Kuzey Makedonya'nın Manastır Şehrindeki Osmanlı Camisi Yükseliyor

Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restorasyonu devam eden, Kuzey Makedonya’nın güneybatısındaki Manastır şehrindeki Оsmanlı dönemi eserlerinden Hacı Mahmud Bey Camisi, ibadete açılacağı günü bekliyor.

Cami, dönemin Valisi Hacı Mahmud Bey tarafından, bazı rivayetlere göre 1521/22 bazılarına göre ise 1532 yılında inşa edildi.

Şehri ikiye bölen Dragor Nehri'ne yakın Eski Manastır Çarşısı'nda bulunan cami, Hacı Bey Camisi olarak da biliniyor.

Bizans ve Osmanlı sanatı, mimarisi ve arkeolojisi uzmanı Dr. Robert Mihajlovski, "Manastır'ın 16'ncı yüzyıl camileri" başlıklı yazısında, Manastır şehrindeki Osmanlı mimarisinin en yoğun gelişimini, 16 ve 17'nci yüzyılda anıtsal nitelikteki dini yapıların inşasıyla yaşadığını belirtiyor.

Bu şehirde inşa edilen camilerin, Osmanlı Devleti'nin üç başkentinin de izlerini taşıdığını aktaran Mihajlovski, Hacı Mahmud Bey Camisini yöredeki "Bursa gelenekçiliğinin bakiyesi" olarak nitelendiriyor.

Restorasyonu 2019’da başladı

Caminin restorasyon işlerini üstlenen Leda Restorasyon firmasının sahibi inşaat mühendisi Onur Attar, restorasyon çalışmalarının 2019 yılında başladığını söyledi.

Caminin Osmanlı'nın bölgeden ayrılmasının ardından at arabası garajı, inşaat malzemeleri deposu gibi farklı amaçlarla kullanıldığını aktaran Attar, İkinci Dünya Savaşı'nda caminin kubbesine bir bomba düştüğünü söyledi.

Kubbeye zarar veren bombanın parçalarını restorasyon esnasında bulduklarını kaydeden Attar, caminin restorasyon öncesinde tamamen harabe halde olduğunu aktardı.

Kovid-19 salgını nedeniyle çalışmalarda aksaklık yaşandığını ancak şu an çalışmaların yüzde 80'inin bittiğini belirten Attar, temmuz veya ağustos ayı içinde çalışmaları tamamlamayı planladıklarını vurguladı.

Caminin bulunduğu bölge, "balıkçılar bölgesi" olarak geçiyor

Attar, caminin bulunduğu bölgeyle ilgili bir hikayeyi de paylaştı:

"Bölgenin ismi balıkçılar bölgesi diye geçiyor. Bunun sebebi de onların camiye karşı saygılarından kaynaklanıyor. Cami olduğu için burada domuz eti satılmasın, caminin etrafında sadece balık satılsın diye bu bölgede hep balıkçılar var. Bu yüzden buranın adı Ribarnitsa (Balıkçılar bölgesi) diye geçiyor."

Manastır'da 2016'da restorasyonu tamamlanan Haydar Kadı Camisi'nin de restorasyon çalışmalarını yaptıklarını hatırlatan Attar, bölge halkının cami yapımında elinde gelen yardımı gösterdiğini söyledi.

Cami içi ve dışındaki çalışmalar hakkında da bilgi veren Attar, şunları kaydetti:

"Önce bütün camiyi çimentodan arındırdık. Daha evvel yapılmış olan çimentolu sıvalar vardı. Bunların hepsini arındırdık ve güçlendirme işine başladık. Enjeksiyon ve karbon çubuklar ve karbon kumaşlarla caminin içini dışını, projelerinde uygun görülen yerlerinin güçlendirmelerini yaptık. Bu cami yıllar evvel bir deprem sırasında şerefeden üstü minarenin düşmüş durumdaydı. Eski fotoğraflarını bulduk caminin, minareyi ona göre tamamladık. Şu anda içeride herhangi bir kalem işine rastlayamadık. Çok küçük bir rölyefe rastladık ve camideki kalem işlerinde bu rölyeften ilham alarak, organize ederek projelendirdik. Daha sonra da caminin Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün bize göndermiş olduğu projeler nispetinde sıvalarını, gerekli tüm işlemleri yaptık."

Cami külliyesini oluşturmak için civardaki 10-15 dükkanın da yıkıldığını aktaran Attar, buralara tuvalet, engelli tuvaleti, İslam Birliği için ofisler ve bir dükkan inşa ettiklerini belirtti.

Caminin arka tarafında geniş bir alanın bulunduğunu, eskiden buranın bir han gibi kullanıldığını anlatan Attar, "Orası da yıkıldı. Şimdi oraya bir amfiteatr yapılacak. Ve bir şadırvanımız yapılacak dışarıda. Caminin minaresinden söktüğümüz eski korkulukları da aşağıda amfiteatrın bir bölgesinde eski korkulukların orada montajını yapıp içerisinde de bir çeşme ile tekrar sergilemeyi düşünüyoruz." diye konuştu.

Attar, 18. yüzyılda camiye yapılan eklemeleri ve yenilemeleri ayrı bir şekilde sergilediklerini de sözlerine ekledi.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.