İddet Bekleyen Kadının Evlenmesi Caiz midir?

İddet beklemekte olan bir kadının bu süre içinde başka bir erkekle evlenmesi caiz midir?

Kocası vefat eden kadına iddet süresi içinde kapalı ifadelerle sadece evlenme teklifinde bulunmak caiz görülmüştür. Ayette şöyle buyuruulur:

“Kocası vefat edip, iddet beklemekte olan) kadınları nikâhla isteyeceğinizi çıtlatmanızda veya böyle bir arzuyu gönüllerinizde saklamanızda üzerinize bir günah yoktur.”[1] Bu teklif, “iddet bitince sana talip olacağım.”, “senin gibi iyi bir kadınla evlenmeyi düşünüyorum.” gibi sözlerle olabilir.

İDDET BEKLEYEN KADIN EVLENEBİLİR Mİ?

İddet beklemekte olan bir kadının bu süre içinde başka bir erkekle evlenmesi caiz değildir. Böyle bir evlilik olduğu takdirde feshedilir. İddet sonunda yeniden nikâh akdi yapılmadıkça evliliğin devam etmesi söz konusu olmaz. Ancak iddet içinde, boşayan kocanın ric’î boşamada eşine dönmesi, bir veya iki bâin boşamada yeni bir nikâh akdedilmesi, üçlü boşama durumunda ise kadının başka bir erkekle evlenip ayrılması (hülle) sonucunda yine yeni bir nikâhla eski kocasının onunla evlenmesi durumu müstesnadır.

İddetli kadının evlenme yasağı konusunda, evliliğin kocanın ölümü, boşama veya fesih nedenlerinden birisi ile sona ermiş olması sonucu değiştirmez. Çünkü bu yasağı getiren âyet, iddeti doğuran nedenlerden söz etmemiştir. Âyette şöyle buyurulur:

“Farz olan iddet sona erinceye kadar, nikâh kıymaya kalkışmayın.”[2]

İddetli kadınla evlenme yasağının nedeni şudur. Ric’î boşamada evlilik devam etmekte ve boşanma iddet sonunda kesinleşmektedir. Eşlerin iddet sonuna kadar barışıp evliliği sürdürmeleri mümkündür. Bir, iki veya üç defa bain (kesin) boşama durumunda ise evliliğin bir takım etkileri devam eder. Kadının iddet nafakası ile son ikâmetgahta oturma hakkı ve bir veya iki bain boşamada kocası ile yeni bir nikâhla, beklemeden evlenebilmesi bunlar arasında sayılabilir.

İddetli kadının iddet süresi içinde yabancı bir erkekle yapacağı evlilik akdi batıldır. İddetli kadın, boşayan kocasının iddet süresinde devam eden bir takım hakları yüzünden evlilikten men edilmiştir. Bu, evli bir kadının, başka bir erkekle de evlenmesi gibi sayılmıştır. Bu yüzden sonraki evlilik geçersiz olur ve eşlerin arası ayrılır.

Kadri Paşa’nın el-Ahvâlü’ş-Şahsiyye kanununda bu konu şöyle düzenlenmiştir: “Bir kimse başkasıyla evli veya başkasından iddet bekleyen bir kadınla evlendiği takdirde, bu evlilik sahih değildir. Eğer yasak olduğunu bilerek, kadınla cinsel birleşme olmuşsa koca en ağır şekilde cezalandırılır. Haram olduğunu bilmeyerek bu işi yapmış ise, durumuna uygun hafif bir ceza verilir. Haram olduğunu bilerek evlendiği takdirde, ayrıldıktan sonra kadının iddet beklemesi gerekmez”.[3]

Kadının boşayan kocası ise iddet süresi içinde öncelikle evlenme hakkına sahiptir. Bu ric’î boşamada eşlerin barışması ile gerçekleşebilir. Bir veya iki bâin talakla boşama durumunda ise yeni bir nikâh akdi ile evlilik mümkün ve caizdir. Üçüncü boşamadan sonra ise, kadının başka bir erkekle evlenip ayrılmadıkça eski kocası ile evlenmesi caiz değildir. (bk. “Hulle” konusu) İddet süresi içinde yabancı erkekle evlenme yasağı önceki kocanın suyunu ve nesebini korumak için konulmuştur. Eşlerin iddet içinde barışıp birbirine dönmesi nesebin korunmasına yardımcı olur. Ancak iddet sona ermiş bulunursa artık kadın yabancı bir erkekle evlenebilir.

Dipnotlar:

[1]. Bakara, 2/235. [2]. Bakara, 2/235. [3]. Kadri Paşa, el-Ahvâlü’ş-Şahsiyye, mad. 132.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

KISACA İDDET NE DEMEK?

Kısaca İddet Ne Demek?

İDDET BEKLEYEN KADININ HAK VE SORUMLULUKLARI

İddet Bekleyen Kadının Hak ve Sorumlulukları

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.