İbrahim Bin Edhem Hazretleri'ni Yollara Düşüren Hadise

Kalp tasfiyesi, kalbin maneviyatının korunması ve muhafazası için helal lokmanın önemi nedir? Hak dostlarının hayatlarından ibretlik kıssalar...

Hüdâyî Hazretleri buyurur:

“Kalp tasfiyesi, lokma-i tayyibe (temiz lokma) ele getirmekle olur. Tâ ki şeytanın vesveselerinden, türlü türlü havâtırdan (menfî düşünce ve hayallerden) halâs ola. Ve havâtır-ı fâside (kötü duygu ve düşünceler) ki kalp safâsına (gönlün temizlik ve sâfiyetine) mânî olan odur. Tâat ve ibadetten lezzet ve safâ-yı bâl (kalp ve akıl temizliği) olmayınca ne hâsıl olur? Onun için her gâh söyleriz, bin kere de söylense elbette nice fayda ve teyakkun (şüpheden kurtulmuş tam bir idrâk) hâsıl olur.” [4]

İbrahim bin Edhem Hazretleri'ni Yollara Düşüren Hadise

Hüdâyî Hazretleri, bu ifadelerinin ardından bir kıssa nakleder. Hulâsa edecek olursak; Hak dostlarından İbrahim bin Edhem Hazretleri, mânevî hâllerinin kaybolduğunu hissederek son derece muzdarip olur. Bu hâli tam kırk gün sürer. (Nitekim bir lokmanın vücuttan tam olarak izâlesinin de kırk gün sürdüğü söylenir.)

İbrahim bin Edhem Hazretleri, geceyi ibadetle geçirmek üzere bir mescide gider. Vakit ilerleyince birtakım zuhurat, sünuhat ve tecellîyat yaşar. Mânevî hâllerinin kaybına sebep olan şeyin, kırk gün önce hurma satın alırken yere düşen bir hurma tanesini, kendisinin zannederek alıp yemesi olduğunu anlar. Hazret, derhal yola çıkar ve birkaç günlük yolculuktan sonra, hurma satıcısını bulur. Vaziyeti anlatıp helâllik ister. Satıcı, o mübârek zâtın bir hurma için bu derece zahmet çekmesine şaşırır. Hayret dolu bakışlarla şöyle der:

“‒Siz bir tanecik hurmadan ötürü bu kadar zahmete katlanıp helâllik istiyorsunuz. Biz ise bunca zamandır hayvanat gibi hangi otlaktan bulursak, şüpheli-şüphesiz ayırmadan yiyip geziyoruz.” der. Ardından da nedâmet gözyaşları içinde tevbe eder, Hazretʼin irşâdına tâlip olur.[5]

Demek ki helâl ve temiz lokma, kalbin sâfiyetini korumak için elzemdir. Zira haram ve şüpheli lokmalar âdeta rûha zehir saçar, kalbin hakîkatlere karşı perdelenmesine sebep olur.

Helâl kazanıp helâl yemek, o kadar mühimdir ki, ibadetlerin makbûliyeti dahî buna bağlıdır. Nitekim bir hadîs-i şerîfte; haram kazançla hacca giden biri; “Lebbeyk Allâhümme lebbeyk!” dediğinde, semâdan bir münâdînin; “Sana ne lebbeyk ne de sa‘deyk!” diyerek onu reddedeceği, o şahsın hiçbir sevap alamadan, bilâkis günahkâr olarak döneceği bildirilmektedir. (Bkz. Heysemî, III, 209-210)

Bundan dolayıdır ki Hakkʼa yakın kullar, vücutlarına bir zerre haram veya şüpheli lokma girmesindense, pek çok zahmete katlanmayı tercih ederler.

Şunu aslâ hatırımızdan çıkarmayalım ki, kalplerin dinden, îmandan, mâneviyattan, ibadette huşûdan ve güzel ahlâktan uzaklaşmasının en mühim sebeplerinden biri, kazanca ve gıdaya karışan haram ve şüphelilerdir.

Hazret-i Mevlânâ der ki:

“Bu seher vakti, benden mânevî feyiz, tulûat, sünûhat, ilham ve hikmet kesildi. Anladım ki vücuduma şüpheli birkaç lokma girdi. Bilgi de hikmet de helâl lokmadan doğar. Allah aşkı da mahlûkâta merhamet de helâl lokmanın mahsûlüdür. Eğer bir lokmadan gaflet meydana gelirse, bil ki o lokma, şüpheli veya haramdır.”

Velhâsıl, kazancına ve gıdasına haram veya şüpheli karışanın ameli bozulur, ihlâsı zedelenir. Rûhun huzuru, helâl lokmaya bağlıdır.

Kendi Gıdasını Bizzat Kendisi Yetiştirirdi

Nitekim Hak dostlarından Bâhâüddîn Nakşibend Hazretleri de gıdasının helâliyetine son derece dikkat eder, bunun için kendi gıdasını bizzat kendisi yetiştirirdi. Hattâ nice âlim ve ârif zâtlar, onun ikramlarını şifâ niyetiyle yer ve hastalar için yanlarında götürürlerdi.

Şâh-ı Nakşibend Hazretleri’nin bir talebesi bir defasında mânevî hâllerinin kaybolduğundan şikâyet eder. Hazret, talebesine;

“–Yediğin lokmaların helâl olup olmadığını iyi araştır!” buyurur. Talebe gidip araştırdığında, yemek pişirdiği ocakta helâl olup olmadığı şüpheli bir parça odun yaktığını anlar ve hemen tevbe eder.

Ermeni Komşusunun Hidayetine Vesile Oldu

Helâl-haram hassâsiyetinin ehemmiyet ve bereketini, merhum pederim Mûsâ Efendi de şu hâdise ile anlatırdı:

“Müslüman olmuş Ermeni bir komşumuz vardı. Bir gün kendisine, nasıl hidâyete erdiğini sorduğumda, şunları söyledi:

«–Acıbadem’de tarla komşum olan Molla Rebî’nin güzel ahlâkı vesîlesiyle müslüman oldum. Molla Rebî, süt satarak geçimini temin eden bir zâttı. Bir akşam vakti bize geldi ve:

“–Buyrun, bu süt sizin!” dedi.

Şaşırdım:

“–Nasıl olur? Ben sizden süt istemedim ki!” dedim.

O hassas ve zarif gönüllü insan:

“–Ben farkında olmadan hayvanlarımdan birinin sizin bahçeye girip otladığını gördüm. Onun için bu süt sizindir. Ayrıca o hayvanın tahavvülat devresi (yediği otların vücudundan tamamen izâlesi) bitene kadar sütünü size getireceğim.” dedi.

“–Lâfı mı olur komşu? Yediği ot değil mi? Helâl olsun!” dediysem de Molla Rebî yine:

“–Yok yok, öyle olmaz! Onun sütü sizin hakkınız!” deyip hayvanın tahavvülât devresi bitene kadar sütünü bize getirdi.

İşte o mübârek insanın bu davranışı beni ziyâdesiyle etkiledi. Neticede gözümdeki gaflet perdeleri kalktı ve hidâyet güneşi kalbime doğdu. Kendi kendime:

“Böyle yüce ahlâklı bir insanın dîni, muhakkak ki en yüce bir dîndir. Böylesine zarif, hakşinas, olgun ve temiz insanlar yetiştiren bir dînin doğruluğundan şüphe edilemez!” dedim ve kelime-i şehâdet getirip müslüman oldum.»”

İslam ve İhsan

HIZIR (A.S) VE ABDÜLHÂLIK GUCDÜVÂNÎ HAZRETLERİ ARASINDA GEÇEN KONUŞMA

Hızır (a.s) ve Abdülhâlık Gucdüvânî Hazretleri Arasında Geçen Konuşma

HELAL VE TAYYİP NE DEMEK?

Helal ve Tayyip Ne Demek?

HELÂL LOKMA HASSÂSİYETİ

Helâl Lokma Hassâsiyeti

HELAL LOKMANIN ÖNEMİ NEDİR?

Helal Lokmanın Önemi Nedir?

HZ. EBUBEKİR’İN HELAL LOKMA HASSASİYETİ

Hz. Ebubekir’in Helal Lokma Hassasiyeti

TAYYİB NE DEMEK?

Tayyib Ne Demek?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.