktürk Devleti yıkıldı.

1. Göktürk Devleti’nin yıkılmasından sonra Türkler yaklaşık 50 yıl Çin hakimiyeti altında kaldı.

Kürşat ve Kırk Çerisi

Uzun yıllar süren esarette Çin’in baskılarına maruz kaldı. Buna tepki olarak Kürşat ve kırk çerisi, Çin’de ihtilal çıkarırlar. Çin sarayını basarak bağımsızlığın fitilini yakmak istediler.


Kürşat ve Kırk Çerisi Temsili (Göktürk Sancağı)

Binlerce Çinli savaşçıyla vuruştuktan sonra Kürşat ve on çerisi tutsak düşmemek için ülkelerine (Ötüken) doğru kaçtılar. Fakat yağmur öyle şiddetli yağdı ki köprü yıkıldı ve Kürşat ve çerilerinin önü kapandı. Tek çare olarak peşlerinden gelen Çinli savaşçıların üstüne atılarak ölene kadar kahramanca savaştılar. Sonuçta Kürşat ve kırk çerisi öldürüldü.

Kürşat Ne Demek?

Eski Türkçede Kür “ok” ve Şad ise “bir bölgeyi yönetmek için gönderilen kimse” demektir. Gerçek ismi Şu Tigin’dir.

2. GÖKTÜRK (KUTLUK) DEVLETİ (681-745)

İlteriş Kutluk Kağan önderliğinde Çinlilere karşı ayaklanan Türkler bağımsızlığını kazanarak 681 yılında II. Göktürk Devleti’ni kurdular. Vezir Tonyukuk’un çalışmalarıyla devlet kısa sürede toparlanmış ve tekrar Çinlilerle mücadele etmeye başladı. Devlet merkezi Karakurum’a taşındı.

Kutluk Kağan’dan sonra devletin başına Kapgan Kağan geçmiş ve bu dönemde Çin ile mücadeleler arttı.

Bilge Kağan ve Kültigin dönemi II. Göktürklerin en parlak dönemi oldu. 731’de Kültigin’in, 734’de de Bilge Kağan’ın ölümüyle devlet taht kavgaları sonucunda zayıfladı. Ondan sonra gelen kağanlar devleti ayakta tutamadı.

Basmiller, Karluklar ve Uygurlar 745 yılında Göktürk Devleti’ne son verdi ve yerine Uygur Devleti kuruldu.

GÖKTÜRKLERİN TÜRK TARİHİNDEKİ YERİ VE ÖNEMİ

  • Tarihte Türk () adını taşıyan ilk devlettir.
  • İslamiyet’ten önce kurulan Türk devletleri içinde en geniş sınırlara sahip ve en güçlü olanıdır.
  • Göktürkler Batı Türkistan’ın Türkleşmesini sağladılar.
  • Gelişmiş bir yazı ve takvim kullandılar.
  • Orta Asya’da yaşayan Türklerin Bizans ile ilişkileri Göktürkler zamanında başladı.
  • Göktürklere ait Orhun Kitabeleri, Türk tarihi ve edebiyatının ilk yazılı eserleridir.
  • Kendisinden sonra gelen Türk devletlerine her türlü imkansızlık içinde dahi bağımsızlıklarını elde etme ve koruma ilhamı verdi.

Göktürkler’de Din ve İnanış

Göktürkler, tek Tanrı inancına dayalı olan Gök Tanrı Dini’ni benimsedi. Göktürkler dini durumlarını “üze kök tenri asra yağız yir kılundukda ekin ara kişi oglı kılınmış” (üstte mavi gök, altta yağız yer ve ikisinin arasında insanoğlu) sözleriyle ifade etmişlerdir. Göktürkler tek Tanrılı Gök Tanrı Dini’nin yanında misyoner tüccarların faaliyetleri nedeniyle değişik dinlerin de etkisi altında kaldılar. Göktürkler Budizm’den etkilendi fakat Budizm Türkler tarafından genel olarak benimsenmedi. Göktürkler kurban olarak atı ve öküzü kesmişlerdir. Göktürklerde Şamanist unsurlar görülmektedir. Kam denilen kişiler Göktürklerin cenaze ve defin merasimlerini idare etmişlerdir. Göktürklerde vatana büyük önem verilmiştir. Bu yüzden bazı şeylere kutsiyet atfetmişlerdir.

2. SUİ HANEDANI (ÇİN)

Sui hanedanı, 581-618 yılları arasında Çin’e hakim olmuş hanedandır. Güney Kuzey Hanedanı döneminin ardından Çin’i birleştiren Sui Hanedanı Çin’de dört yüzyıldır süregelen parçalanmışlığa son verdi.

İmparator Wen tarafından kurulan hanedanın başkenti Chang’an (günümüzdeki adı Xi’an) idi. Bu dönemde Orta Asya Türkleri ile savaş halinde olan Sui Hanedanlığı iç isyanların artmasından sonra yıkıldı.

Çin’de Din ve İnanış

Sui hanedanı döneminde Çin’de Budizm, Taoizm, Konfüçyüsçülük gibi batıl dinler yaygındı. Tüccarlar aracılığıyla Zerdüştçülük gibi inançlar da yayıldı.

3. TUNGUZLAR

Tunguzlar, Sibirya ve Japon denizi kıyılarında dağınık olarak yaşayan Türk veya Moğol boylarındandır.


Çin Seddi ilk kez Mete Han tarafından geçildi

Asya Hun Devleti Hakanı Mete Han (Oğuz Kağan) hükümdarlığı döneminde bütün Türk boylarını tek çatı altında topladı. Tunguzlar da bu boylardan biridir. Hunlardan sonra Tunguzlar Göktürk Kağanlığı hakimiyeti altına girdiler.

Tunguzlarda Din ve İnanış

Bozkırda hayat yaşayan, avlanarak karnını doyuran, çoğu orman sahasında yaşayan Tunguzlar bozkır ve ormana ait dinleri, din olarak değerlendirilirse büyük ölçüde Şamanizmi benimsemişlerdir.

4. SASANİLER (İRAN)

Sasani Devleti, I. Ardeşir tarafından Persis’te (Pars ya da Fars vilayeti) Istakhr şehrinde 205 yılında kuruldu.

Sasaniler, 309-309 yılları arasında altın çağını yaşadı. II. Şapur döneminde Arapların ülkeye saldırıları önlendi. Bizans’a (Doğu Roma) karşı büyük zaferler elde edildi. İran sanatı Türkistan içlerine ve Çin’e kadar yayıldı.

Sasaniler, 610-641 yılları arasında Bizans ve Hazarlar ile yaptığı savaşlarda büyük yenilgiler aldı ve zayıflamaya başladı.

Peygamber Efendimiz’in 628 yılında Sasanilere gönderdiği İslam’a davet mektubu Kisra Perviz tarafından reddedildi. Kisra, Yemen valisinden Peygamber Efendimiz’i tutuklatarak sarayına getirtmesini emretti. Fakat Yemen valisi Peygamberimizin davetine icabet ederek İslam ile şereflendi.

Sasanilerle Müslüman Araplar arasındaki ilk karşılaşma 633 yılının nisan ayındaki bir savaşla başladı. Halid bin Velid (r.a.) komutasındaki İslam ordusu ile Sasaniler arasında 633 yılı sonuna dek dokuz çatışma daha gerçekleşti ve tümü Müslümanların zaferiyle sonuçlandı.

634 yılının ocak ayında Firaz Savaşı, İslam ordusunun zaferiyle sonuçlandı. Aynı yılın ekim ayında görece küçük ordular arasındaki Köprü Savaşı’nda ise İslam kuvvetleri ağır bir yenilgi aldı.

Hz. Ömer döneminde İslam ordusu 637 yılında Kadisiye Savaşı’nda Sasanileri mağlup etti. Sasaniler, 642 yılında Nihavend Savaşı’nı da kaybetti ve dağılma sürecine girdiler. Sasaniler, 651 yılında kesin olarak İslam Devleti tarafından ortadan kaldırıldı.

Sasanilerde Din ve İnanış (İran)

Sasani Devleti’nin dini Zerdüştlük’tü. Sasani dini politikaları çok sayıda dini reform hareketlerinin ortaya çıkmasına yol açtı. Mecusilik bir din olarak ortaya çıktı.

Zerdüştlüğün yanında diğer dinler özellikle Yahudilik, Hristiyanlık ve Budizm Sasani toplumunda yer edindiler. Büyük oranda, özgürce uygulanmalarına ve inançlarını vaaz etmelerine izin verildi.

5. DOĞU ROMA (BİZANS) İMPARATORLUĞU

Doğu Roma (Bizans), 375’te Kavimler Göçü sonucu Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılması sonucu kuruldu.

Doğu Roma’nın merkezi Bizans (İstanbul) şehri olduğu için bu imparatorluğa Bizans İmparatorluğu da denildi. Ortaçağ boyunca devam eden Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu’nda çeşitli sülaleler işbaşına geçti.

On iki farklı sülale tarafından yönetilen Doğu Roma (Bizans)’ın en parlak dönemi Jüstinyen (527-565) dönemidir. İmparator Jüstinyen; başkomutan, başyargıç ve yasa koyuculuk yetkilerini elinde topladı.

Peygamber Efendimiz 628 yılında Doğu Roma (Bizans) Kralı Heraklius’a İslam’a davet mektubu yolladı. Heraklius inanmakla birlikte iman etmedi.


Doğu Roma (Bizans) döneminde İstanbul Temsili

Müslümanlar İstanbul’u ilk kez 674 yılında kuşattı. 750 yılında Emevileri devirerek iş başına geçen Abbasîler ile uzun savaşlar yapıldı.

700’lü yıllarda Bizans din kavgaları ve ikona meselesi ile çalkalandı. 800’lü yıllarda Bulgarlar Hıristiyanlaştırıldı. Daha sonra başlayan Bulgar-Doğu Roma (Bizans) savaşlarında büyük Bulgar katliamı yapıldı. Ruslara Hıristiyanlık kabul ettirilerek Rum Patrikhanesi’ne bağlandı.

Doğu Roma (Bizans) hükümdarı Romanos Diogenes, 26 Ağustos 1071 tarihinde Malazgirt’te Sultan Alparslan komutasındaki Selçuklu Türklerine yenildi. Türkler bu savaştan sonra Marmara ve Ege Denizi’ne kadar bütün Anadolu’yu fethettiler.

Selçuklu Sultanı 2. Kılıçarslan Manuel Komnen’i 17 Eylül 1176 yılında Miryekefalon Savaşı’nda yenerek Doğu Roma (Bizans)’ın Anadolu’daki üstünlüğüne son verdi.

Latinler 1204 yılında İstanbul’u işgal etti. Doğu Roma (Bizans), Lâtinler tarafından korkunç bir şekilde yağma ve tahrip edildi.

Osmanlı Devleti zamanında üst üste kuşatılan İstanbul nihayet Fatih Sultan Mehmet tarafından 29 Mayıs 1453 tarihinde fethedildi ve Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu tarihe karıştı.

Doğu Roma’da (Bizans) Din ve İnanış

Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu bir teokrasiydi ve Tanrı’nın ülkeyi imparator aracılığıyla yönettiğine inanılıyordu.

Roma’nın gerileyişiyle ve diğer Doğu patrikhanelerindeki anlaşmazlık yüzünden Konstantinopolis, 6 ila 11. yüzyıllar arasında Hıristiyanlık alemindeki en zengin ve etkili merkez olarak kaldı.

Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu’nun resmi dini 1054 yılına kadar (Katolik) Hristiyanlık iken 1054 yılından sonra Doğu (Ortodoks) ve Batı(Katolik) kiliselerinin birbirinden ayrılmasıyla Ortodoks Hristiyanlık oldu.

Doğu Roma (Bizans)’da Paganizm, Yahudilik (Musevilik), Zerdüştlük ve çok sayıda mahalli halk inanışına rastlamak mümkündü.

6. AVARLAR

Avar Kağanlığı, Avar İmparatorluğu veya Avar Devleti bugünkü Macaristan, Ukrayna, Slovakya, Çek Cumhuriyeti, Polonya, Hırvatistan, Slovenya, Avusturya, Romanya ve Sırbistan topraklarında 562-823 yılları arasında hüküm süren Türk devletidir. Devlet Avar Kağanı I. Bayan Han tarafından kuruldu.

Avarlar dönem dönem Bizans, Lombardlar ve birçok Slav ve Türk boylarıyla müttefik oldu. Macaristan’dan Ege Denizi’ne ve Dalmaçya kıyılarına kadar Orta ve Güney Avrupa’yı fethettiler.

Avarlar, 626 yılında Sasaniler ile anlaşarak İstanbul’u kuşattı fakat alamadı. İstanbul kuşatması başarısız olunca Bulgarlar kağanlıktan ayrıldı. Bizans ve Franklar ile uzun savaşlar yaptılar ve bu süreçte zayıfladılar.

803-804 yıllarında Bulgarların Kağanı Krum, Tuna bölgesindeki tüm Avar topraklarını ele geçirdi. Bulgar egemenliğindeki Avarlar ise hızla asimile edildi. Avarlar 10. yüzyıla kadar varlıklarını sürdürebildi.

Avarlarda Din ve İnanış

Orta Asya’dan Avrupa’ya akan Türk boylarından olan Avarlar’da Gök Tanrı Dini ve Şamanizm gibi inanışların hakim olduğu düşünülmektedir.

Günümüzde Kafkasya’da yaşayan Avarlar’ın çoğunluğu İslam dinine mensuptur.

7. GASSANİLER

Gassaniler, 200-636 yılları arasında Suriye’de hüküm süren Hıristiyan Arap devletidir. Gassaniler, en parlak dönemini II. Haris bin Cebele zamanında yaşadılar.

Peygamber Efendimizin Gassani Hükümdarı el-Hâris İbn Ebî Şemir’e gönderdiği İslam’a davet mektubu da geri çevrildi. Hatta Gassaniler Hıristiyanlık duygularını rencide ettiği için savaş bile açmak istediler fakat Bizans desteği olmadığı için teşebbüs gerçekleştilemedi.

636 yılında yapılan Yermük Savaşı’nda Bizans ile aynı safta yer alan Gassaniler mağlup edilerek ortadan kaldırıldı.

Gassaniler’de Din

Bugün Suriye toprakları içinde kalan topraklarda hüküm süren Gassaniler’in dini inancı Hristiyanlık idi.

8. VİZİGOTLAR

Vizigotlar, büyük bir Cermen kabilesi olan Gotların en büyük iki kolundan biridir. (Diğeri Ostrogotlar’dır.) M.s. 370 yılından itibaren Kavimler Göçü ile beraber hareket eden en önemli topluluklardandır. Batı Roma İmparatorluğu’nun çökmesinden sonra Batı Avrupa tarihinin şekillenmesinde önemli rol oynadılar. Vizigotlar, başlangıçta Roma ile savaştılar, sonra istilacı kavimlere karşı müttefik oldular sonra İspanya’da devlet kurdular.

Vizigotlar, 711 yılında Tarık Bin Ziyad komutasındaki Emevi ordusu tarafından mağlup edilerek tarih sahnesinden silindiler.

Vizigotlar’da Din ve İnanış

İlk başta Vizigotlar, diğer Cermen kabileleri gibi Pagan idi.

Vizigotlar, Roma İmparatorluğu ile kurulan siyasi ilişkilerin de etkisiyle 332 yılından sonra Hristiyanlık inancını benimsemişlerdir.

Peygamber (s.a.s.) Efendimiz hayatta iken Tibetliler, Cermenler, Franklar, Hırvatlar, Fin boyları gibi daha birçok irili ufaklı devlet veya beylik hüküm sürmekteydi.

İslam ve İhsan

PEYGAMBER EFENDİMİZ’İN İSLAM’A DAVET MEKTUPLARI

Peygamber Efendimiz’in İslam’a Davet Mektupları

TÜRKLER NASIL MÜSLÜMAN OLDU?

Türkler Nasıl Müslüman Oldu?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • teşekkürler çok merak etmiştim sizin sayenizde buldum

    Allah razı olsun kardeşim
    Sayılarımız artsın hızla inşallah
    Elhamdülillah.

    çooooooooooooooooooooooooooooooooookk güzey

    Elhamdülillah.

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.