Helal ve Tayyip Ne Demek?

Helal ve tayyip arasındaki fark nedir? Hüdâyî Hazretleri helal ve tayyip için ne buyuruyor?

Hüdâyî Hazretleri buyurur:

“Helâl var, tayyib (temiz) var. Helâl oldur ki şerʻ-i mutahhar (mübarek ve mukaddes şerîat) ona ruhsat vere, müftî-i şerʼî fetvâ vere ki helâldir. Tayyib, bundan ötedir… Şerʻ-i mutahhar, zâhire (dış görünüşe göre) hükmeder ancak. Lâkin içerisinde bir gizli hâli var ola diye kalp dolanmaya. Mâdem ki kalbin itmiʼnânı (huzuru), istîmâl ve tenâvülde (bir şeyi kullanma ve yeme-içme hususunda) tereddüt üzeredir, müftî-i kalp bile fetvâ verecek olursa tayyib olur.”[1]

Cenâb-ı Hak, âyet-i kerîmede şöyle buyuruyor:

“Allâhʼın size helâl ve tayyib (temiz) olarak verdiği rızıklardan yiyin…” (el-Mâide, 88)

Birçok âyette de tekrar edilen[2]helâl” ve “tayyib” kelimeleri, Te’vîlâtü’n-Necmiyye adlı eserde şöyle îzah ediliyor:

Helâl, Allah Teâlâ’nın yenmesini mübah kıldığı şeydir. Tayyib ise içinde kul hakkı olduğu şüphesi bulunmayan ve sadece ihtiyaç için kullanılıp nefsânî arzuları tatmine âlet edilmeyen şeydir. Binâenaleyh; her tayyib helâldir, fakat her helâl tayyib değildir.[3]

Müʼmin, takvâ üzere yaşayıp sâlih amellerle Cenâb-ı Hakkʼa yakınlaştıkça, kalbinde bambaşka ufuklar açılır. Onun nazarında ilâhî hakîkatler, engin bir mânâ kazanır. Yine onun ilâhî ölçülere riâyeti, müstesnâ bir edep, nezâket ve zarâfet arz etmeye başlar. Zira o, artık her şeyi âdeta oduncu kantarıyla tartma gafletinden kurtulur. Bilâkis, bir kuyumcu terazisi hassasiyetiyle, zerrelerin dahî hesabını düşünmeye başlar. Nice kimsenin ehemmiyet vermediği pek çok hususta, o apayrı bir titizlik gösterir. Bunun en mühim tezâhür sahası ise, dînin helâl ve haram ölçüleridir.

Meselâ bir lokmada “göz hakkı” kalması, -o lokma helâl olsa bile- onun mânevî sâfiyetini zedeler. Takvâ ehli müʼminler nezdinde o artık “lokma-i tayyibe” vasfını yitirmiş sayılır.

Bu sebeple kadîm medeniyetimizde;

‒Bilhassa yemek satılan ve yenilen yerlerde, fukarânın gözü kalmasın diye, yiyecekler vitrine edilmezdi.

‒Eskiden birçok evin fırını da yoktu. Börekler, baklavalar hazırlanıp bir sofra beziyle üstü örtüldükten sonra, pişirilmek üzere tepsilerle mahalle fırınına gönderilirdi. Tepsiler geri alınırken, “belki canı çekmiştir” diye fırıncıya da bir miktar verilirdi.

‒Çarşı-pazardan alınan meyve-sebzeler fileye konulur, file de içini göstermeyen bir başka torba içinde taşınırdı.

‒Pişirilen yemeğin kokusuyla komşuya eziyet vermemek için, ayrı bir îtinâ gösterilirdi. Fakat yine de -imkân ölçüsünde- ikram edip hediyeleşerek, gönüllerin muhabbetle kaynaşmasına gayret edilirdi.

Bugün ise -maalesef- bir bencillik, duygusuzluk, vurdumduymazlık ve oburluk yarışı başladı. En leziz kebaplar, pideler ve emsalleri, onları satın alamayan nice garip, yetim ve kimsesizlere nispet yaparcasına vitrine edilerek “kul hakkı”na giriliyor. Bundan daha kötü olanı ise, kul hakkına girildiğinin farkına bile varılmıyor. Zira bir yanlış yaygınlaşıp pek çok kimse tarafından yapılınca, âdeta mübah gibi telâkkî ediliyor.

Ayrıca bu nevi duygusuzluklar, toplumun varlıklı ve yoksul kesimi arasındaki kardeşlik ve muhabbet duygularını da zedeliyor.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altınoluk Dergisi, 2023 – Şubat, Sayı: 444

İslam ve İhsan

HELÂL LOKMA HASSÂSİYETİ

Helâl Lokma Hassâsiyeti

HELAL LOKMANIN ÖNEMİ NEDİR?

Helal Lokmanın Önemi Nedir?

HZ. EBUBEKİR’İN HELAL LOKMA HASSASİYETİ

Hz. Ebubekir’in Helal Lokma Hassasiyeti

TAYYİB NE DEMEK?

Tayyib Ne Demek?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.