Namaza Neden Yedi (7) Yaşında Başlanır?

Namaza neden erginlikte değil de yedi (7) yaşında başlanır? Namaza yedi (7) yaşında başlamanın hikmetleri....

Ergenlik dönemi çocukların; ruhsal, bedensel ve cinsel gelişim olarak çocukluktan yetişkinliğe doğru geçiş sürecini içine alan bir dönemdir. Ergenlik dönemi, gelişim dönemlerinin içinde en zor olanıdır. Onun için ergenlik dönemi ne kadar sağlıklı geçirilirse ileriki yaşlar da o oranda sağlıklı ve mutlu geçirilir.

Çocukların ergenliğe girişleri; iklim özelliklerine bağlı olarak ülkeden ülkeye değiştiği gibi ırk, kalıtım, cinsiyet, fiziksel yapı, beslenme, sosyo-ekonomik düzeyi, çevresel şartlar etkilemektedir.

Araştırmalar kızların erkeklere göre, siyah ırkın beyaz ırka göre, uzak doğulu çocukların batılı ülkenin çocuklarına göre, kentsel kesimin kırsal kesime göre, şişman ve uzun boylu çocukların zayıf ve kısa boylu çocuklar göre daha erken ergenliğe girdiğini göstermektedir.

Bu dönemin en belirgin özelliği ergenin kimlik duygusunu kazanmaya çalışmasıdır. Ergen, benlik duygusunu kazanırken sosyal ortamlarda da rolünü belirlemek için kimlik arayışı içine girer. Kendi kimliğini oluşturmak adına anne babasını önce örtülü olarak, sonraları ise açıktan açığa eleştirir. Ergen bir taraftan anne babasını eleştirirken, diğer taraftan da büyüdüğünün ifadesi olarak bağımsız bir kimlik geliştirmeye çalışır.

Ergenlik dönemini her çocuğun farklı şekilde yaşamasının nedeni ailelerin çocuklara yaklaşımı şeklinden kaynaklanmaktadır.

Ergenlikte de çocuk kalan ergenler: Bu çocukların anne babaları, çocuklara gerekli desteği vermedikleri gibi bu dönemin özelliklerini yaşamaya çalışan çocuklara gerekli anlayış ve sabrı da göstermezler.

Anne babalar, bu çocukların büyüdüklerini kabul etmek bir yana, onların kişilik gelişimleri adına yaptıkları hal ve hareketlerine olumsuz tepki verirler. Anne babaların genelde ergenle konuşmaları; “Sen daha çocuksun, senin aklın ermez.” şeklinde olur.

Ergenlikte yetişkin olan ergenler: Bu çocukların anne babaları, ergene duygusal olarak olduğundan fazla görev ve sorumluk verirler. Bu çocuklardan yaşlarının üstünde bir olgunluk beklenir. En küçük çocuksu hareketleri tepkiyle karşılanır. Bu çocuklar, ergenliği yaşamadan yetişkin gibi davranmak zorunda kalırlar. Bu da ergenin kendini yetersiz hissetmesine sebep olmaktadır.

NAMAZA NEDEN ERGENLİK DÖNEMİNDE DEĞİL DE YEDİ YAŞINDA BAŞLANMALI?

Bu ve benzer durumlar, ergenin kimlik karmaşası içine girmesine ve benlik saygısını kazanamamasına neden olur. Bu nedenle de ergen kendi kimliğini geliştiremeyecektir. Kimlik duygusunu geliştiremeyen ergen, bağımlı bir kişilik geliştirecektir. Bu durum çocuğun ileride kendi kararlarını veremeyen, kendisiyle ve toplumla barışık olmayan, yalnız kalmayı ve yalnızlığı seven bir kişi olmasına neden olacaktır.

Oysa bu dönem çocukların; kendi ayaklarının üzerinde durabilecekleri, kendi kararlarını verebilecekleri, kendilerine çocukmuş gibi muamele edilmesinden hoşlanmadıkları ve en önemlisi ailelerine kendilerinin de söz hakkı ve bir yetişkin olduklarını anlatmaya çalıştıkları dönemdir.

Ergenlikte kimlik duygusu kazanmaya çalışılırken, fiziksel değişiklikler, çocukluktan yetişkinliğe geçiş yaşanan duygu yoğunlukları çocukların psikolojisini etkileyecektir. Bunun üstüne bir de anne babaların ergeni anlamamalarının verdiği psikolojik baskılar çocukları iyice bunaltır. Bu kritik dönemde çocuklara verilecek dini eğitimde ister istemez farklı tepkilere neden olabilecektir. Oysa dini değerler ve namaz ergenlikten önce öğretilen çocuklar, Yaradan’a inanma ve sığınmanın verdiği manevi havayla bu dönemi daha rahat geçirmektedirler.

Bu dönemin özellerini dikkat çeken Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir hadisi şeriflerinde de: “Çocuklarınız yedi yaşına geldiklerinde onlara namazı emredin. On yaşlarına gelince (namaz kılmazlarsa) onları hafifçe dövün. Ve yataklarda aralarını ayırın.” (Ebu Davud, Salât, 26) buyurmaktadır.

Hadiste geçen bu üç yıl (7-10) zaman zarfında çocuklara namaz sevgisi ve namaz kılma alışkanlığı kazandırılması gerekir. Eğer namaza alıştırmak için “daha erken büyüyünce kılar” denirse süreç için bu sefer üç yıldan daha fazla zamana ihtiyaç duyulacaktır. Bu da daha fazla çaba ve sabır gerektirecektir. Çünkü namaz kılma davranışı kazandırmak için yedi yaş çocuğun psikolojisi ile ergen çocuğun psikolojisi birbirinden çok farklıdır.      

Çocukları namaza alıştırma süreci olan bu dönem üç yıl gibi bir zamanı içine alır ki bu da Peygamber Efendimizin (s.a.v) tebliğinin ilk üç yılına benzemektedir. Bu dönemde amaç, sevdirmek ve gönüllere hitap etmektir. Çocukların gönüllerine girilerek namazla ilgili verilmesi gereken eğitim yavaş yavaş verilmeye başlanmalıdır. Çocukların önceki dönemlerde bilinçaltlarına yerleştirilen namaz çağrışımları yerini yavaş yavaş uygulamalara bırakmalıdır.

ÇOCUĞA 7 YAŞINA VARINCA NAMAZI EMREDİN!

Peygamber Efendimizin (s.a.v): “Çocuklarınız yedi yaşına gelince namaz kılmasını emredin…” (Tirmizi,Salât, 299) buyurduğu yedi yaşın en önemli özelliği; çocukların yavaş yavaş somut zekâdan soyut zekâya doğru geçtikleri, söylenenleri rahatlıkla anlayabildikleri, öğrendikleri arasında bağlantı kurabildikleri, ergenliğe yavaş yavaş girmelerinden dolayı dini sorumlulukların da yavaş yavaş verilmesinin uygun olabileceği bir yaş dilimidir.

Çocukların seviyelerine göre namazda okuyacakları süre ve dualar, yavaş yavaş kolaydan zora doğru bilinçli bir şekilde öğretilmeye çalışılmalıdır. Bir süreyi tam öğrenmeden diğerine geçilmemelidir. Unutmamak için de pekiştirilmesi gerekir. Öğrenilenin kalıcı olması için yatmadan önce tekrar edilmelidir. Çünkü bilinçaltına bağlı olarak yatmadan önce tekrar edilen şeyler, hem unutmayı azaltmakta hem de istirahate duayla girmeyi öğretmektedir.

Dua ve sürelerin öğretimi de sevdirilerek yapılmalıdır. Çocuğa zorla ve kızarak yaptırılmaya çalışıldığı zaman, çocuğun öğrenmesi, kum üzerine yazı yazmaya benzeyecektir. En küçük dalga ve rüzgârın bu yazıyı sildiği gibi en küçük olumsuzluklar çocuğun aklındakileri silecektir.

Sonuç olarak çocukların ailesine olan bağlılıklarının azaldığı ve arkadaş çevresinin ön plana çıktığı, ergenlik dönemine kadar anne babası tarafında namazla ilgili bir telkinde bulunulmamış ve namazı öğretme adına bir çaba gösterilmemişse, çocukların en deli çağlarında (büyüklerine karşı gelme, söz dinlememe, istenileni kulak ardı etme, ani tepki verme, çabuk ağlama, çabuk sinirlenme gibi olumsuz davranışlar) namaza alıştırmak ve bu konuda çocukların sorumluluk almaları hayli güç olacaktır.

Kaynak: M. Emin Karabacak, Altınoluk Dergisi, Sayı: 452

İslam ve İhsan

"ÇOCUĞA YEDİ YAŞINA VARINCA NAMAZI EMREDİN" HADİSİ

"Çocuğa Yedi Yaşına Varınca Namazı Emredin" Hadisi

ÇOCUĞA NAMAZ NASIL SEVDİRİLİR?

Çocuğa Namaz Nasıl Sevdirilir?

3-6 YAŞ ARASINDAKİ ÇOCUKLARDA DİNİ EĞİTİM

3-6 Yaş Arasındaki Çocuklarda Dini Eğitim

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.