Kıyamet Suresi

Kıyamet suresi Arapça, Türkçe okunuşu ve tefsiri. Kıyamet suresi ne zaman ve nerede indi? Kıyamet suresi ne anlatıyor? Kıyamet suresi ne zaman okunur? Kıyamet suresinin anlamı ve fazileti nedir?

Kıyamet suresi Mekke’de nâzil olmuştur. 40 âyettir. İsmini, birinci ayetinde geçen اَلْقِيٰمَةُ (kıyâmet) kelimesinden alır. Sûre, لَٓا اُقْسِمُ  (lâ uksimü) ismiyle de anılır. Mushaf tertîbine göre 75, iniş sırasına göre ise 31. sûredir. Mushaftaki sıralamada yetmiş beşinci, iniş sırasına göre otuz birinci sûredir. Karia sûresinden sonra, Hümeze sûresinden önce Mekke’de inmiştir.

  • Kıyamet Suresi Ne Anlatıyor?

Âhireti inkâr edenlerin şüphe ve itirazlarına cevaplar verilir. Sağlam delillerle kıyâmetin ve âhiret hayatının kesinlikle gerçekleşeceğinin ispatı yapılır. Bunun kaçınılmaz bir gerçek olduğu ortaya konur. Âhireti inkâr edenlerin, bunu aklen mümkün görmedikleri için değil, nefsânî ihtiraslarının zebûnu olmaları yüzünden böyle yaptıkları bildirilir. Gaflet uykusunda olanları uyandırmak için de insanın neden yaratıldığına bakılması ve ölüm anında kişinin iradesinin elinden nasıl alındığı, nasıl çaresiz kalıp kıvrandığına ibretle nazar kılınması tavsiye edilir.

Kıyamet suresi hakkında metnimizde sizler için hazırladıklarımız:

  • Kıyamet Suresi Arapça
  • Kıyamet Suresi Türkçe Okunuşu
  • Kıyamet Suresi Meal
  • Kıyamet Suresi Nerde İndi? Konusu Nedir?
  • Kıyamet Suresi Tefsiri
  • Namazda Okunan Sureler
  • Ayetel Kürsi, Amenerrasulü, Hüvallahüllezi Suresi Okunuşu, Anlamı ve Tefsiri
  • Yasin, Tebareke, Amme, Rahman, Vakıa ve Fetih Suresi Dinle (Arapça ve Türkçe Okunuşu)

KIYAMET SURESİ ARAPÇA

KIYAMET SURESİ TÜRKÇE OKUNUŞU*

(*Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için aramalarda çıkmak için sitemize eklenmiştir.)

1. Lâ uksimu biyevmi-lkiyâme(ti)
2. Velâ uksimu bi-nnefsi-llevvâme(ti)
3. Eyahsebu-l-insânu ellen necme’a ‘izâmeh(u)
4. Belâ kâdirîne ‘alâ en nusevviye benâneh(u)
5. Bel yurîdu-l-insânu liyefcura emâmeh(u)
6. Yes-elu eyyâne yevmu-lkiyâme(ti)
7. Fe-iżâ berika-lbasar(u)
8. Ve ḣasefe-lkamer(u)
9. Ve cumi’a-şşemsu velkamer(u)
10. Yekûlu-l-insânu yevme-iżin eyne-lmefer(ru)
11. Kellâ lâ vezer(a)
12. İlâ rabbike yevme-iżin(i)lmustekar(ru)
13. Yunebbeu-l-insânu yevme-iżin bimâ kaddeme ve aḣḣar(a)
14. Beli-l-insânu ‘alâ nefsihi basîra(tun)
15. Velev elkâ me’âżîrah(u)
16. Lâ tuharrik bihi lisâneke lita’cele bih(i)
17. İnne ‘aleynâ cem’ahu ve kur-âneh(u)
18. Fe-iżâ kara/nâhu fettebi’ kur-âneh(u)
19. Śumme inne ‘aleynâ beyâneh(u)
20. Kellâ bel tuhibbûne-l’âcile(te)
21. Ve teżerûne-l-âḣira(te)
22. Vucûhun yevme-iżin nâdira(tun)
23. İlâ rabbihâ nâzira(tun)
24. Ve vucûhun yevme-iżin bâsira(tun)
25. Tezunnu en yuf’ale bihâ fâkira(tun)
26. Kellâ iżâ belaġati-tterâkiye
27. Ve kîle men(se) râk(in)
28. Ve zanne ennehu-lfirâk(u)
29. Velteffeti-ssâku bi-ssâk(i)
30. İlâ rabbike yevme-iżin(i)lmesâk(u)
31. Felâ saddeka velâ sallâ
32. Velâkin keżżebe ve tevellâ
33. Śumme żehebe ilâ ehlihi yetemettâ
34. Evlâ leke fe-evlâ
35. Śumme evlâ leke fe-evlâ
36. Eyahsebu-l-insânu en yutrake sudâ(n)
37. Elem yeku nutfeten min meneyyin yumnâ
38. Śumme kâne ‘alekaten feḣaleka fesevvâ
39. Fece’ale minhu-zzevceyni-żżekera vel-unśâ
40. Eleyse żâlike bikâdirin ‘alâ en yuhyiye-lmevtâ

KIYAMET SURESİ ANLAMI

 Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla

1. Yemin ederim o kıyâmet gününe.
2. Yemin ederim pişmanlık duyup dâimâ kendini kınayan nefse ki, siz mutlaka diriltilip hesâba çekileceksiniz!
3. Ne o, yoksa insan kendisinin kemiklerini toplayıp bir araya getiremeyeceğimizi mi sanıyor?
4. Evet! Hem de özel çizgileriyle birlikte parmak uçlarına varıncaya kadar bizim onu yeniden yaratıp düzenlemeye gücümüz yeter.
5. Fakat insan suç işleyip durmak için önündeki kıyâmeti inkâr etmek ister.
6. Alay ederek: “Ne zamanmış o kıyâmet günü?” diye sorar.
7. Korkudan gözlerin kamaşıp kararacağı,
8. Ayın ışığının silinip gideceği,
9. Güneşle ay bir araya getirileceği zaman:
10. İnsan o gün: “Kaçacak yer neresi?” diyecek.
11. Hayır! Kaçıp sığınacak hiçbir yer yoktur!
12. O gün herkesin varıp duracağı yer, yalnız Rabbinin huzurudur!
13. O gün insana yapıp önden gönderdiği ve yapmayıp geride bıraktığı her şey haber verilir.
14. Artık insan kendi aleyhinde bir şâhit ve bir delildir;
15. Kurtulmak için türlü türlü mazeretler ileri sürse de!
16. Rasûlüm! Sana vahyedilen âyetleri hemen ezberleyip bellemek için dilini kıpırdatma.
17. Çünkü onu senin kalbinde toplayıp ezberletmek de, onu dilinde akıtıp okutmak da bize aittir.
18. Biz onu sana okuduğumuzda, sen de onun okunuşunu tâkip et.
19. Sonra onu açıklamak da elbette bize ait bir iştir.
20. Hayır, hayır! Siz peşin olan dünya hayatını ve onun fânî nimetlerini çok seviyorsunuz.
21. Âhireti ise bir kenara bırakıyorsunuz.
22. Yüzler var, o gün mutluluktan ışıl ışıl parlayacak.
23. Sonsuz bir huzur ve saâdet içinde Rablerinin cemâline bakacak.
24. Yüzler de var, o gün asılacak, buruşacak.
25. Çünkü kendisine, bel kemiklerini kıracak belâlı ve korkunç bir şeyin yapılacağını anlayacak.
26. Hayır, hayır! Can köprücük kemiğine dayandığı,
27. “Yok mu bunu iyileştirecek, şifa verip kurtaracak?” dendiği zaman,
28. Can çekişen kişi, bunun gerçek bir ayrılış olduğunu anlayacak.
29. Ölüm acısıyla kıvranıp, bacağı bacağına dolaşacak.
30. İşte o gün Rabbine doğru ebedî yolculuk başlamış olacak.
31. O kişi dünyada ne dini doğrular, ne de namaz kılardı.
32. Tam tersine, dini yalanlar ve onun gereklerinden yüz çevirirdi.
33. Üstelik yaptığıyla övünerek, çalımlı çalımlı dostlarının yanına giderdi.
34. Yazıklar olsun sana! Helâk olasın!
35. Sonra yazıklar olsun sana! Helâk olasın!
36. İnsan, başıboş bırakılacağını ve yaptıklarından hesâba çekilmeyeceğini mi sanıyor?
37. Yoksa o, başlangıçta akıtılan menîden bir damlacık nutfe değil miydi?
38. Sonra rahim duvarına tutunmuş cenin hâlini aldı. Derken Allah ona güzel ve düzgün bir biçim verdi.
39. Sonra da ondan erkek ve dişi eşler yarattı.
40. Peki, bütün bunları yapan Allah’ın, ölüleri diriltmeye gücü yetmez mi?

KIYAMET SURESİ NEREDE İNDİ? KONUSU NEDİR?

Kıyâmet sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 40 âyettir. İsmini, birinci ayetinde geçen اَلْقِيٰمَةُ (kıyâmet) kelimesinden alır. Sûre, لَٓا اُقْسِمُ  (lâ uksimü) ismiyle de anılır. Mushaf tertîbine göre 75, iniş sırasına göre ise 31. sûredir.

Mushaftaki sıralamada yetmiş beşinci, iniş sırasına göre otuz birinci sûredir. Karia sûresinden sonra, Hümeze sûresinden önce Mekke’de inmiştir.

  • Konusu

Âhireti inkâr edenlerin şüphe ve itirazlarına cevaplar verilir. Sağlam delillerle kıyâmetin ve âhiret hayatının kesinlikle gerçekleşeceğinin ispatı yapılır. Bunun kaçınılmaz bir gerçek olduğu ortaya konur. Âhireti inkâr edenlerin, bunu aklen mümkün görmedikleri için değil, nefsânî ihtiraslarının zebûnu olmaları yüzünden böyle yaptıkları bildirilir. Gaflet uykusunda olanları uyandırmak için de insanın neden yaratıldığına bakılması ve ölüm anında kişinin iradesinin elinden nasıl alındığı, nasıl çaresiz kalıp kıvrandığına ibretle nazar kılınması tavsiye edilir.

KIYAMET SURESİNİN TEFSİRİ

1: Yemin ederim o kıyâmet gününe.
2: Yemin ederim pişmanlık duyup dâimâ kendini kınayan nefse ki, siz mutlaka diriltilip hesâba çekileceksiniz!
3: Ne o, yoksa insan kendisinin kemiklerini toplayıp bir araya getiremeyeceğimizi mi sanıyor?
4: Evet! Hem de özel çizgileriyle birlikte parmak uçlarına varıncaya kadar bizim onu yeniden yaratıp düzenlemeye gücümüz yeter.
5: Fakat insan suç işleyip durmak için önündeki kıyâmeti inkâr etmek ister.
6: Alay ederek: “Ne zamanmış o kıyâmet günü?” diye sorar.

Allah Teâlâ kıyâmet gününe yemin ederek söze başlar. Bu, kıyâmetin ehemmiyetini, dehşetini ve kâfirlerin iddialarının aksine mutlaka vuku bulacağını gösterir. İkinci yemin ise “nefs-i levvâme” üzerine yapılır. Nefs-i levvâme, “kınayan nefis” demektir. Bu, başkasını olabileceği gibi, daha çok yaptığı yanlışlar, işlediği günahlar sebebiyle kendini kınayan nefistir. Kıyamet kesinlikle olacak, ona inanmayan nefisler, o gün kendilerini çok kınayacak, dünyada yaptıkları günahlara, düştükleri gafletlere, heba ettikleri fırsatlara çok pişman olacaklardır. Hatta her nefis kendisini kınayacak, durumuna göre: “daha iyi işler niye yapmadım, daha güzel niye çalışmadım” diye pişman olacaktır. (bk. En‘âm 6/31; Zümer 39/55-58)

Müşrikler, insanın öldükten sonra yeniden dirilişini uzak görüyor, buna inanmak istemiyorlardı. Zaman zaman bu yönde Resûlullah (s.a.s.)’e şiddetli itiraz ve isyanları oluyordu. Nitekim Ahnes b. Şüreyk ve damadı Adiy b. Ebi Rebia Peygamberimiz (s.a.s.)’in komşuları idi. Adiy bir gün Efendimiz (s.a.s.)’e: “Ey Muhammed! Bana o kıyamet gününden haber ver bakalım. O ne zaman ve nasıl olacak?” demişti. Resûlullah (s.a.s.) da haber vermişti. Bunun üzerine Adiy: “Ey Muhammed! Ben onu gözümle görsem bile doğrulamam ve sana da inanmam. Allah o kemikleri mi toplayıp bir araya getirecek?” demişti. Resûlullah (s.a.s.) de: “Allahım! Bu kötü komşularımın hakkından sen gel” diye dua etti.  (Kurtubî, el-Câmi‘, XIX, 93) Sûrenin, müşriklerin bu tür itirazlarına cevap olarak indiği anlaşılmakta ve Allah’ın, ölüleri yeniden mutlaka dirilteceğini haber vermektedir.

Evet, Yüce Allah insanı yeniden diriltecek, hatta onu, en ince kişilik çizgilerini taşıyan parmak uçlarına kadar bütün özellikleriyle vücuda getirecektir. Burada “parmak uçları” ifadesinin kullanılması dikkat çekicidir. Çünkü bugün artık herkesin bildiği gibi, parmak ucundaki izler her şahsa göre değişir. Hiçbir insanın parmak ucu izi diğerine benzemez. Bu sebepledir ki, hırsızlık ve cinâyet gibi suçlarda parmak izleri, suçlunun tespiti konusunda çok mühim bir delildir. Dolayısıyla âyette, Allah’ın parmak uçlarını bile düzenlemeye kadir olduğu bildirilerek, her insanı ötekinden ayıran en belirgin hususiyetlerden birine işaret edilmiş, bu izlerin nasıl bir incelik ve özellik taşıdığına ve ilâhî kudretin bunları nasıl bir mahâretle yarattığına dikkat çekilmiştir. Bugün yapılan incelemeler, sadece parmak izleri değil, her insanın hücre yapısının kendine özgü olduğunu, bir insandaki herhangi bir hücrenin dahi diğer insandaki herhangi bir hücreye benzemediğini ortaya koymuştur. Milyarlarca hücre ve hiçbiri diğerine tıpatıp benzemiyor. Ne muazzam bir kudret akışı ve azamet tecellisi!... İşte dünyada bunları yaratan Allah, âhirette de yeniden yaratmaya kadirdir. Fakat insan, hayvanlar gibi hür yaşayıp, nefsinin her arzusunu yerine getirebilmek, aklına gelen günahı işleyebilmek için önünde duran kıyametin gerçekleşeceğini inkâr eder. Onu yalanlamak ister. Gelip de başına bela olmasını istemez. İşine gelmediği için de alay ederek, “ne zaman kopacakmış o kıyamet dedikleri?” diye sorar durur. Halbuki dünyada yaptıklarından âhirette hesap vereceğine gerçekten inanan kişi, günah işleyemez, başkasının hakkına saldıramaz, yalan söyleyemez, hiçbir zulüm ve haksızlık yapamaz. Bu yanlışların birinci sebebi, âhirete imanın olmayışıdır.

Halbuki kıyâmet mutlaka kopacak; hele bakın kâfir insan ne hallere düşecek: Kıyamet suresinin tefsirinin tamamı için tıklayınız..

AYETEL KÜRSİ VE DİĞER SURELER

İLGİLİ SURELER

NAMAZDA OKUNAN SURELER

İslam ve İhsan

YASİN SURESİ

Yasin Suresi

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • çok işe yaradı teşekkürler.

    neden 7,8,9,10 nuncu ayetlerin anlamlari yook

    • Tefsiri demek istediniz herhalde. Çünkü 7,8,9,10 ayetlerin anlamları mevcut yazıda. Tefsiri çok uzun olduğu için ilk 6 ayetin yazıda verildi sonrası için yazının hemen altında devamı için link verildi. Tıklayarak 7,8,9,10. ve diğer tüm ayetlerin açıklamalarına yani tefsirlerine ulaşabilirsiniz. Doğrudan gitmek için: https://www.kuranvemeali.com/kiyamet-suresi/7-ayeti-tefsiri

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.