Kulluğu Yoğun Bir Ramazan

Kulluk yoğun bir Ramazan mevsimine girdiğimiz şu günlerde yapılacak amellerin sıhhati ve kalitesi bakımından, niyetlerin sağlam ve uygulama kusurundan salim olmasına dikkat etmek, bir başka ifade ile dini yükümlülükleri ciddiye almak lazım gelmektedir.

Geçtiğimiz yıllarda Teravih Namazı öncesi vaaz ederken, “dinimizi ve amellerimizi ciddiye almak” konusunu işliyordum. Birden aklıma geldi, beni mihrapta dinlemekte olan caminin hocasına;

- “Hocam, görüyorum ki zaman zaman namazlardan sonra cemaatten birileri mihrapta yanınıza geliyor ve size bir şeyler söylüyorlar. Size şimdiye kadar yanınıza gelen Müslümanlardan ‘hocam ben Fatiha’yı ve namaz surelerini küçüklüğümde bir şekilde öğrenmiştim. Ben, size şu namazlarda okuduğum Fatiha’yı bir okusam da siz kontrol etseniz’ diyen oldu mu? diye açıktan sordum. Kıraat üstadı olan hoca efendi, üzgün bir eda ile “hayır, olmadı” cevabını verdi. Bir başka camide yine aynı soruyu yönelttiğim imam efendi, başını iki tarafa sallayarak “asla!” diye cevapladı sorumu.

Pek tabiidir ki böylesi bir durum namazında niyazında olanların bile ciddiyetsizlikleri yüzünden amellerinin kalitesizliği, amelde eksiklik sonucunu doğuracaktır. Dolayısıyla da amellerinde bile gerekli ciddiyeti yeterince göstermeyen ümmet topluluğu oluşacaktır. Kullukta kıvam eksikliği de ümmet yapısını olumsuz etkileyecektir.

Camileri doldurmak, cemaate devam etmek elbette güzeldir. Ama ondan da güzeli ve gerekli olanı, yapılan ibadetin sıhhatini zedeleyecek -şayet varsa- eksiklikleri gidermek, dini ve kulluğu ciddiye almak, bu yolla ümmetin iç bünyesinin sıhhatine ve gücüne katkıda bulunmaktır.

Kaynak: Prof. Dr. İsmail Lütfi Çakan, Altınoluk Dergisi, 364. Sayı, Haziran 2016

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.