Kadının Nafaka Hakkını Düşüren Durumlar

Kadının nafaka hakkını düşüren durumlar nelerdir?

Koca tarafından meydana getirilen ayrılık, ma’siyet yoluyla olsun veya olmasın nafaka hakkını düşürmez.

KADININ NAFAKA HAKKINI DÜŞÜREN DURUMLAR

  1. Nafaka vâcip olup, hâkimin kararı veya karşılıklı rıza ile zimmette borç halini almadıkça, geçen süreye ait nafaka düşer. Mâlikîlere göre geçen süreye ait nafaka düşmez. Kadın kocasına geçmiş günlere ait nafaka için de rücû edebilir.
  2. Geçmiş günlere ait ibra, nafakayı düşürür. Ancak Hanefîlere göre geleceğe ait nafakadan ibra veya hibe geçerli değildir. Çünkü kadının nafakası evde tutulma karşılığı olarak zaman geçtikçe parça parça gerekli olur. Geleceğe ait ibra, henüz vacib olmadan düşürme anlamına gelir ki geçerli olmaz.
  3. Eşlerden birisinin ölümü. Koca nafakayı vermeden ölse, kadın bunu onun malından alamaz. Kadın ölürse, mirasçılar da bunu talep edemez.
  4. Kadının itaatsizliği. Kadının kocasının meşrû isteklerine itaat etmemesi ve özürsüz yere evi terketmesi halinde kocanın nafaka yükümlülüğü düşer.
  5. Kadının dinden çıkması. Kadın irditâd edince kocasının nafaka yükümlülüğü düşer. Çünkü bu durumda kadının cinsel yönlerinden yararlanmak da caiz olmaz. Yeniden İslâm’a dönünce nafaka hakkı da doğar.
  6. Kadının ma’siyet yoluyla sebep olduğu ayrılık, nafaka hakkını düşürür. Meselâ; onun irtidadı veya kocası İslâm’a girdiği halde onun küfürde devam etmesi veya üvey oğlu ile cinsel ilişki kurması gibi. Bütün bu durumlarda onun nafaka hakkı düşer; çünkü günah işleme yoluyla evlilikteki “cinsel yararlanma” esasını kaldırmıştır. Bu yüzden “itaatsiz (nâşize)” duruma düşer. Ancak onun sadece evde oturma hakkı devam eder. Çünkü bu hak günah işlemekle düşmez.

Koca tarafından meydana getirilen ayrılık, ma’siyet yoluyla olsun veya olmasın nafaka hakkını düşürmez.[1] “Boşanmanın kesinleştiği tarihten itibaren iddet süresi olan yaklaşık üç ay nafaka hakkı devam eder.” (Bakara, 2/228). “Ancak örfe göre, kadının ihtiyacını dikkate alarak koca, bu nafaka ödeme süresini uzatabilir.” (Bakara, 2/241).

Dipnot: [1]. bk. Kâsânî, age, IV, 22, 29 vd.; İbnü’l-Hümâm, age, III, 322 vd.; İbn Abidîn, age, II, 889-892; İbn Rüşd, Bidâyetü’l-Müctehid. II, 54; Şirâzî, el-Mühezzeb, II, 160.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

AİLENİN GEÇİMİ (NAFAKA) İLE İLGİLİ HÜKÜMLER

Ailenin Geçimi (Nafaka) ile İlgili Hükümler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.