Maddi ve Mânevi Desteğe İhtiyaçları Var!

Suriye’den iki yıl önce Türkiye’ye gelen Ahmet Mayati ile savaştan sonra neler yaşadığını ve İstanbul'da gönüllü başladığı Hüdâyi Vakfı’nın yardım faaliyetleri üzerine konuştuk.

Röportaj: Abdullah Güner

Aziz Mahmud Hüdâyi Vakfı, 2015 yılından bu yana Suriyeliler’e yönelik sağlık yardımlarında bulunuyor. İstanbul Anadolu yakasında ağırlıklı olarak Suriyelilerin yaşadığı Sultanbeyli’de bir sağlık merkezi ile gönüllü doktorlar sayesinde Suriyeliler’in tedavileri gerçekleştiriliyor.

Vakfın Suriyelilere sağlık hizmetine gönüllü olarak destek veren Suriyeli Ahmet Mayati, o bölgedeki camilerden birinde gönüllü olarak temizlik işleri ile uğraşıyor zaman zaman da Suriyeliler’e yardıma gidiyordu.  Kendisi iki yıl önce Türkiye’ye geldi. Belirlenen zamanlarda Hüdâyi Vakfı’ndan gelen iki minibüsle Suriyeli aileler dolaşılıyor ve hasta olan çocuklar, kadınlar, yaşlılar sağlık merkezinde tedavi edilmek üzere sağlık merkezlerine götürülüyor ve kendilerine ilaçları veriliyordu. Tüm bu süreçte Ahmet Mayati gönüllü olarak Hüdâyi Vakfı'nın hizmetlerine yardımcı oluyordu.

Vakfın Suriyeliler’e sağlık hizmetlerine gönüllü destek olan Ahmet Mayati ile buradan bir tanışıklığı olan Hüdâyi yardım ekibinin tam zamanlı çalışacak bir arkadaşa ihtiyacı oluyor ve hemen akıllarına Ahmet Mayati geliyor. Ona yardım ekibinde çalışmayı teklif ediyorlar.  Ahmet Mayati’de bu teklife çok sevinerek “evet” diyor ve yardım deposunda çalışmaya başlıyor.

Suriye’den iki yıl önce Türkiye’ye gelen Ahmet Mayati ile neler yaşadığını ve Hüdâyi’nin yardım faaliyetleri üzerine konuştuk.

HUDAYİ_SURİYELİLER

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

İsmim Ahmet Mayati. Ben Suriyeliyim, Halep’ten geldim. Yaklaşık iki yıldır Türkiye’deyim. Evimizden bir şehit verdik. Savaştan önce bir evim bir de küçük arabam vardı. Savaştan sonra ise her şeyimizi kaybettik. Ben, eşim ve üç çocuğum var. Bir kızım evli ve halen Halep’te yaşıyor. Savaştan kaçarak İstanbul’a geldik. İki çocuğum yaklaşık dört yıl önce gelmişti buraya, bizde daha sonra buraya gelmek durumunda kaldık.

Türkiye’deki insanların Suriyeliler'e karşı tutumunu nasıl buluyorsunuz?

Türkiye’deki herkese çok teşekkür ediyoruz. Çünkü onlar bizi kendi aileleri gibi burada bakıyorlar. Türkiye’ye geldiğimizden beri de bu anlamda hiçbir sıkıntı yaşamadık. Herkesten Allah razı olsun. Yalnızca Türk halkına teşekkür etmiyorum, Türkiye hükümetinin göstermiş olduğu fedakârlığı asla unutamayız, çok teşekkür ediyoruz.

Türkiye’den giden ya da Avrupa’da yaşamayı düşünen Suriyeliler hakkında ne düşünüyorsun?

Ben bu olaya şuradan bakıyorum: Sonuç olarak Türkiye Müslüman bir ülke. Bizde burada istediğimiz gibi yaşayabiliyoruz. Fakat Avrupa’da İslam ülkesi olmadığı için orada İslam’ı yaşamamız çok zor. Hatta duyduğuma göre orada insan beş vakit namazını da kılamıyor, çocuklarıyla ilgilenemiyormuş. Ama biz Türkiye’de hem dinimizi yaşayabiliyor hem de çocuklarımızla ilgilenebiliyoruz, bunun yanında çalışıyoruz. Buna Türkiye’de halkta, devlette engel olmuyor fakat Avrupa’da hep engel çıkartıyorlar bize.

Burada mahallenizde komşuluk ilişkileriniz nasıl?

İnsan edepli olursa herkes ona iyi davranıyor. Komşularımızı çok seviyoruz onlar da bizi seviyor. Biz onlara gidiyoruz onlar da bize geliyorlar. Gerçekten ilişkilerimiz çok iyi.

Suriyeli biri olarak Hüdâyi Vakfı’ndan Suriyeliler için yardım taşıyorsunuz. Suriyeli olarak neler hissediyorsunuz?

Benim için bu büyük bir fırsat, muhtaçlara yardım götürmeye vesile olduğum için mutluyum. Vakfa çok teşekkür ediyoruz çünkü gerçekten çok muhtaç aileler var. Bu vesileyle Suriyeli kardeşlerimize yardım götürüyoruz elhamdülillah.

Suriye’de savaştan kaçıp geldiniz. Türkiye’de size yapılan erzak yardımlarının yanı sıra psikolojik desteğe de ihtiyacınız oluyor mu? Bu anlamda neler yapılmasını istersiniz?

Bu durumu biz kendimiz seçmedik. Suriye’de yaşananlar gerçekten bir fitnedir. Allah, Türkiye’yi böyle bir belaya düşürmesin!..

Suriyeliler olarak evet, bizler zor durumdayız bugün. Ancak insan hayır ve şerrin Allah’tan geldiğine inanıyorsa; yaşadıklarımızla ilgili yapılacak bir şey kalmamışsa, Allah’a tevekkül etmekten, teslim olmaktan ve sabretmekten başka çaremiz kalmıyor.

Yaşadıklarımızın psikolojik tarafına geçmeden önce şunu size söylemeliyim, maddi destek olmadan manevi yardım olamaz! Çünkü Suriye’de savaştan kaçarak buraya gelen bir ailenin evi olmazsa, evde eşyaları bulunmazsa, yiyeceği bir şey yoksa gerçekten ona psikolojik destek vermeniz çok zor. Önce maddi sonra manevi destek olabilirsiniz.

Suriyeliler’in neler yaşadıklarını bilmeyen insanlarla karşılaşabiliyoruz. Bu insanlar Suriyeliler’in çalışıp geçinebildiklerini düşünüyorlar. İşin doğrusu öyle mi?

Durum dışarıdan görüldüğü gibi değil. Mesela, Türkiye’ye Suriye’den gelen yaşlı insanlar çalışamıyor. Bunlar mecburen evde kalıyor ve iş bulabilirse geçici işlerde çalışabiliyorlar. Bu yüzden bazı evlerde bir adam çalışıp bütün ev halkına bakarken, bazı evlerde 4-5 erkek çalışarak evini geçindirebiliyor. Bu yüzden dengesiz gelirlere sahip Suriyeliler bulunuyor. Kiminin geliri bin lira kiminin dört bin lira. Bu iki ailenin yaşadıkları şey aynı olamaz! İşte burada vakıflar, dernekler veya devletin yardımları geliri az olan ya da hiç olmayan yardıma muhtaç yaralı ailelere merhem oluyor.

hesapno

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.