Kuran’da Geçen Mübarek ve Lanetli Ağaçlar

Kuran’da lanetlenmiş ağaç hangisidir? Zakkum ağacı dikmek günah mı? Kuran’da bahsedilen mübarek ve lanetli ağaçlar.

İnsanın kötü ve iyi temsilcileri olabileceği gibi aynı durumun Kur’an-ı Kerim’de anlatılan Tuba ve Zakkum ağaçlarında da görülmesi ilgi çekicidir.

KURAN’DA GEÇEN MÜBAREK VE LANETLİ AĞAÇLAR (ŞECERE-İ MÜBÂREKE VE ŞECERE-İ MEL’ÛNE)

Bilindiği gibi cennet tasvir edilirken ağaçlardan, bahçelerden, ırmaklardan bahsedildiğini görülür. Cenneti sembolize eden ağaç ise Tuba ağacıdır. Kur’an-ı Kerim’de “İman edip güzel amel edenler için Tûbâ ve dönüp gidecek güzel yurt vardır.” (Er-Ra’d, 13/29) ayet-i kerimesinde yer alan Tûbâ’nın ne olduğu iki cihan güneşi Efendimiz’e (sav) sorulduğunda şöyle cevap vermektedir: “…O cennette yüz yıl boyunca (altında) yürünebilecek büyüklükte bir ağaçtır; cennetliklerin elbiseleri o ağacın tomurcuklarından yapılır” (Müsned, III, 71)

Tûbâ’nın kökü arştadır. Dalları cennet halkının kolayca koparabilmesi için cennetin üstünden zemine doğru sarkmış, ters duran bir ağaçtır. Sayısız dalı budağı vardır. Budakları kırmızı, yaprakları mücevherdendir. Her bir yaprağı bin türlü görünür. Meyveleri bir yiyenin bir daha yediği, baldan tatlı ve lezzetlidir. Tûba ağacının dal ve yapraklarının boyu, gövdesinin kalınlığı, azamet ve ululuğu ile güzelliği sonsuza kadar parıldar. Tûbâ ağacı Ümmet-i Muhammed’e hastır. Resûl-i Ekrem Efendimiz(sav) “Ey Allah’ın elçisi, seni görüp de sana iman edene ne mutlu!” diyen bir zâta, “Beni görüp de bana iman edene ne mutlu! Fakat beni görmeden bana iman edene -tûbâ kelimesini kullanarak üç defa- ne mutlu!” buyurduğu, o zâtın tûbânın ne olduğunu sorması üzerine de Efendimiz’in(sav), “O cennette yüz yıl boyunca (altında) yürünebilecek büyüklükte bir ağaçtır; cennetliklerin elbiseleri o ağacın tomurcuklarından yapılır” buyurduğu rivayet edilmiştir. (Müsned, III, 71)

LANETLİ AĞAÇ

Zakkum ağacı ise Kur’an-ı Kerim’de şöyle tarif edilmektedir; “….Bu mu daha iyi bir ikramdır yoksa zakkum ağacı mı?  Biz o zakkumu zalimler için bir sınama aracı yaptık. O, cehennemin ta dibinde yetişen bir ağaçtır. Tomurcukları sanki şeytanların kelleleri gibidir.  Zalimler mutlaka onu yiyecekler, karınlarını onunla dolduracaklar. Sonra onların, yedikleri bu nesnenin üzerine, kaynar su karıştırılmış bir içecekleri de olacaktır.” (Saffat, 62- 67) İki cihan güneşi Efendimiz (sav) zakkum ağacını andığı bir hadis-i şerifte “iman edenler’e şöyle hitap etmektedir: “Ey iman edenler! Allah’tan O’na yaraşır şekilde korkun ve ancak müslüman olarak can verin. Zakkum ağacından yeryüzüne bir damla düşürülse dünya halkı acılara gömülürdü; ondan başka yiyeceği olmayanların halini düşünün!” (Müsned, I, 301, 338; İbn Mâce, “Zühd”, 38).

Tuba ve zakkum ağaçları ve onların insanın yolcuğundaki yeri üzerine tefekkür etmenin gerekliliği anlaşılıyor. Bilindiği gibi ibret almayanlar ibretlik duruma düşerler. Biz insanların, amel toprağımıza diktiğimiz muhabbet tohumları bizi, cennette bekleyen Tuba ağacına, şeytani tohumlarsa cehennemin kızgın ateşleri arasında yetişen zakkum ağacıyla buluşturacaktır. Cennet ehlinden de, cehennem ehlinden de olabilecek insan, Allah’tan yüz çevirdiğinde cehennem dibindeki Zakkum ağacı ile cezalandırılır. Allah’ı zikrettiği, bu muhabbetle yaşadığında cennetteki Tuba ağacının gölgesiyle nimetlendirilir.

Kaynak: Rabia Brodbeck, Altınoluk Dergisi, Sayı: 404

 

İslam ve İhsan

AĞAÇ KESMEK VE AĞAÇ DİKMEK İLE İLGİLİ HADİSLER

Ağaç Kesmek ve Ağaç Dikmek İle İlgili Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.